Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. Cumhurbaşkanının seçilme süreci haftabaşında başladı. Diğer cumhurbaşkanlığı seçim süreçlerine göre bu kez durum biraz daha farklı. Çünkü sembolik de olsa ortada aday falan yok, olmayacak da. Tüm partiler ve kamuoyu sadece ve sadece başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın adaylığına kilitlenmiş durumda. İnanın, Başbakan Erdoğan'ın adaylığına en çok karşı çıkan CHP bile, Erdoğan aday olmayıp, "buyurun adayı siz belirleyin" dediği takdirde aday gösteremeyecek kadar tek bir isme kilitlenmiş vaziyette. Daha farklı bir ifadeyle Türkiye'de adaylık konusunda sadece ve sadece Başbakan Erdoğan ismi gündeme geliyor. Tartışma konusu da Erdoğan dışında bir adayın gelmesinden ziyade, "Erdoğan'ın aday olmaması" noktasında odaklanıyor. Yani Erdoğan aday olsun, ya da olmasın tartışması yapılıyor, Erdoğan olmazsa kimin olacağı tartışması değil.Cumhurbaşkanlığı makamı, gerekli oyu almak kayd-ı şartıyla Tayyip Erdoğan'ın hakkı mıdır?El cevap; hakkıdır, daha popüler ifadeyle demokratik hakkıdır. Zaten bu cümleyi kabul etmeyenlerle oturup konuşmak bile züldür.Bu bakımdan konuyla ilgili konuşurken veya yazarken kelimeleri dikkatle seçmeli ve "Erdoğan Cumhurbaşkanı olamaz" demek yerine, "Erdoğan cumhurbaşkanı olmamalı" demeliyiz. Nitekim biz de, "Erdoğan cumhurbaşkanı olmamalı" diyoruz çünkü toplum bu noktada hiç rahat değil. Türkiye'nin kritik bir süreçten geçtiği şu günlerde, uzlaşma kültürü, başbakan Erdoğan'ın ifadesiyle sadece "sevimli bir kavram" değil, aynı zamanda bir mecburiyettir. Türkiye'nin bir milim dahi gerilme lüksü kalmadı, toplumu birarada tutan ip her an kopabilir.Bu bakımdan cumartesi günü Ankara'da gerçekleştirilen büyük mitingi ve oraya katılan insanları küçümsemek, dikkate almamak ve başka bir kalabalıkla kıyas etmek hiç de doğru bir tutum değildir.Başbakan Erdoğan grup konuşmasında maalesef bu yanlışı yapmış ve Ankara'daki mitinge katılan kalabalığı küçümseyerek dikkate almamıştır. Ve "asıl kalabalık Karadeniz'deydi" diyerek, Karadeniz sahil yolu açılışında kendisi için toplanan partilileri işaret etmiştir. İşte bu, çok tehlikeli bir yaklaşım tarzı olup, bir başbakandan, hele hele kendisini cumhurbaşkanlığı makamına hazırlayan bir isimden beklenmeyecek toylukta bir bakış açısıdır. Olay resmen "senin kalabalığın, benim kalabalığım" kavgasına dönüştürülmüş, Türk milletinin cepheleşmesi süreci bizzat bu tehlikeli gidişi engellemekle mükellef Başbakan tarafından körüklenmiştir. Tandoğan'daki mitinge bırakın 1 milyonu, 5 bin kişi bile katılmış olsa, Başbakan Erdoğan oradaki 5 bin kişinin de başbakanı olarak onlara saygı duymalı ve görüşlerini dikkate almalıydı. Kaldı ki oradaki kalabalık hiç de azımsanacak bir kalabalık değildi. Her kafadan bir sesin çıktığı ve çıkan seslerin birbirini bastırma endişesiyle bağırtıya dönüştüğü bu kaotik ortamda BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beyin pazartesi gecesi yayınlanan Haftanın Sohbeti programında ortaya koyduğu yapıcı tespitler, iktidarından muhalefetine tüm Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu mesajları içeriyordu. Nitekim öyle de oldu, Baş'ın açıklamasından sonra hem CHP lideri Baykal, hem de DYP lideri Ağar benzer cümleler kurarak, bu yapıcı ortama katkıda bulundular.Prof. Dr. Baş, Başbakan Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı makamına çıkma hakkı olduğunu ancak mevcut şartlar ve durum gözönüne alındığında, devlet-millet, sivil-asker kaynaşması noktasında başbakanın elinde tarihi bir fırsat olduğunun altını çizdi. Bu fırsat; o makama aday olmayarak toplumsal gerilimi sıfıra indirmek ve böyle önemli bir makamı tartışma konusu olmaktan çıkarmaktı.Baş'ın bu tarihi tespitleri muhalefet cephesinde hemen yankı buldu, Ağar ve Baykal yaptıkları açıklamalarda benzer ifadeler kullandılar. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, Türkiye'nin bir milim dahi gerilme lüksü bulunmuyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012