Sevgili okurlarım…
Küreselleşen ve son tahlilde bir köy haline gelen dünyamızda 'Millilik' kavramına yeniden mecburi dönüşler ve çok önemli yönelişler olmaktadır.
Ulus devletler ve milletler kavramı, artık safsatadan ileri gitmeyen 'Küreselleşme' kavramına kesin olarak galip gelmiştir.
Bu türden uyduruk kavramların günümüz Dünyasıyla ve de gerçekleriyle hiçbir şekilde örtüşmediği artık gün gibi ortaya çıkmıştır.
Yüz yıl ötesini görebilen ve şaşmaz bir ölçü ile yol haritamızı çizen büyük önder Mustafa Kemal Atatürk gençliğe hitabesinde sahip olmamız gereken tüm hasletleri şu şekilde beyan etmişti:
"Benim hayatta yegâne fahrim, servetim Türklükten başka bir şey değildir."
"Türk'ün haysiyeti, onuru ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür."
"Türk esirlik kabul etmeyen bir millettir."
"Bizim başka milletlerden hiç bir eksiğimiz yok. Cesuruz, zekiyiz, çalışkanız, Yüksek amaçlar uğrunda ölmesini biliriz."
"Büyük şeyleri büyük milletler yapar."
"Türk milletinin son yıllarda gösterdiği harikaların yaptığı siyasi ve sosyal inkılapların gerçek sahibi kendisidir. Milletimizde bu kabiliyet ve tekâmül var olmasaydı, onu yaratmaya hiçbir kuvvet ve kudret yeterli olamazdı."
"Bu millet kılı kıpırdamadan dava uğruna canını vermeye razı olmasaydı ben hiçbir şey yapamazdım."
"Türk kuvvet ve zekâsının yenmediği ve yenemeyeceği güçlük yoktur."
"Gerektiğinde vatan için bir tek fert gibi yekpare azim ve karar ile çalışmasını bilen bir millet elbette büyük bir geleceğe layık ve aday olan bir millettir."
"İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!"
"Bir milletin başarısı, mutlaka bütün milli güçlerin bir istikamette oluşmasıyla mümkündür. Bu nedenle bilelim ki, elde ettiğimiz başarı, milletin güç birliği etmesinden, ortak hareket etmesinden ileri gelmiştir. Eğer aynı başarı ve zaferleri gelecekte de tekrarlamak istiyorsak, aynı esasa dayanalım ve aynı şekilde yürüyelim."
"Ne mutlu Türküm diyene."
Söyler misiniz? Bu beyanların sahibi o yüce insan, bugün başımıza gelen tüm terör belasının tek müsebbibi olan NATO'ya girer miydi?
Türk ordusu içinde varlığından zerre şüphemiz olmayan Atatürk âşıkları bu konuyu çok iyi tetkik etmelidirler!
"NATO'dan çıkarsak, içerisinde meydana gelen tüm gelişmelerden bihaber olur ve zayıf düşeriz" şeklindeki ipe sapa gelmez ajan ağzıyla yapılmış açıklamaların hiçbir gerçekçi yönü yoktur.
Türk ordusunun en güçlü savunma ve saldırı silahlarına kendi milli inisiyatifiyle sahip olabilmesi için, "tam bağımsız" olması mutlak bir zorunluluktur.
Rusya - Ukrayna savaşından çıkarılacak bu anlamda büyük dersler vardır.
Şu halde, Türkiye NATO ülkesi olmasına rağmen, bir başka devlet tarafından kendisine yapılacak saldırıya karşı NATO'nun devreye gireceğini zannediyorsa bu büyük bir gaflettir. Nokta.