Eller aya bizler yaya...

Türkiye'nin uyguladığı politikaları, başlığımızdaki ifade çok güzel özetliyor.Ermenistan Türkiye'den koparmak istediği tavizler konusunda adeta aya çıktı, Barzani öyle, Yunanistan öyle, İsrail öyle, Kıbrıs Rum Kesimi öyle, ABD ve AB ülkelerinden bahsetmeme ise hiç gerek yok. Son günlere damgasını vurması hasebiyle özellikle Rum Kesimi'nin kopardığı tavizlerden biraz bahsedelim.Malum, Rumların, bir ABD firması olan Noble Energy Şirketi'yle yürüttükleri sondaj çalışmaları oldukça önemli bir aşamaya geldi. Sondaj makinesinin tuz tabakasına ulaştığı ifade edildi. İlk bulguların ise Aralık ayı başında ortaya çıkması bekleniyor. Rumlar deniz tabanının 4 bin metre kadar altına inmeyi planlıyor.Buradaki doğalgaz ve petrol rezervleriyle alakalı oldukça dikkat çekici açıklamalar var.Rum Alithia gazetesi'nde çıkan bir haberde, Noble Energy şirketinin üst düzey bir yetkilisinin yaptığı açıklamalara yer verildi. Yetkili, "Kıbrıs'a ait 12. ve 3. parseldeki yataklar çok büyüktür" dedi. Yetkili, "Bu iki Kıbrıs parselinde bulunan yataklar Avrupa'nın önümüzdeki 100 yıllık enerji ihtiyacını karşılayabilecek ölçüdedir" ifadelerini kullandı. Yetkili, Rum yönetimi için yılda 10 milyar avronun üzerinde gelirden söz etti.Kıbrıs asıllı Profesör Mihalis İkonomidis ise konuyla ilgili olarak, "Doğalgazın tespiti ve bundan ekonomik anlamda yararlanılmasından sonra adanın Avrupa'nın en zengin ülkesi olacak" ifadelerini kullandı. İkonomidis sondajın devam ettiği 12. parseldeki maden yatağının, İsrail'deki "Leviathan" pareselindeki maden yatağından en az 50 kat daha büyük olduğunu anlattı.Gelelim, bu kadar önemli kaynaklara sahip olan Kıbrıs coğrafyasının Rumlar tarafından yağmalanmasına Türkiye'nin nasıl bir tepki verdiğine? Yaşanan süreci kısaca ifade etmekte fayda var. Yıllarca peşinden koştuğumuz AB, Rum Kesimi'ni Kıbrıs Cumhuriyeti olarak AB'ye aldı ve Kıbrıs'ın tek hakimi olarak resmen kabul etti. Türk siyasiler AB'den alma akılla hareket ettikleri için buna gerekli tepkiyi veremediler. Üstelik genişletilmiş Ankara Anlaşması'na ve Rum Kesimi'nin de bulunduğu AB'nin Anayasası'na imza atarak Rumları resmen kabullenmiş oldular. AKP hükümeti, Kıbrıslı Rumlara karşı direnen Denktaş hükümetini devrilmesi ve yerine Talat hükümetinin iş başına gelmesi için açıktan destek verdi. Talat hükümetinin olduğu dönem Rumların hem Türkiye'den hem de KKTC'den oldukça ciddi tavizler kopardığı bir dönem oldu. Bugün bu sondaj faaliyetlerine kapı aralayan münhasır alan anlaşmalarının temelleri işte bu dönemlerde atıldı. Rum Kesimi önce Mısır, Suriye, ve Lübnan'la münhasır alan anlaşmaları imzaladı ardından da İsrail ile anlaşmaya vardı. Doğu Akdeniz Türkiye'ye rağmen parsellendi.Türk Dışişleri ise Rumlar bu pratik adımları göstere göstere atarken, sadece uyarmakla yetindi, hiçbir girişimde bulunmadı. Durmadan "Türkiye, Rumların tek taraflı adım atmasına izin vermez. Gereken her türlü tedbiri alır" mesajları verildi, ama tepki sadece mesaj boyutunda kaldı, hiçbir tedbir alınmadı.Rumlar sondaj faaliyetine başladığı zaman, Piri Reis gemisi Akdeniz'e açıldı. Yapılan açıklamalarda Rumlara misilleme yapıldığı, Türkiye'nin de KKTC ile maden araştıracağı ifade edildi, ama bunun sadece bir yalan olduğu çok kısa zamanda ortaya çıktı. Enerji Bakanı'nın ifadeleri geminin sismik araştırmalar için devreye girdiği noktasındaydı.Türkiye bu pasif ve etkisiz politikalarla sürekli geriye doğru sayarken, küsuratımız kadar bile nüfusu olmayan Rumlar dilediği adımları atmaya devam ediyorlar.Kıbrıs'ta çıkan bu zenginliklerden sonra, bir zamanlar "Kıbrıs sırtımızda kambur verelim gitsin" diyen siyasilere ve yorumculara da bir çift sözüm var: Hala milletin karşısına nasıl çıkabiliyorsunuz, sizde hiç utanma yok mu? Bu nasıl bir pişkinliktir böyle?