Türkiye'de gerçekten çok ilginç gelişmeler yaşanıyor.
Cari işlemler açığı 14 milyar dolar gibi rekor düzeye ulaşıyor.
İç ve dış borçların toplamı 320 milyar dolarlara çıkıyor.
Bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen dolar fırlaması gerekirken 1 milyon 350 bin lira gibi yerlerde sürünüyor.
Bu arada AKP hükümeti Cumhuriyet tarihinde ilk defa, hem de son banknota göre oldukça fazla değerde iki adet banknot çıkarıyor, piyasaya sürmeyeceğim diyor, ama daha ilk günden itibaren milletin elinde dolaşıyor.
TL dolar karşında değer kazanıyor gözükmesine rağmen ve de Hükümet, IMF, basın hep bir ağızdan "ekonomi iyiye gidiyor" nakaratlarını söylerken döviz tevdiat hesapları(DTH) 54.3 milyar doları aşarak 2004 yılının en yüksek düzeyine ulaşıyor. Tabii bu rakam hesaplara giren. Yastık altındakiler buna dahil değil.
Para piyasaları, kur hesapları karmakarışık vaziyette.
Bu karmaşık durumu biraz değerlendirelim.
Öncelikle milletimizin doları bırakarak TL'ye dönmesini beklememek lazım. Her ne kadar TL dolar karşısında değer kazansa da birçok sebep bu geçişi engellemektedir.
* 50 YTL ve 100 YTL'nin piyasaya sürülmesi gizli bir devalüasyonun habercisidir. 1994 ve 2001 krizlerinden oldukça zarar gören vatandaşlar oldukça tedirgin ve de temkinli davranmaktadırlar.
* Elinde dolar bulunduranlar, doların bu seviyeden daha aşağıya düşmeyeceğini düşünmektedirler ve de haklıdırlar.
* Doları örneğin 1.5 milyon TL'nin üzerinde alanlar, kur aldığı fiyatın üstüne çıkmadan asla elinden çıkarmaz. Ancak çok zaruri durumlarda ihtiyacını giderecek kadar çevirir. Kur 1.5 milyonun üzerine çıksa durum değişir mi? Pek zannetmiyorum. Çünkü paraya güven dış ticarette artıya geçmekle, işsizliğin azalmasıyla, ülkenin bağımsızlığıyla, kimseye muhtaç olmadan kendi ayaklarının üzerinde dimdik durmakla mümkündür.
* Şu an döviz kuru düşük olduğundan nasıl olsa yükselecek düşüncesiyle döviz alanlar vardır ve halkımızın bankalardaki döviz hesaplarındaki birikimleri yılbaşından 10 Aralık'a kadar geçen sürede, 6.5 milyar dolar arttı.
* Dolar kuru düşük olduğundan döviz borcu olanlar bu durumu fırsat bilerek dolar alıp borçlarını kapatmaktadır.
Doların düşük olmasının sebebi ekonomimizin iyiye gitmesinden değil, tam tersi gittikçe daha da bataklığa saplanmasındandır.
Son iki yıldır bütün ekonomik göstergeler paranın devalüasyon olmasını işaret etmektedir, fakat ülkemize yabancı yatırımcıların soktuğu spekülatif amaçlı sıcak para dövizin kurunu belirlemektedir.
Bu sıcak paranın girişi, dövizi sabit tutma gibi şimdilik iyi bir izlenim veriyor olabilir, ama kontrol Türkiye'nin elinde değil. Sen istediğin için değil, yabancılar ve özellikle üzerimizde ulusal çıkarlarımızı tehdit eden hesapları olan bazı güçler böyle istediği için dolar kuru bu seviyelerde.
Borçlarımızın ve cari işlemler açığımızın arttığı bir dönemde bu güçler, soktukları sıcak parayı bir anda çekmesi durumunda ne gibi bir önlemin var?
Bu ekonomik gidişat sağlıklı mıdır? Yoksa diken üstünde miyiz?
