2 milyar dolar açıklı ama pozisyonuyla neredeyse şimdiye kadar el konulan 20 bankaya eşit Pamukbank'ın fona devri, daha çok tartışılacağa benziyor.
Verilen tepkilere bakılırsa en zengin ve derin sermaye hatta Pamukbank'ın rakipleri dahi, şöyle bir durup düşünüyor. Bugün başkasının başına geleni, ya yarın ben de yaşamak zorunda kalırsam diye...
Karamehmet'in medyadaki en büyük rakibine bakınız. Bir gazeteyle tutuyor, diğeriyle seviniyor. Hatta aynı sayfada iki ayrı köşe yazarı birisi oh olsun hak etti derken öteki, yazık oluyor bu Karayağız Karamehmet'e havasında kalem oynatıyor.
Pamukbank'a ne oldu, yapılan doğru muydu, yanlış mıydı tartışması bir yana (ki az sonra değineceğiz) şu tespit, doğru analize giden cümlelerin kilit noktasını oluşturuyor.
Bankayı kapatmaya IMF karar verdi ve uyguladı. Fona devir kararı daha açıklanmadan Washington'da IMF yetkilileri bir basın toplantısı düzenleyerek "Pamukbank'a el konulmasını memnuniyetle karşıladıklarını" açıkladılar.
Ne Bahçeli'nin resti, ne de Yılmaz'ın tarafsız pozisyonu buna engel olamadı. Hatta uzun süredir Devriş'e randevu vermeyen Bahçeli, sürecin, kendisi olmasa da işleyeceğini gördüğü için "tek patron"la uzun bir görüşme yaptı ve devre ilişkin siyasi imzayı bastı. Bahçeli'yle bu buluşmanın ardından Kemal Derviş'in yaptığı açıklamalarsa doğrusu nerden baksanız ibret verici:
"Bahçeli'nin ekonomik programa desteği tamdır."
MHP Genel Başkanı'nın, bu görüşmeye giderken Başbakanlık merdivenlerindeki dalgın ve teslim olmuş halini bir hatırlayın. Bir de Kemal Derviş'in ses tonu zevkten köşe olmuş sevinçli halini...
"Bankacılık operasyonu başarıyla tamamlanmıştır."
Kemal Derviş'in "operasyon" olarak dile getirdiği şuuraltı tahlilini yapmayalım ama şunu da söyleyelim: Türkiye'de "ikinci adamlığa" razı olduğunu söyleyen "patron", koltuğunun altında götürdüğü Pamukbank hediyesiyle eminim Washington'da, gereken hüsn-ü kabulü görmüştür.
Boğaziçi'ndeki aşiret korkularda
Biz gelelim bu operasyonun saldığı korkuya...
Şundan emin olabilirsiniz. Büyük sermayeyi büyük bir korku sarmış durumda. Öyle ya zenginlikse zenginlik, medyaysa medya üstelik hem yazılısı, hem basılısı hepsi var ve de yetirince var. Buna rağmen bankası elinden alınan bir portre var karşımızda...
Şunu da tahlile ekleyelim. Grubun iyi niyet sorunlu olmadığını herkes biliyor. Yani bir Erol Aksoy'un İktisat Bankası gibi değil durum. Pamukbank, Yapı Kredi'ye bağlanarak Çukurova mesajını veriyor. Biz yanlış da yapmış olsak Pamukbank'ı "temiz bankaya" Yapı Kredi'ye bağlayarak sorunu çözeceğiz diyor. Üstelik Yapı Kredi'nin % 40 hissesini de, Yapı Kredi'ye rehin vererek.
Tüm bunlara rağmen bankasının fona devri, taşeronluğa soyunan Boğaziçi'ndeki aşireti fazlasıyla sarsmıştır. Görünen o ki dışarıdakiler bizimkilere bu sıfatı dahi artık çok görüyorlar.
IMF'nin senaryosu
IMF kafasındaki planı adım adım sahneye koyuyor. Hem Pamukbank'ta doğan 2 milyar dolarlık açığı "devir"le vatandaşa devrediyor ve bu yolla piyasayla biraz daha oynuyor hem de adınızın başında Mehmet, Ahmet varsa size güvenmem, güvenemem diyor.
IMF'nin bankacılıkla ilgili Türkiye senaryosu açık ve 2 cümleden oluşuyor. Bu satırlarda def'aten söylediğimiz aynen şu:
"Türk bankacılık sistemi 4 veya 5 bankadan ibaret hale getirilecek. Bu bankaların sahipleri ise yabancılar olacak."
