Yüreğimizi yakıp yıkan büyük felaketin acısı ve ağırlığı, ilk günkü gibi tazeliğini koruyor.
Tüm dünyayı bile şaşırtan bu büyüklükteki bir afetle mücadele etmek, gerçekten de çok zor.
Ancak ve lakin devlet dediğiniz irade veya aygıt, hiçbir olay karşısında afallamaz.
Özellikle de, Türkiye Cumhuriyeti devleti.
Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu bu Cumhuriyetin temelleri, akıl ve bilim üzerine inşa edilmişti.
İlk yıllarda belki bugün sahip olduğumuz imkân ve olanaklar olmadığı için, kurulan şehirler çok sağlam temeller üzerine oturmamış olabilir.
Ancak dikkatlice bakılacak olursa Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan evlerin tamamı, zemini sağlam olan dağlık veya kayalık bölgelere yapılıyordu.
Ovalar sadece tarım amaçlı kullanıma açıktı.
Tarım alanlarında bugün olduğu gibi, binalaşmaya asla izin verilmiyordu.
Özellikle bu konuda verilebilecek en çarpıcı örnek, eski Hatay denilen ve dağın alt yamaçlarına kurulan şehirdir.
O bölgede deprem sonrası yaptığım gezilerde, dağlık bölgelere veya kayalıklardan oluşan alt yamaçlara kurulan şehirde tek bir binanın yıkılmamış olduğu gerçeği ile karşılaştım.
Aslında mesele bu kadar basittir.
Kapitalist anlayışların oturduğu temel, kârlılık ve ranttır!
Altı boş veya sulak olan tarım alanlarına imar izni verenler, ihanet etmişlerdir.
Yitirdiğimiz bunca canın sorumlusu, akıl ve bilimden uzak, liyakatsiz yöneticilerdir.
Bu kadar büyük kayıplara neden olanların koluna sadece kelepçe takmak yetmez, bence ipe çekilmeliler!
Yaşadığımız bu büyük felaket, milletimize de çok önemli bir sorumluluk yüklemiştir.
Liyakete dayalı tercihler yapma zamanı geldi ve geçmekte.
Rant ve koltuk hesabı yapan hükümetlere veya belediye yönetimlerine, bundan böyle asla geçit verilmemelidir.
Halkı enkaz altına gönderen bu sistemi de sorgulama zamanı gelmiştir.
"Para basarsan enflasyon olur" şeklinde zırvalarda bulunan her kim olursa, ağzına ot tıkamalıdır.
Merkez Bankası özerk olmalıdır diyen için de aynı.
"Kaynaklar sınırlı, ihtiyaçlar sınırsız" diyen ahmaklara da, hadi oradan demeli bu millet.
Kendi yolunu, köprüsünü, hastanesini, tünelini inşa eden devletin, hiç gereği ve bilimsel bir karşılığı olmadığı halde, borç para almak suretiyle bu yatırımların yapılmasına şiddetle karşı çıkılmalıdır.
Yatırım araç ve gereçleri sende mevcut.
Emek desen zaten senden.
Peki, neden parayı Corç'tan alıyorsun?
Kurtuluş savaşını vermedik mi?
Kazanmadık mı?
Atatürk, kendi milli paramızı, emek ve üretimimizin karşılığında basalım diye Merkez Bankamızı kurmadı mı?
Hiç şüpheniz olmasın!
Türk milletine ait kaynaklar, 100 tane Türkiye bakar.
Lazım olan aslında, faizli borç para pul değildir.
Bu zenginliğimizin farkında olan ve buna mukabil model sahibi milli kafaya sahip insanlardır.
Benim muhalefete yönelik çok şiddetli eleştirilerim olmuştu.
Nedeni ise, ellerinde hiçbir sistem veya model adında bir tezin olmamasıydı.
Daha da önemlisi, tüm dünyada ve özellikle de Rusya'da uygulanan Milli Ekonomi Modeli'ni ülkemizde uygulayacak olan BTP lideri Hüseyin Baş'ın, bilinçli bir ayak oyunu ile uzak tutulmak istenmesiydi.
Şimdi onlara da büyük bir sorumluluk ve mesuliyet düşüyor.
Dün yaptığınız bu hatayı şimdi düzeltin.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Mili Ekonomi Modeli" tezi ile yeniden ve modern bir Türkiye kurulur.
Hem de bir kuruş bile borçlanmadan ve hatta tek kuruş vergi toplamadan.
BTP, bugün deprem bölgelerinde çok aktif olarak halkın yaralarının sarılması için elinden geleni yapıyor.
Devletin yönetimi onlarda olsun siz o zaman görün.
Çünkü onların hesabı, ne koltuk ve ne de rant.
Deprem dolayısıyla bir kere daha ortaya çıktı ki, bu milleti hiç kimse yıkamaz.
Türk milletine hizmet etmek, şereflerin en büyüğüdür.
- Haine hain demeyen, HAİNDİR! / 15.05.2025
- Özgür Özel’in yapması gerekenler! / 14.05.2025
- Ümmetçilik değil, Muaviye’cilik! / 13.05.2025
- Kötü gidişin sorumlusu millettir! / 12.05.2025
- Türkiye ittifakı kurulsun / 05.05.2025
- Kıbrıs Türkiye’ye katılmalıdır / 04.05.2025
- Şehitlere sor süreci / 30.04.2025
- Kapitalist sistem seni de yutar Mehmet Şimşek / 28.04.2025
- İstanbul’un nüfusu beka sorunu olmuştur! / 27.04.2025