Bu gerçekleri ifade etmek bazılarını rahatsız ediyor olabilir, ama vücut kanser olmuş, ne kadar hastalığı erken teşhis edersek o kadar çözüme kolay ulaşırız. Vücudu komple kaybettikten sonra hiçbir çözümün faydası olmaz.
Milli bağımsızlık ve egemenliğin temeli ekonomik bağımsızlıktır.
Bağımsız bir milli ekonomik modeli hayata geçirmediğimiz müddetçe değerlerimizi masa başı para oyunlarıyla kaybetmeye devam edeceğiz.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey "para, emeğin ve de üretimin karşılığıdır" diyerek esasen parayı olması gereken yere koymuştur. Parayı bir tasarruf aracı olarak değerlendirmeye devam edersek ve bu para dolar ve euro gibi yabancı para olursa, dalgalı kur politikasıyla bu paranın kontrolü yabancıların elinde olursa ve de bu yabancıların siyasi olarak ülkemiz üzerinde hesapları olursa, kusura bakmayın ama gerçek olan tam bir çöküştür.
Bunu böyle ifade etmeyenler, ya ekonomiden anlamıyorlar, ya da anlayıp da anlatmıyorlar.
Şu an uygulanan politikalarla kontrolü bize ait olmayan para oyunlarıyla maalesef emeğimiz, üretimimiz, bütün sahip olduklarımız bir an da silinip gitmektedir.
Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra Atatürk'ün ortaya koyduğu gibi milli ekonomik politikalarla tarımımız, sanayimiz, emeğimiz hakkettiği yeri bulabilir.
Milli bir ekonomik model dışında başka çözüm asla mümkün değildir.
Aslolan tam bağımsızlıktır.
Cari işlemler açığı 14 milyar dolar gibi rekor düzeye ulaşıyor.
İç ve dış borçların toplamı 320 milyar dolarlara çıkıyor.
Bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen dolar fırlaması gerekirken 1 milyon 350 bin lira gibi yerlerde sürünüyor.
Bu arada AKP hükümeti Cumhuriyet tarihinde ilk defa, hem de son banknota göre oldukça fazla değerde iki adet banknot çıkarıyor, piyasaya sürmeyeceğim diyor, ama daha ilk günden itibaren milletin elinde dolaşıyor.
TL dolar karşında değer kazanıyor gözükmesine rağmen ve de Hükümet, IMF, basın hep bir ağızdan "ekonomi iyiye gidiyor" nakaratlarını söylerken döviz tevdiat hesapları(DTH) 54.3 milyar doları aşarak 2004 yılının en yüksek düzeyine ulaşıyor. Tabii bu rakam hesaplara giren. Yastık altındakiler buna dahil değil.
Para piyasaları, kur hesapları karmakarışık vaziyette.
Bu karmaşık durumu biraz değerlendirelim.
Öncelikle milletimizin doları bırakarak TL'ye dönmesini beklememek lazım. Her ne kadar TL dolar karşısında değer kazansa da birçok sebep bu geçişi engellemektedir.
* 50 YTL ve 100 YTL'nin piyasaya sürülmesi gizli bir devalüasyonun habercisidir. 1994 ve 2001 krizlerinden oldukça zarar gören vatandaşlar oldukça tedirgin ve de temkinli davranmaktadırlar.
* Elinde dolar bulunduranlar, doların bu seviyeden daha aşağıya düşmeyeceğini düşünmektedirler ve de haklıdırlar.
* Doları örneğin 1.5 milyon TL'nin üzerinde alanlar, kur aldığı fiyatın üstüne çıkmadan asla elinden çıkarmaz. Ancak çok zaruri durumlarda ihtiyacını giderecek kadar çevirir. Kur 1.5 milyonun üzerine çıksa durum değişir mi? Pek zannetmiyorum. Çünkü paraya güven dış ticarette artıya geçmekle, işsizliğin azalmasıyla, ülkenin bağımsızlığıyla, kimseye muhtaç olmadan kendi ayaklarının üzerinde dimdik durmakla mümkündür.
