Binlerce, yüzbinlerce yanlışın tek bir yanlıştan kaynaklandığını bilmeyenimiz yoktur. Ancak o tek bir yanlışta ısrar edenler her an binlerce yanlışı gündeme getirdikleri için geniş halk kitleleri de yanlışlarla boğuşmaktan fırsat bulup da o tek bir yanlışı göremiyorlar.
Ama bir fırsatını bulup olayları yanyana getiren bu halk kitleleri iftiharla söylemek gerekir ki, bütün yanlışların sebebi olan o tek yanlışı da görebilmektedir. Ancak yetkisi olmadığı için neticeler de değişmemektedir. Bugüne kadar iyi niyet ve büyük umutlarla bel bağlayıp yetkili kıldıkları da ülke ve dünya meselelerine, halkın değil de kendi gözleriyle bakınca, hem yanlışlarda ısrar edilmiş ve hem de bütün bu yanlışlar vatandaşa doğru gibi gösterilmiş ve maalesef vatandaşlar büyük ölçüde yanıltılmıştır.
Bu çerçevede Türkiye'nin meselesini doğru okuyabilirsek çözümün de 24 saatlik hatta daha kısa bir zamanlık mesele olduğunu da görürüz.
O halde nedir mesele? Mesele; Türkiye'de halkın doğruyu görmesine rağmen meselelere halkın gözüyle bakmayan yetkililerin kendi yanlışlarını halka kabul ettirme ve doğru gibi gösterme meselesidir.
Dolayısıyla yapılacak iş bellidir. O da yanlışı baştan düzeltmek yani "doğruyu" görebilmektir. Aksi takdirde bilerek-bilmeyerek, planlı-plansız önümüze konan ve gözümüze kadar sokulan yanlışlara bakarak, onların herbirini birbirinden bağımsız, ayrı ayrı meseleler olarak görürsek asıl ve en büyük yanlışı da biz yapmış oluruz.
Çözüm ve çare yılların birikimi olarak bütün hayatımızı alt üst eden meselelerin doğruyu görememe yanlışlığından kaynaklandığını bilmektir. Doğru görme ve doğru karar verme... İşte hadise budur ve bir anlık meseledir.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Türkiye'nin meselelerini 24 saatte çözeriz" demesi, bu gerçeğin yani doğruyu görmenin ve doğru karar vermenin bir ifadesidir.
Bu gerçeğin alışılagelmiş hesapları ve vaadleri alt üst edecek "24 saat"le dillendirilmesi de bir inancın, bir özgüvenin, bir azmin ve bir birikimin ifadesidir.
İşte doğruyu görmek ve doğru karar vermek şartıyla mesele bu kadar açık ve bu kadar da basittir.
Batının önümüze koyduğu "yol haritaları ve ev ödevleri" yenilir ve yutulur cinsinden şeyler olmadığı gibi meselelerin de kaynatıldığı kazan olduğu bir an bile unutulmamalıdır.
İşte burada bir kaç satırla bile doğrunun ve yanlışın açık çaresi gösterilebilmiştir.
Yapılacak iş doğru olanı görmek ve doğru tercihi yapmaktır. Bu gerçek yıllardan beri söylenmekte, yazılmakta ve miting meydanlarından toplumun bütün kesimlerinde duyurulmaktadır.
Hiç kimse meseleleri olduğundan farklı gösterip devleti ve milleti zaafa uğratmaya, halkın gözünü korkutmaya hakkı yoktur.
Kaldı ki millet bu gerçeği görmenin de ötesinde ona inanmakta ve onu beklemektedir. Her şeye rağmen bu aziz millet doğruyu göremeyenlere de doğruyu görme fırsatını verecektir. Tarih bunun binlercesiyle doludur.
Ve bu millet her zaman olduğu gibi günümüzde de tarih yazacak ve yazmaya da devam edecektir.
Ama bir fırsatını bulup olayları yanyana getiren bu halk kitleleri iftiharla söylemek gerekir ki, bütün yanlışların sebebi olan o tek yanlışı da görebilmektedir. Ancak yetkisi olmadığı için neticeler de değişmemektedir. Bugüne kadar iyi niyet ve büyük umutlarla bel bağlayıp yetkili kıldıkları da ülke ve dünya meselelerine, halkın değil de kendi gözleriyle bakınca, hem yanlışlarda ısrar edilmiş ve hem de bütün bu yanlışlar vatandaşa doğru gibi gösterilmiş ve maalesef vatandaşlar büyük ölçüde yanıltılmıştır.
Bu çerçevede Türkiye'nin meselesini doğru okuyabilirsek çözümün de 24 saatlik hatta daha kısa bir zamanlık mesele olduğunu da görürüz.
O halde nedir mesele? Mesele; Türkiye'de halkın doğruyu görmesine rağmen meselelere halkın gözüyle bakmayan yetkililerin kendi yanlışlarını halka kabul ettirme ve doğru gibi gösterme meselesidir.
Dolayısıyla yapılacak iş bellidir. O da yanlışı baştan düzeltmek yani "doğruyu" görebilmektir. Aksi takdirde bilerek-bilmeyerek, planlı-plansız önümüze konan ve gözümüze kadar sokulan yanlışlara bakarak, onların herbirini birbirinden bağımsız, ayrı ayrı meseleler olarak görürsek asıl ve en büyük yanlışı da biz yapmış oluruz.
Çözüm ve çare yılların birikimi olarak bütün hayatımızı alt üst eden meselelerin doğruyu görememe yanlışlığından kaynaklandığını bilmektir. Doğru görme ve doğru karar verme... İşte hadise budur ve bir anlık meseledir.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Türkiye'nin meselelerini 24 saatte çözeriz" demesi, bu gerçeğin yani doğruyu görmenin ve doğru karar vermenin bir ifadesidir.
Bu gerçeğin alışılagelmiş hesapları ve vaadleri alt üst edecek "24 saat"le dillendirilmesi de bir inancın, bir özgüvenin, bir azmin ve bir birikimin ifadesidir.
İşte doğruyu görmek ve doğru karar vermek şartıyla mesele bu kadar açık ve bu kadar da basittir.
Batının önümüze koyduğu "yol haritaları ve ev ödevleri" yenilir ve yutulur cinsinden şeyler olmadığı gibi meselelerin de kaynatıldığı kazan olduğu bir an bile unutulmamalıdır.
İşte burada bir kaç satırla bile doğrunun ve yanlışın açık çaresi gösterilebilmiştir.
Yapılacak iş doğru olanı görmek ve doğru tercihi yapmaktır. Bu gerçek yıllardan beri söylenmekte, yazılmakta ve miting meydanlarından toplumun bütün kesimlerinde duyurulmaktadır.
Hiç kimse meseleleri olduğundan farklı gösterip devleti ve milleti zaafa uğratmaya, halkın gözünü korkutmaya hakkı yoktur.
Kaldı ki millet bu gerçeği görmenin de ötesinde ona inanmakta ve onu beklemektedir. Her şeye rağmen bu aziz millet doğruyu göremeyenlere de doğruyu görme fırsatını verecektir. Tarih bunun binlercesiyle doludur.
Ve bu millet her zaman olduğu gibi günümüzde de tarih yazacak ve yazmaya da devam edecektir.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010