Babaannemin Edremit'teki evinde mutfakta bir odun ocağı vardı. Yemek pişireceği zaman külleri toprak bir küpte biriktirir, üzerine tencerenin boyutuna göre bir sacayağı yerleştirir, önce ince kesilmiş odunları tutuşturur, sonra kalın odunları ilave ederdi. Ocak başında yayılı şilteye oturur; odun ateşinde yemeğini pişirirdi. İşi bitince kalan közleri bakır mangala alır, kahve cezvesini küllerin arasında belli belirsiz görünen kor parçalarının arasına sürerdi.
Bir türlü gaz ocağına alışamamıştı. Onu tehlikeli ve masraflı bulurdu…
Ev her gün el süpürgesi ile süpürülür, mis gibi kokan bir Arap sabunlu su ile silinirdi. Yorgan ve battaniyeler bahçede havalandırılır, çarşaflar Akif çamaşır suyu katılmış büyük leğenlerde yıkanır, sakız gibi bembeyaz görüntüsü ile kurumak üzere bahçeye gerilmiş iplerde uçuşurdu.
Bir gün ocaktan çıkan külü çöpe dökmek istemiş bir güzel azar işitmiştim. O küpteki külü çamaşır ve bulaşık yıkarken kullandığını söylemişti.
Bir gün kahvesini yudumlarken pazardan kendisine daha güzel bir küp almayı teklif etmiştim. Bana gülümsemiş, "O küp bana büyükbabandan hatıra… Ben o küpte çok anı biriktirdim…" demişti.
***
O sadece kül biriktirilen bir küp değildi. Her ne kadar sırları dökülmüş, rengi kararmış olsa da bir anı küpü idi. Geçmişle kurulan bir bağ, yanan; yanarken insanları doyuran yemeklerin, tatlıların, keyif kahvelerinin pişirildiği, başında otururken kokusu ile hayallere dalınan, dumanı ile bütünleşilen anılar demetinin bir sembolü idi.
Zaman zaman yaşlı insanların neden eski eşyalarından, mekânlarından, şehirlerinden, evlerinden vazgeçemediklerini düşünmüşümdür. Şurası kesin bir gerçek ki, onlar baktıklarında etraflarında eski bir obje görmüyorlar. Onlar için her şey ilk günkü gibi yeni ve hatıralarında hep taze duruyor. Yaşamış oldukları onlara yetiyor. Eski dediğimiz tabak, bardak ve çatalları onlar için görünmez bir enerji kaynağı. Eski arkadaşlar yetiyor. Yeni insanlarla tanışmak ve anı biriktirmek onları yorduğu için eskiler ile yetiniyorlar.
Herkesin bir anı küpü var.
Bunu ileriki yaşlarda daha iyi anlıyorsunuz. Bu biraz da zamanı durdurma çabası… Bir şeylerin bozulacağı, kaybedileceği korkusu. Siz duymasanız da onların bir kokusu ve dokundukları zaman ruhlarını canlandıran bir dokusu var…
***
Depremde enkaz başında evinden geri kalanlardan bir şeyler kurtarmaya çalışanlara şöyle bir bakın. Onlar sadece evlerini ve yakınlarını değil, anılarını biriktirdikleri küpleri de kaybettiler. Ne acıdır ki, bu küpleri yeniden dolduracak ne zamanları, ne maddiyatları ne de güçleri kaldı.
Terk edip başka bir kentte yeni bir hayata başlamak isteseniz de bu o kadar kolay değil. Eğer göçmen bir ruha sahip değil iseniz daha da zor.
Böyle bir durumda her şeye yeniden başlamak imkânsız olmayabilir.
Ancak yeni bir anı küpü alıp onu doldurmaya çalışmak oldukça zaman alacak. Ücreti ise kararlı olmaktan geçiyor.
Siz siz olun; anı küpünüzü yitirmeyin…
- İstikrarlı büyüme / 21.12.2025
- Geçmişin gözyaşları / 20.12.2025
- PAPA l. EFTİM ERENEROL / 01.12.2025
- Para mı sağlık mı? / 05.11.2025
- Melamet hırkası… / 16.10.2025
- Geleceği savunmak… / 12.10.2025
- Çaresizlik… / 06.10.2025
- Düzen ve düzensizlik… / 27.09.2025
- Şehitliklerimiz… / 19.09.2025






























































































