Şu ana kadar böyle bir teklif gelmediğini biliyorum.
Gelir mi, gelmez mi gerçekten bilmiyorum. Teklif gelirse Hüseyin Baş'ın tutumu ne olur, onu da kestiremiyorum.
Evet, sevgili okurlarım oldukça hızlı bir giriş yaptık yazımıza.
Türkiye son bir aydır, Bağımsız Türkiye Partisi ve Hüseyin Baş'ı konuşuyor.
Konuşulması çok normal.
Neden derseniz, Hüseyin Baş Bey özellikle de genç olmasından hareketle siyasete inanılmaz bir renk getirdi.
Her konuşması sosyal medyada büyük yankı uyandırdı.
Özgüven sahibi olan bu liderin en temel özelliği nedir derseniz, uzlaşmacı olması derim.
Hayatımda ve 30 küsur yıllık gazetecilik mesleğimde ben böylesine uzlaşma kültürünü içine sindirmiş bir siyasetçiyi ilk kez görüyorum.
Efendim şu da var, bu da var diyenler olabilir ama benim bahsettiğim uzlaşma kültürü, başkalarında başkalaşarak elde edilen bir özellik değil.
İlkeli ve onurlu duruşu özne kabul ederek benimsenmiş yüksek ahlakın ürünü uzlaşma kültürü.
Anlayan anladı!
Neyse efendim konuya gelelim.
İşte bu bir aylık dönem içerisinde adeta baş döndüren bir Hüseyin Baş gündemine sahne oldu Türkiye.
İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener'in, BTP'nin Altılı Masa'ya alınması yönünde 14 Kasım'da 6 lidere yapacağı teklif, ilk günden itibaren tüm medyanın tek gündemi oldu. Örneğin bu teklif aynı oranda oya sahip bir başka parti için olsaydı, inanın bir gün bile gündem olmazdı.
Buradan rahatlıkla anlaşılan şey şudur;
BTP ve onun lideri Hüseyin Baş Bey, özellikle de seçimlerde oy kullanacak 13 milyon genç seçmenin varlığı üzerinde inanılmaz bir etkiye sahip.
Özellikle de, ilk kez oy kullanacak olan 7 milyon genç seçmenin, kendisine en yakın isim olarak gördüğü tek siyasetçi, Hüseyin Baş olarak öne çıkıyor.
İşte bunu keşfeden medya ve siyaset arenasında, adeta fırtınalar koptu.
BTP açısından öne çıkan bir başka farkındalık ise, Rusya'yı bütün dünyanın gazabından koruyan ve rahatlatan faktör olarak bilinen, Prof. Dr. Haydar Baş'a ait olan Milli Ekonomi Modeli'dir.
İşte bu modele sahip olan Rusya bütün dünyaya meydan okumuşsa, bu da demek oluyor ki, bu modeli parti programı haline getiren BTP'yi ve Hüseyin Baş'ı takımına alan ittifak, kesin olarak maçı kazanacaktır.
Yani hem seçimi kazanacaktır, hem de ülkeyi çok kısa bir ürede, dünya ligine taşıyacak ve geride bırakacaktır.
Ben şahsen ittifak gözetmeksizin tüm partilerin bu gerçeği çok ama çok iyi bildiğine inanmaktayım.
Şimdi kritik soru şudur: İttifaklar gerçekten de ülkeyi ayağa kaldırmak istiyorlar mı?
Eğer bu konuda tam bir fikir birliği varsa ki öyle gözüküyor, o takdirde her iki ittifakın yapacağı şey ve alacağı en acil karar, BTP'yi takıma dahil etmek ve söz sahibi yapmaktır.
14 Kasım o açıdan bana göre ve Türkiye açısından bir milattır.
Muhtemel ola ki, ihtimallerden bir ihtimaldir ki, şayet Millet İttifakı bu büyük fırsatı teper ve ayağına sıkarsa, Ak Parti'den hiç beklenmeyen bir hamle gelebilir!
Gelmeyebilir de…
Ama bahsettiğim her iki ihtimalde, Hüseyin Baş'ı takımına dahil edip, iktisadi olarak da söz sahibi yapacak olan ittifak, bir daha yenilgi yüzü görmez. Bu konuda her bahsine girerim!
Vahlar olsun bu konuda basireti bağlanan görüş sahiplerine!
- Türkiye’de etnik yapı yoktur / 27.05.2025
- Ülke resmen bölünüyor! / 26.05.2025
- Askerler neden sus pus? / 25.05.2025
- Türkler 15 bin yıldır Anadolu’da / 21.05.2025
- Türkiye’yi ver, koltuğu al! / 20.05.2025
- “Terörsüz Türkiye” tuzağına dikkat! / 19.05.2025
- Haine hain demeyen, HAİNDİR! / 15.05.2025
- Özgür Özel’in yapması gerekenler! / 14.05.2025
- Ümmetçilik değil, Muaviye’cilik! / 13.05.2025