Suriye ile yatıp, Suriye ile kalkıyoruz.
85 milyon insan derin bir krizin pençesinde can çekişiyor ama, iktidarın tek bir gündemi var, "Şam'ın fethi!"
Oysaki hiçbir yerin fethedildiği falan yok ve komşudaki bulgura gidilirken evdeki pirinçten mahrum olunacak haberleri yok!
Sürekli ötelenen, örtülen ve tam bir enkaza dönen Türkiye ekonomisinin artık daha fazla ayakta durma ihtimali yoktur ve piyasalardan çok büyük çatırtıların gelmesine ramak kalmıştır.
Bakınız cumhuriyetimizin banisi aziz Atatürk, daha Lozan antlaşması bile imzalanmadan katıldığı İzmir İktisat Kongresi'nde ekonomiye ilişkin neler söylemiş.
Hiç aralara yorum girmeden Ata'mızın muhteşem tespitleriyle sizleri baş başa bırakıyorum:
"Tarihin ve tecrübenin süzgecinden arta kalmış bir gerçek vardır. Türk tarihi incelenirse, gerileme ve çöküntü nedenlerinin iktisadî sorunlara bağlı olduğu görülür. Kazanılmış zaferlerin ve uğranılmış başarısızlıkların tümü iktisadî durumla ilgilidir. Milletimiz düşman ordularını mahvetmiştir. Tam bağımsızlık için şu kural vardır: Milli egemenlik, mali egemenlikle desteklenmelidir. Bizleri bu hedefe götürecek tek kuvvet ekonomidir. Siyasi ve askeri muzafferiyetler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadî zaferlerle taçlandırılmadıkça payidar olamaz."
Atatürk İzmir İktisat Kongresi açış konuşmasında ayrıca şunları da söylemektedir:
"Efendiler; bir milletin doğrudan doğruya hayatıyla alakadar olan, o milletin iktisadîyatıdır. Zamanımız tamamen bir iktisat devrinden başka bir şey değildir. Bir milletin refahiyet ve saadetini teşkil eden iktisadiyatla iştigal etmemesi, edememesi nazar-ı dikkati calip bir keyfiyettir. İtirafa mecburuz ki iktisadîyatımıza lüzumu kadar ehemmiyet verememiş bulunuyoruz.
Bu bir hakikattir ki, tarihin her devrinde aynen vakidir. Mesela Fransızlar Kanada'da kılıç sallarken oraya İngiliz çiftçisi girmişti. Bir müddet kılıçla saban yekdiğeriyle mücadele etti ve nihayet saban galebe çalarak İngilizler Kanada'ya sahip oldular. Kılıç kullanan kol yorulur; fakat saban kullanan kol her gün daha çok kuvvetlenir ve her gün daha çok sahip olur. İstiklal-i tam için şu düstur vardır: Hakimiyet-i milliye, hakimiyet-i iktisadîye ile tarsin edilmelidir."
Ulu önderimiz Atatürk'ün Kongre'nin açılış konuşmasında belirttiği gibi, ekonomi doğrudan doğruya Türkiye Cumhuriyeti'nin yaşamıyla ilgilidir ve bu alanın ihmal edilmesi tam bağımsızlığın kaybedilmesi anlamına gelecektir.
Ekonomik alanda zayıf bir Türkiye'nin tam bağımsızlığından söz edilemeyeceğini Atatürk açık bir şekilde vurgulamıştır.
Şimdi herkes elini vicdanına koysun ve tam bir adalet duygusuyla söylesin.
Atatürk'ün daha o yıllarda en büyük hayali olan "Tam bağımsız Türkiye" yüksek idealine ulaşmak için, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'den başka bilimsel bir model ortaya koyan olmuş mudur?
Dolayısıyla siz isterseniz arkanıza bütün dünyanın finansman gücünü alın ve yüzde 90'la iktidar olun.
Şayet Atatürk'ün işret ettiği 'Milli bir iktisat sistemini' ortaya koyamamışsanız, siz kölesiniz ve dışa tam bağımlısınız demektir.
Sonuç olarak denebilir ki; BTP ve Hüseyin Baş Bey, bugün ve gelecekte Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tam bağımsızlığı ve bekasının yegâne teminatı olacaktır.
İtirazı olanlar varsa hodri meydan! Hüseyin Baş'la birlikte istedikleri kanalda canlı yayında tartışmaya çıksınlar.
- Türkler 15 bin yıldır Anadolu’da / 21.05.2025
- Türkiye’yi ver, koltuğu al! / 20.05.2025
- “Terörsüz Türkiye” tuzağına dikkat! / 19.05.2025
- Haine hain demeyen, HAİNDİR! / 15.05.2025
- Özgür Özel’in yapması gerekenler! / 14.05.2025
- Ümmetçilik değil, Muaviye’cilik! / 13.05.2025
- Kötü gidişin sorumlusu millettir! / 12.05.2025
- Türkiye ittifakı kurulsun / 05.05.2025
- Kıbrıs Türkiye’ye katılmalıdır / 04.05.2025