Kriz kelimesini güncel hayatımızda çok kullanmaktayız. 'Kalp krizi' kriz sözcüğünü en çok kullandığımız alan desek yanlış söylememiş oluruz herhalde.
Kriz, beklenmedik bir anda beklenmedik bir şekilde gelişen olayların, normal olan durumu kötüye doğru yöneltmesi diyebiliriz.
Sağlığımızla alakalı krizler olduğu gibi, siyasi, ekonomik, ahlaki krizler de günümüzde meydana gelmektedir.
Krizin tam bir tarifi yok! O yüzden birkaç örnek bize krizin ne olduğunu daha iyi anlatır diye düşünüyorum, kavram kargaşalarının yaşandığı ve birileri tarafından habire yaşatıldığı, canım memleketimde.
Kalp krizi, koroner damarlardaki tıkanıklık veya aşırı daralmalara bağlı olarak kalp kasına kan akışının kesilmesi durumudur. Kalp krizinin tarifinden de anlaşıldığı üzere, aniden beklenmedik bir anda ortaya çıkan olumsuz gelişmeye kriz denir.
Sinir bozukluğu ve sinir krizi farklı hastalıklardır. Her ne kadar her iki çeşit rahatsızlık da sinir sistemi ile alakalı olsa da, konulan tanı ve yapılan tedavi ile birbirlerinden farklılık arz ederler. Sinir krizi, kişinin yaşadığı stresten meydana gelen sinir boşalmasıdır. Sinir bozukluğu, kişinin akıl sağlığı ile alakalı bir durumdur.
Sağlık alanında verdiğimiz örnekleri siyasi krizlerle örneklemek çok basit. Mesela hepimizin yakinen bildiği haşhaş krizi, Johnson Mektubu, 1 Mart 2003 tezkeresi unutulmaması gereken siyasi krizlerdir. Bu krizlerin neticesinde, dönemin idarecilerinin bazıları, muhatapları tarafından cezalandırılırken, bazıları mükâfatlandırılmışlardır.
Bir de yaşadığımız şu günlerde muhatap olduğumuz, ekonomik kriz…
Hemen şunu yazmak isterim ki, Türkiye Cumhuriyeti'nde meydana gelen ekonomik krizler, yabancı döviz kurlarındaki ani yükselmeler neticesinde meydana gelmiştir. Yoksa susuzluk, kıtlık, deprem, sel, yangın gibi doğal afetlerden veya savaşlardan dolayı ülkemizde ekonomik kriz çıkmamıştır.
Yaşanan bu ekonomik kayıplar aslında öngörülemeyen, ekonomik kriz sıfatı ile adlandırılabilecek, krizler değildir. Siz küresel tefecilerden faiz ile para alıyorsanız, faiz oranlarını siz belirleyemezsiniz.
Tefeci hacı amcaların, kâr oranlarını sınırlandıramayanlar, tefeci papazların, hahamların faiz oranlarını belirleyemez, sınırlandıramaz!
Faiz oranları çarpar, bir kişinin elektrik trafosuna demir çubukla girip, kaza ile elektrik akımına kapıldım, çarpıldım demesi ile faiz oranlarını belirlemesi, sınırlandırmaya kalkması aynı eylemdir. Kaza ile hiçbir alakası yoktur.
Veya karşılıksız basmış olduğun paranın, güvenli liman olarak dövize gitmesidir ki, bu da öngörülemez bir olay değildir. Yarını için, elindeki paranın alım gücünden tedirgin olan vatandaş birikimini korumak için pek tabi ki dövize yönelecektir. Bunun adı da kriz değildir.
Çok kıymetli Üstadımız Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in yazmış olduğu Milli Ekonomi Modeli'nde, dünyada çıkan bütün küresel krizler, uygulanan ekonomi modellerinin kaçınılmaz bir neticesidir, diye yazmaktadır. (Milli Ekonomi Modeli s.25)
Ülkemizde de meydana gelen krizlere bu bağlamdan baktığımızda, Cumhur reisimizin "kurtuluş savaşı" demesinden dolayı, yaşananları ekonomik kriz olarak değil de, bir işgal veya bir soygun olarak görmenin daha uygun olduğunu düşünmekteyim.
- Sizce zulüm nedir? / 08.03.2024
- Allah adına konuşmak / 26.02.2024
- Kimi sevmemiz lazım! / 25.12.2023
- Diyanet’e açık mektup / 17.11.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyen olun! / 10.11.2023
- Vatandaşlık hakları ve Alucralılık! / 04.11.2023
- Nice yüzyıllara / 30.10.2023
- Eğitimden ne anlıyoruz? / 21.09.2023
- Aldananlar ve aldatanlar / 07.09.2023