Patlak veren Rusya - Ukrayna savaşını önleme çabalarına arabuluculuk deniyor.
Savaşın çıkmasına mani olunamasa da, arabuluculuk rolü her daim devrede olması gereken bir mekanizma olarak öne çıkıyor.
Ancak, eğer sizin arabulucu devlet olarak dünya üzerinde ağırlığınız ve saygınlığınız varsa bunu yapabilirsiniz. Sizin ekonominiz dört başı mamursa buna kalkışabilirsiniz.
Arabulucu devletin ordusu her bakımdan tam bağımsız ve her türlü silahını kendisinin üretebildiği bir dinamizme sahip olmalı.
Bu saydıklarımın hangisi Türkiye için geçerli Allah aşkına!
Ekonomi desen, yerle bir.
Askeri açıdan bakıldığında son teknolojik ve uzun menzilli silahlarda yokuz. Saygınlık ve ağırlık var mı lütfen siz cevaplayın.
Peki, durum bu olduğuna göre Rusya seni dinler mi?
Ukrayna seni dinledi mi?
Dolayısıyla hiç de arzu edilmemesine rağmen, çıkan bu savaştan Türkiye olarak bilmem kaçıncı kez ders çıkarmak gerekmez mi?
Biz asıl Suriye'de arabulucu olmalıydık, olabildik mi!
Yani Ankara bir kez değil, bin kere oturup tüm bu gelişmeleri toptan bir analiz etme zaruretiyle karşı karşıyadır.
Rusya ve Ukrayna değil, asıl bizim halimiz içler acısı.
Her bir haneyi kasıp kavuran ve facia şeklindeki faturaların enkazı altında kıvranan Türk halkı, Ukrayna halkından daha iyi durumda değildir.
Geçen yıl Antalya'ya Rusya'dan 3 milyon 543 bin 314, Ukrayna'dan ise 1 milyon 268 bin 362 turist geldi.
Gelen tatilciler kadar kentte yerleşik yaşayan iki ülke vatandaşları da ülke ekonomisine katkı sağlıyor.
Antalya'ya yerleşik yaşayan 29 bin 691 Rus ile 8 bin 444 Ukraynalı bulunuyor. Yerleşik yaşayan Rus ve Ukraynalıların çoğunluğu turizm sektöründe hizmet veriyor.
Yani bu ülkelerle dengeli bir politika yürütemez isek, olan yine kendi vatandaşımıza olacak.
Diyelim ki hiç turist gelmedi ve turizm sektörü havlu attı ne olacak?
Bizim bugünkü ekonomik tablomuz ve yapısal sorunlarımızla bu sektöre dair görebileceğimiz hayırlı bir rüya olabilir mi? Olamaz, olması da asla mümkün değildir.
Ancak senin elinde, BTP lideri Hüseyin Baş'ın sahip olduğu "Milli Ekonomi Modeli" olursa, isterse dünyanın hiçbir yerinden tek bir turist gelmesin.
Kendi insanımızın tüketim kabiliyetini gelen turistler gibi artırdığımızda, ister Hans olsun ister Hasan ne fark eder!
Tabi ne fark ederi mecazen söylüyoruz. Yoksa, bir Türk bir cihana bedeldir. Yani sizin elinizde böylesine bir reçete olduktan sonra asla endişe edecek bir durum kalmamış demektir.
"Bu reçeteyi alalım biz de uygulayalım" şeklinde düşünen uyanıklar ve bu türden denemelerde bulunanlar daima hüsrana uğramıştır. Rusya örneği faklı, çünkü onlar danışarak almışlardır.
Sözün özü şu:
Kafamızı sağımızda solumuzda çıkan olaylara çevirmeyi bırakıp, yanı başımızda bulunan çözümün adresine selam vermeliyiz.
Yoksa felaket kapımızı çaldığında iş işten geçmiş olacak!
- Türkiye ittifakı kurulsun / 05.05.2025
- Kıbrıs Türkiye’ye katılmalıdır / 04.05.2025
- Şehitlere sor süreci / 30.04.2025
- Kapitalist sistem seni de yutar Mehmet Şimşek / 28.04.2025
- İstanbul’un nüfusu beka sorunu olmuştur! / 27.04.2025
- Türk olduğumuzu hatırlayalım! / 24.04.2025
- Mevzu Türk milletidir / 23.04.2025
- Çok pis kokular geliyor! / 21.04.2025
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açık çağrı / 20.04.2025