Kronik meselelerden bir tanesi de ülkemizdeki sınav meselesidir. Yeterliliklerini ispatlamış, hele hele bu sahada diplomasını almış insanları sınava tabi tutarak iş vermek haksızlıktır; yetkinliğini ispatlamış bir gencin bütün emeğini hiçe saymaktır. Bu tarz, o memleketin ve sisteminin fakirliğinin ve acziyetinin göstergesidir.
Bizdeki sınav anlayışı sürekli çıtayı yükselterek gençlerinin moralini bozmaktır, 'senden bir şey olmaz' düşüncesini uyandırmaktır. Milletin özgüvenine karşı işlenmiş bir suçtur. Nitekim sınavlardan sonra yaşanan aile dramları, psikolojik ve sosyolojik travmalar toplumun gözü önünde cereyan etmektedir. Neticede ne çocuk çocukluğunu, ne de genç gençliğini yaşamaktadır. Hayatta yaşanması gereken tecrübeler edinilmediğinden, insanımız sosyal olarak, psikolojik olarak yetersiz yetişmektedir.
Ülkemizdeki iş, aş ve kariyer planlaması tamamen sınavlara endeksli ve bu yarış ilkokuldan itibaren başlıyor. LGS, YKS, DGS, ALES, YDS, KPSS ve TUS ilk çırpıda hatırımıza gelenler. Bir devletin en büyük sermayesi milletidir, milletin içindeki yetişmiş genç insan sayısıdır. Siz en çok sahip çıkılması gereken gençlerimizi hayatlarının baharında hayata küstürüyorsunuz. Nitekim sınavlardan sonra bunalıma girmiş, yetmedi ailesiyle ters düşmüş, yetmedi intihar etmiş gençler görüyoruz. Bu sorun ülkemiz için çözülmesi gereken sorunlar yumağından bir tanesidir.
Çözümün yolu olaylara bütünsel yaklaşmaktır. Çözüm getiremeyenler, kendi kadrolarını devlet kademelerine yerleştirmek için illegal yollara başvurmaktadır. Mesela herkes bildiği için çok rahat ifade edebiliriz. 2010 yılında Kamu Personeli Seçme Sınavında (KPSS) kopya skandalı yaşanmıştır. Ve ardından diğerleri… Siz bir taraftan insanımızı imtihan konusunda konsantre edeceksiniz, o da varını yoğunu imtihan için harcayacak ama başkaları imtihanda kopya çekerek sizi devre dışı bırakacak. Bunun hiçbir izahı olamaz.
Devleti yönetme anlayışının gözden geçirilmesi gerekir. Köklü ülkelerde devletin bir vizyonu vardır, kural ve kaideleri vardır. Hangi hükümet gelirse gelsin, hangi siyasi parti iş başına gelirse gelsin görevi devletin vizyonuna ve misyonuna uygun bir plan ile ülkeyi yönetmektir. Maalesef bizde bu böyle olmuyor. Bırakın iktidarları aynı hükümet içinde bakanların değişmesi ile sistem değişebilmektedir. Ülkemiz bu anlamda çok acınacak durumdadır.
Oysa insanımızın harcanmasına hiç gerek yok. Bizim yeraltı ve yerüstü zenginliklerimiz, insan kaynağımız iyi yönetildiği takdirde ülkemiz adına ciddi anlamda katma değer üretecek ve 'herkese iş, herkese aş' temin etmek söz konusu olacaktır. İşte bunu başaramayanlar çalışkan, zeki ve müteşebbis olan insanımızın hızını kesmek için sürekli önündeki engelleri arttırmaktadır. Sorunlar ancak Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın "Milli Ekonomi Modeli, Sosyal Devlet Milli Devlet" projeleriyle çözüme kavuşacaktır. Bu bütüncül yaklaşım ile ülke yönetildiği zaman, uygulama bütününün parçası olan 'imtihansız üniversite' ile herkes kendi yetenek, arzu ve isteğine göre iş güç sahibi olacaktır.
Karar milletimizindir.
- Hukuk devleti ilkesine zarar bumerang etkisi yapar / 20.05.2025
- Lozan’la sorunu olanın Türkiye’yle derdi vardır / 19.05.2025
- PKK ve yeni süreçte jeopolitik dengeler: Sevr mi Lozan mı? / 14.05.2025
- Türkiye için vakit kaybetmeden Afet Yönetimi Bakanlığı kurulmalı / 06.05.2025
- 40 milyar dolarla ne yapabilirdik? / 05.05.2025
- 1 Mayıs'ın ardındaki gerçek soru: Hangi sistem emekçiye umut olabilir? / 04.05.2025
- Çocuklar yaşarsa millet yaşar / 29.04.2025
- Atatürk mü? Kenan Evren mi? İşte gerçekler / 28.04.2025
- Kaybolan iğne evde aranır / 23.04.2025