Sevgili okurlar… Ben böyle yazdım diye bazılarının yoktan ve sebepsiz yere fırtınalar koparacağını tahmin etmemek saflık olur.
Niyetimiz her yazımızda olduğu gibi cesurca hakikatleri haykırmak ve akıl süzgecinden geçmiş bilgi ve değerlendirmeleri sizinle paylaşmaktır.
1400 yıldır dini hakikatmiş gibi kutsal sayılan nice hurafe ve safsataları korkusuzca yapılan devrimlerle rafa kaldırdığımız gibi, bu önemli konuyu da olması gerektiği gibi ele alıp artık son noktayı koymak istiyoruz.
Konuyu bu kadar hassas ve kritik hale dönüştüren gelişme nedir diye baktığımızda, bu alan üzerinden oluşturulan kasıtlı ve planlı istismar ve bölücü unsurların BOP ekseninde daima teyakkuzda olmasının asıl nirengi noktasını oluşturduğunu görmekteyiz.
Peki, nedir "Kürt" sözünün aslı…
Öncelikle ricamız şudur.
Bu saptamaların yapılması ve meselenin gerçek yüzünün ortaya çıkarılmasının, farklı niyet okumalarıyla sulandırılmaya çalışılmamasını arzulamaktayız.
Bir kere, Japon dil bilimci Kojma, Kürtçe diye bir dilin olmadığını saptamıştır.
Prof. Dr. Abdulhaluk Çay ise, bu konu hakkında yapmış olduğu derin araştırmalar sonucunda, M.Ö. 2000'lerdeki Asur salnamelerinde "KÜRT" sözünün olmadığını, oysa "TÜRK" adının, o tarihlerden de daha da geriye giderek varlığını sürdürdüğünü saptamıştır.
Dünyaca ünlü olmasına rağmen, maalesef Türkiye'de gerekli ilgiyi göremeyen büyük Türkolog Kazım Mirşan hoca işin bam telini çok iyi bildiğinden konuya son noktayı koyacak tarihi saptamasını şöyle yapmıştır:
"Alpertunga" olarak yanlış okunan Alparungu Han'ın bir aşiret reisine, ÖKÜ-ERT yani, "aşiretini yönetme yetkisi" verdiğini Elegeş anıtındaki yazıtlarda okumuştur.
"Kürt" adı bu yetkiyi ifade eden kelimelerin sıkışarak bozulmasından doğmuştur.
Yani, "Kürt" adı bir etni adı olarak değil, bir idari terim olarak kullanılmıştı.
Zaten Kürtçe de Kürt kelimesi de bundan dolayı yoktur.
Etrüsklerin Türk olduğunu İtalyanlar bile kabul etmişken, bizim tarih kitaplarında halen daha net okutulmaması, gizli bir elin eğitimde ve Türk Dil Kurumu'nda varlığını sürdürdüğünü tüm çıplaklığıyla göstermiyor mu?
Türk milletini bölmek ve birbiriyle vuruşturmak isteyenlerin baş vurduğu en etkili ve tehlikeli yol, Kürtlerin Türk olmadığının sürekli pompalanması ve oluşturulan algı ile kanıksanmasının sağlanması olmuştur.
Avrupalı şaşkınlar, 44 satırlı "Cippus" yazıtını bulduklarında, "Artık atalarımızın kökenini bulduk" diyerek, uçaklardan el ilanları atmışlar, kiliselerinde çan çalmışlardır.
Oysa kökenimizi bulduk dedikleri bu yazıtlar öz be öz TÜRK yazıtıdır.
İşin çok ilginç tarafı ise, yine bu tarihi gerçekler Türkiye'de yankı uyandırmamış, tarih kitaplarında ise "Türkler" Anadolu'ya adeta hapsedilmiştir.
Ön Türkler Batı'ya kendi alfabeleriyle gitmiş ve Latin alfabelerinin kökenini oluşturmuştur.
Kişiler arasında renk ve cins eşitliği, seçim ve bunun gereği olan hukuku vermiştir.
Gel gör ki diğerleri gibi bu da, Roma hukuku olarak dünyaya tanıtılmıştır.
Konu dağıldı zannetmeyin…
Bütün bu gerçekler, Türklerin bütün dünyayı saran bir kültür ağıyla örmüş olmasıdır.
Kürt milleti ve Kürtçe diye bir dil olmadığına göre bu kadar yoğun bir propagandanın asıl sebebi nedir diye soruyorsanız ve gerçekten de bunu hala anlamamış gibi görünüyorsanız, algıların kurbanı olmuşsunuz demektir.
Kürt diye, olmayan bir millet olgusu üzerinde mühendislik çalışması yapan ve Türk milletini ancak bu şekilde parçalayabileceklerini çok iyi analiz eden batılıların oyununa geldiğimiz yeter!
Prof. Dr. Haydar Baş Bey, bu oyunu vermiş olduğu şu eşsiz örnek ve tarihi çıkışıyla nasıl da yerle bir etmişti hatırlayın.
"Bir kolumu kessen Türk kanı, diğer kolumu kessen Kürt kanı akar."
Birleştirmek, kardeş yapmak, ayrılmaz bir parça oluşturmak Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in en öncelikli mühendislik çalışmasıydı.
Şapkamızı önümüze koyup her şeyi yeniden düşünme zamanı.
Ayrıştıranı değil, birleştireni rehber edinin.
Gücünü dış odaklardan alana değil, milletten alana ve ona hizmet aşkı ile yanan adreslere doğru yönelme zamanı.
"Varlığımı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bağımsızlığına adıyorum" diyen adresi bulma zamanı.
"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE"
- Kıbrıs Türkiye’ye katılmalıdır / 04.05.2025
- Şehitlere sor süreci / 30.04.2025
- Kapitalist sistem seni de yutar Mehmet Şimşek / 28.04.2025
- İstanbul’un nüfusu beka sorunu olmuştur! / 27.04.2025
- Türk olduğumuzu hatırlayalım! / 24.04.2025
- Mevzu Türk milletidir / 23.04.2025
- Çok pis kokular geliyor! / 21.04.2025
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açık çağrı / 20.04.2025
- “Kürt sorunu vardır” diyen ajandır! / 17.04.2025