Senaryonun uygulanması sadedinde ise altın vuruş Ziraat ve Halkbank'ta yaşanacak. 100 yıllık milli kuruluşlar özelleştirme kapsamına çoktan alınmış durumda. En geç 2003 yılında bu iki dev özelleştirilecek.
Özelleştirme değil yabancılaştırma
Özelleştirilecek dedikse bunu siz yabancılaştırma olarak rahatlıkla ve tereddütsüz anlayabilirsiniz.
Kötü yönetiyorlar propagandasıyla özelleştirmeyi bir ayet gibi sunanlar, oluşturulan bu havayla geldiğimiz noktada Türkiye'nin tüm kuruluşlarını yabancılaştırdılar. Üç kuruşa satılan Demirbank hikâyesi hâlâ hafızalarımızda...
Dünyanın herhalde hiçbir yerinde bizimki gibi bir durum yoktur. Önce özelleştirmeye hazırlama adı altında bir kurum oluşturdular. Başında iktidar partilerini oluşturan ortaklardan üyeler var. Sonrada bunlar her hafta toplanarak özelleştirilecek kuruluşları, "özelleştirmeye hazır hale" getiriyorlar. Yani özelleştirilecek kuruluşlar önce devletleştiriliyor, kasalarına paralar dolduruluyor, sonra da özelleştiriliyor pardon yabancılaştırılıyor.
IMF'nin krizlerle gelen 20 milyar doları ve içerden -buna depremzedenin vergisi de dahil- 10 milyar dolar, bu bankaların kasasına aktı.
"Güçlü bankamız yok sermayesi artmalıdır" denilerek, bankaların hesabını doldurmayı teşvik eden Derviş dostu ekonomistlerimizin bulunduğu bir ortamda her şey daha da netleşiyor değil mi?
Sakın kelimesini kullanmıyorum kesinlikle öyle çünkü yaşadığımız krizler bankaların kasalarına konulacak işte bu milyar dolarlar için çıktı. İkinci aşamasında ise bankaların yabancılaştırılma süreci var. Pamukbank'la Citibank'ın ilgilendiğini duymayanınız kalmamıştır herhalde.
Merak ediyorum şu bizim iflah olmaz IMF'ci TÜSİAD hâlâ görmüyor mu? Taşeronluğu dahi vermeyecekler!
Verilen tepkilere bakılırsa en zengin ve derin sermaye hatta Pamukbank'ın rakipleri dahi, şöyle bir durup düşünüyor. Bugün başkasının başına geleni, ya yarın ben de yaşamak zorunda kalırsam diye...
Karamehmet'in medyadaki en büyük rakibine bakınız. Bir gazeteyle tutuyor, diğeriyle seviniyor. Hatta aynı sayfada iki ayrı köşe yazarı birisi oh olsun hak etti derken öteki, yazık oluyor bu Karayağız Karamehmet'e havasında kalem oynatıyor.
Pamukbank'a ne oldu, yapılan doğru muydu, yanlış mıydı tartışması bir yana (ki az sonra değineceğiz) şu tespit, doğru analize giden cümlelerin kilit noktasını oluşturuyor.
Bankayı kapatmaya IMF karar verdi ve uyguladı. Fona devir kararı daha açıklanmadan Washington'da IMF yetkilileri bir basın toplantısı düzenleyerek "Pamukbank'a el konulmasını memnuniyetle karşıladıklarını" açıkladılar.
Ne Bahçeli'nin resti, ne de Yılmaz'ın tarafsız pozisyonu buna engel olamadı. Hatta uzun süredir Devriş'e randevu vermeyen Bahçeli, sürecin, kendisi olmasa da işleyeceğini gördüğü için "tek patron"la uzun bir görüşme yaptı ve devre ilişkin siyasi imzayı bastı. Bahçeli'yle bu buluşmanın ardından Kemal Derviş'in yaptığı açıklamalarsa doğrusu nerden baksanız ibret verici:
"Bahçeli'nin ekonomik programa desteği tamdır."
MHP Genel Başkanı'nın, bu görüşmeye giderken Başbakanlık merdivenlerindeki dalgın ve teslim olmuş halini bir hatırlayın. Bir de Kemal Derviş'in ses tonu zevkten köşe olmuş sevinçli halini...
"Bankacılık operasyonu başarıyla tamamlanmıştır."