* Şu an döviz kuru düşük olduğundan nasıl olsa yükselecek düşüncesiyle döviz alanlar vardır ve halkımızın bankalardaki döviz hesaplarındaki birikimleri yılbaşından 10 Aralık'a kadar geçen sürede, 6.5 milyar dolar arttı.
* Dolar kuru düşük olduğundan döviz borcu olanlar bu durumu fırsat bilerek dolar alıp borçlarını kapatmaktadır.
Doların düşük olmasının sebebi ekonomimizin iyiye gitmesinden değil, tam tersi gittikçe daha da bataklığa saplanmasındandır.
Son iki yıldır bütün ekonomik göstergeler paranın devalüasyon olmasını işaret etmektedir, fakat ülkemize yabancı yatırımcıların soktuğu spekülatif amaçlı sıcak para dövizin kurunu belirlemektedir.
Bu sıcak paranın girişi, dövizi sabit tutma gibi şimdilik iyi bir izlenim veriyor olabilir, ama kontrol Türkiye'nin elinde değil. Sen istediğin için değil, yabancılar ve özellikle üzerimizde ulusal çıkarlarımızı tehdit eden hesapları olan bazı güçler böyle istediği için dolar kuru bu seviyelerde.
Borçlarımızın ve cari işlemler açığımızın arttığı bir dönemde bu güçler, soktukları sıcak parayı bir anda çekmesi durumunda ne gibi bir önlemin var?
Bu ekonomik gidişat sağlıklı mıdır? Yoksa diken üstünde miyiz?
Bu gerçekleri ifade etmek bazılarını rahatsız ediyor olabilir, ama vücut kanser olmuş, ne kadar hastalığı erken teşhis edersek o kadar çözüme kolay ulaşırız. Vücudu komple kaybettikten sonra hiçbir çözümün faydası olmaz.
Milli bağımsızlık ve egemenliğin temeli ekonomik bağımsızlıktır.
Bağımsız bir milli ekonomik modeli hayata geçirmediğimiz müddetçe değerlerimizi masa başı para oyunlarıyla kaybetmeye devam edeceğiz.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey "para, emeğin ve de üretimin karşılığıdır" diyerek esasen parayı olması gereken yere koymuştur. Parayı bir tasarruf aracı olarak değerlendirmeye devam edersek ve bu para dolar ve euro gibi yabancı para olursa, dalgalı kur politikasıyla bu paranın kontrolü yabancıların elinde olursa ve de bu yabancıların siyasi olarak ülkemiz üzerinde hesapları olursa, kusura bakmayın ama gerçek olan tam bir çöküştür.
Bunu böyle ifade etmeyenler, ya ekonomiden anlamıyorlar, ya da anlayıp da anlatmıyorlar.
Şu an uygulanan politikalarla kontrolü bize ait olmayan para oyunlarıyla maalesef emeğimiz, üretimimiz, bütün sahip olduklarımız bir an da silinip gitmektedir.
Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra Atatürk'ün ortaya koyduğu gibi milli ekonomik politikalarla tarımımız, sanayimiz, emeğimiz hakkettiği yeri bulabilir.
Milli bir ekonomik model dışında başka çözüm asla mümkün değildir.
Aslolan tam bağımsızlıktır.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Vizesiz seyahat derken vizeyle hayal oldu! / 30.04.2024
- Bakan Şimşek’e göre sıkıntılar geride kalmış! / 27.04.2024
- Hükümetin enflasyonla mücadelesi millete zarar veriyor / 26.04.2024
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- Bakan Şimşek’e göre sıkıntılar geride kalmış! / 27.04.2024
- Hükümetin enflasyonla mücadelesi millete zarar veriyor / 26.04.2024
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024