Karanlıkta istediğiniz kadar ışık numarası yapabilirsiniz ama, gün doğduğunda sap gibi ortada kalırsınız.
Gece karanlığında sizin bu ışık numaranızı gören herkes, 'vay anasını' diyebilir. Çünkü henüz gece karanlığıdır ve hangi aydınlatmayı insanların gözüne tutarsanız, o mutlaka dikkat çekecektir.
Ne zamana kadar? Gün doğumuna kadar.
Artık karanlık değildir ve dünyanın en büyük aydınlatmasını kullansanız bile, yandığı dahi belli olmaz.
Karanlıkta ışık oyunları ile Türk milletini oyalayan ve ömründen 22 yılı alıp götüren anlayış, mevcut iktidarımız AK Parti'dir.
Gün doğmuş ve artık hiçbir şey karanlıkta kalmayacaktır diye işaret ettiğim anlayış, Bağımsız Türkiye Partisi'dir ve onun heyecan uyandıran ve herkese umut olan lideri Hüseyin Baş'tır.
Ben dedim ve yazdım diye bu böyle olmamıştır sevgili okurlarım.
Bakınız benim yazılarıma ve iyice inceleyiniz. Körü körüne ve en ufak bir angajmanlık sezinleyeceğiniz bir yazım olmuş mudur?
İnanmadığım ve geleceğe dair kuvvetle öngörüde bulunmadığım hiçbir konuda ve asla bu kadar net ifadeler kullanmam.
Türkiye'de siyaset, ulu önderimiz aziz Atatürk'ten bu güne maalesef gayri millidir. İstediğiniz kadar atlayıp zıplayın gerçek budur.
Atatürk'ten sonra Türkiye'de yerin altı ve üstünde ne varsa, bize düşman olan yabancı unsurlara ve hem de yok pahasına peşkeş çekilmiştir. Hiçbir siyasetçi de bu konuda milleti aydınlatmamış ve gerçeğin üzerini örtmekle vazifelendirilmiş gibi pozisyon almış. Sanki Türkiye bir çöl üzerinde kurulu bir devlet!
Hiçbir madeni ve kaynağı yokmuş gibi davranıldı.
Varsa yoksa kemer sıkma politikası ve hiçbir bilimsel izahı olmayan, sıkılaştırılmış para politikası.
Bu kıt akıllı siyasetçilere göre, Türkiye'de kaynaklar sınırlı, toplumun ihtiyaçları ise alabildiğine sınırsızmış!
İşte bu firavun bakış açısına göre, bütün kaynaklar tek bir elde toplanmalı ve vatandaşın eli kolu bağlanmalıdır.
Bunun modern iktisatta adına ise, liberal kapitalist sistem deniliyor.
Bunun gerçek adı ve okuması ise şöyledir: Evrende çok küçük bir azınlığın efendi, geride kalan milyarlarca insanın ise köle ve işçi olarak kaderleri tutsaklıktır.
Hiçbir Allah kulu bu düzene başkaldırmamıştır.
Bu sisteme bugüne kadar başkaldıran 3 isim olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk.
Prof. Dr. Haydar Baş.
Hüseyin Baş.
Bu isimlere çok dikkat edin!
Temel özellikleri ve davranışsal karakterlerindeki ortak nokta şudur: Tam bağımsızlık yanlısı olmaları. Milletin menfaatlerinden başka hiçbir şeyi umursamamaları. Hiçbir güç ve iradeden korkmamaları. Kuvvetli öngörü sahibi olmaları ve çağın çok ilerisine ilişkin projeksiyonlar ortaya koymaları.
Milleti asla ayrı kutuplarda görmemeleri ve birleştirici olma özeliğine sahip olmaları.
İşte bu 3 lidere Türkiye'nin sımsıkı sarılması ve geleceği adına sahip çıkması bir zorunluluk haline gelmiştir.
Bugün bütün siyasi liderler, birbiri ile ağız dalaşı yaparak, kendi tabanlarını bir arada tutma hünerini sergiliyor.
Bunun neresi hünerse artık!
Hiçbiri çözümden ve sahip olduğumuz kaynaklardan bahsetmiyor.
Bilmiyor olmaları asla mümkün olamayacağına göre, siz düşünün bu siyasetçiler Türkiye'nin bu sınırsız kaynaklarını sizden neden saklıyorlar acaba?
Neden ayaklarınızın altında yatan sonsuz ve sınırsız kaynakları kalkınmamız ve refahımız için kullanalım demiyorlar?
Demiyorlar çünkü Türkiye'de halkın gerçekleri görerek oy vermediğini çok iyi biliyorlar. Onun için kendilerine iktidar vadeden güç odakları ile pazarlık yapıyorlar. Daha doğrusu, iktidar olmalarına karşın, Türkiye'nin kaynaklarını peşkeş çekeceklerine dair sözlerde bulunuyorlar.
Sizin bu gelişmelerden haberiniz olmadığı için, kimilerini dindar, kimilerini milliyetçi, kimilerini Atatürkçü zannediyorsunuz.
İşte tam da doksandan golü burada yiyorsunuz.
Bunların ne dinle, ne milliyetçilikle, ne de Atatürkçülükle zerre alakaları bulunmamaktadır. İktidar ve muhalefet, aynı takımın, ayrı ayrı forma giymiş oyuncularıdır.
Maalesef gerçek budur.
İşte aziz milletimizin bu makus talihi ve uzun süre devam eden zifiri karanlık döneminin yerini, gün doğumu ile birlikte bütün insanlığı aydınlatacak yeni bir güneş doğmuştur.
Bu güneş; Hüseyin Baş'ın ta kendisidir.
Konuşmalarını izleyin ve siz kendiniz karar verin.
Bir düşünün!
Üzerine bastığınız toprağın altında işlenmemiş 3 katrilyon dolar madeniniz var ve size 10 bin TL emekli maaşı veriliyor.
İşte Hüseyin Baş, buna hayır diyor.
Şimdi size soruyorum.
Tüm bu hakikatlerden sonra Erdoğan mı, Hüseyin Baş mı?
Hacı bey yazınızı büyük bir dikkat ve şaşkınlıkla okudum. Sonra size hak verdim. Hüseyin Baş beyefendi, babası merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın ortaya koyduğu vizyonu, çok güzel bir şekilde yaşatmaktadır. BTP'ye oy versin ya da vermesin, geniş kitlelerin dikkatini çeken bir liderdir Hüseyin Baş. Ve sizin de belirttiğiniz gibi, mevcut düzenin aktörleri, ideoloji siyaseti üzerinden halkı uyutmak ve kandırmakla görevliler. Bizlerin, bizi düşünen ve ufkumuzu açan donanımlı liderlere ihtiyacı vardır ve bu kişi Sayın Hüseyin Baş'tan başkası değildir. Saygılarımla...
- Türk ordusu hazır olmalı! / 17.06.2025
- MİT’in içinde MOSSAD ajanı var mı? / 16.06.2025
- Atatürk’e kumpas kuran alçak şerefsiz! / 11.06.2025
- Anayasa kalsın, lütfen siz gidiniz! / 06.06.2025
- Uzun dönem iktidar olmanın sırrı! / 05.06.2025
- Şara’ya suikast düzenlenecek, Kobani işbaşına getirilecek / 04.06.2025
- CHP-AKP-MHP-DEM aynı safta birleşti! / 03.06.2025
- En büyük darbe 24 Ocak kararlarıdır! / 02.06.2025
- 50 bin yıl yetecek enerji kaynağı: TORYUM / 29.05.2025