Kemal Derviş'in "operasyon" olarak dile getirdiği şuuraltı tahlilini yapmayalım ama şunu da söyleyelim: Türkiye'de "ikinci adamlığa" razı olduğunu söyleyen "patron", koltuğunun altında götürdüğü Pamukbank hediyesiyle eminim Washington'da, gereken hüsn-ü kabulü görmüştür.
Boğaziçi'ndeki aşiret korkularda
Biz gelelim bu operasyonun saldığı korkuya...
Şundan emin olabilirsiniz. Büyük sermayeyi büyük bir korku sarmış durumda. Öyle ya zenginlikse zenginlik, medyaysa medya üstelik hem yazılısı, hem basılısı hepsi var ve de yetirince var. Buna rağmen bankası elinden alınan bir portre var karşımızda...
Şunu da tahlile ekleyelim. Grubun iyi niyet sorunlu olmadığını herkes biliyor. Yani bir Erol Aksoy'un İktisat Bankası gibi değil durum. Pamukbank, Yapı Kredi'ye bağlanarak Çukurova mesajını veriyor. Biz yanlış da yapmış olsak Pamukbank'ı "temiz bankaya" Yapı Kredi'ye bağlayarak sorunu çözeceğiz diyor. Üstelik Yapı Kredi'nin % 40 hissesini de, Yapı Kredi'ye rehin vererek.
Tüm bunlara rağmen bankasının fona devri, taşeronluğa soyunan Boğaziçi'ndeki aşireti fazlasıyla sarsmıştır. Görünen o ki dışarıdakiler bizimkilere bu sıfatı dahi artık çok görüyorlar.
IMF'nin senaryosu
IMF kafasındaki planı adım adım sahneye koyuyor. Hem Pamukbank'ta doğan 2 milyar dolarlık açığı "devir"le vatandaşa devrediyor ve bu yolla piyasayla biraz daha oynuyor hem de adınızın başında Mehmet, Ahmet varsa size güvenmem, güvenemem diyor.
IMF'nin bankacılıkla ilgili Türkiye senaryosu açık ve 2 cümleden oluşuyor. Bu satırlarda def'aten söylediğimiz aynen şu:
"Türk bankacılık sistemi 4 veya 5 bankadan ibaret hale getirilecek. Bu bankaların sahipleri ise yabancılar olacak."
Senaryonun uygulanması sadedinde ise altın vuruş Ziraat ve Halkbank'ta yaşanacak. 100 yıllık milli kuruluşlar özelleştirme kapsamına çoktan alınmış durumda. En geç 2003 yılında bu iki dev özelleştirilecek.
Özelleştirme değil yabancılaştırma
Özelleştirilecek dedikse bunu siz yabancılaştırma olarak rahatlıkla ve tereddütsüz anlayabilirsiniz.
Kötü yönetiyorlar propagandasıyla özelleştirmeyi bir ayet gibi sunanlar, oluşturulan bu havayla geldiğimiz noktada Türkiye'nin tüm kuruluşlarını yabancılaştırdılar. Üç kuruşa satılan Demirbank hikâyesi hâlâ hafızalarımızda...
Dünyanın herhalde hiçbir yerinde bizimki gibi bir durum yoktur. Önce özelleştirmeye hazırlama adı altında bir kurum oluşturdular. Başında iktidar partilerini oluşturan ortaklardan üyeler var. Sonrada bunlar her hafta toplanarak özelleştirilecek kuruluşları, "özelleştirmeye hazır hale" getiriyorlar. Yani özelleştirilecek kuruluşlar önce devletleştiriliyor, kasalarına paralar dolduruluyor, sonra da özelleştiriliyor pardon yabancılaştırılıyor.
IMF'nin krizlerle gelen 20 milyar doları ve içerden -buna depremzedenin vergisi de dahil- 10 milyar dolar, bu bankaların kasasına aktı.
"Güçlü bankamız yok sermayesi artmalıdır" denilerek, bankaların hesabını doldurmayı teşvik eden Derviş dostu ekonomistlerimizin bulunduğu bir ortamda her şey daha da netleşiyor değil mi?
Sakın kelimesini kullanmıyorum kesinlikle öyle çünkü yaşadığımız krizler bankaların kasalarına konulacak işte bu milyar dolarlar için çıktı. İkinci aşamasında ise bankaların yabancılaştırılma süreci var. Pamukbank'la Citibank'ın ilgilendiğini duymayanınız kalmamıştır herhalde.
Merak ediyorum şu bizim iflah olmaz IMF'ci TÜSİAD hâlâ görmüyor mu? Taşeronluğu dahi vermeyecekler!
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021