Geçtiğimiz günlerde bu konuya ilişkin çok kapsamlı ve akademik seviyede bir yazı kaleme almıştım.
Olmayan bir sorun üzerinden Türkiye Cumhuriyeti devleti, SEVR koşullarına taşınıyor.
Hem de İktidar ve muhalefeti ile.
Muhalefet derken bazılarını ayırmak gerekir.
Bu hususta çok hassas olan ve Cumhuriyetin kurucu ilkelerinin yanında duran üç sağlam parti var.
Bağımsız Türkiye Partisi, Zafer Partisi ve İYİ Parti.
CHP ne yazık ki ilk günden bu tarafa bu konuda sınıfta kalmıştır.
Bundan böyle ağzıyla kuş tutsa nafile çabadır.
Kıymetli okurlarım Türkiye'de "Kürt sorunu" tartışmasını ilk olarak kimlerin ve hangi maksatla açtığı konusunu bu yazımda tekrar edecek değilim.
Benim bu hususta çok uzun süreli ve kapsamlı çalışmalarım söz konusudur.
Yazının Türkler tarafından icadına 18 bin yıl öncesinden başlanmıştır.
Dolayısıyla, Türkler ve Türk kimliği kavramının gerçek manada bilinmesi sayesinde bu konuyu da açıklığa kavuşturabiliriz.
Türk bir etnik gurubun adı değil ki Kürtler diye bir etnik gurubun varlığı da ortaya çıkmış olsun.
Türk kavramı ve millet olgusu tarihin ilk başlangıç noktasına kadar dayanmaktadır.
Hz Adem'in Habil ismindeki çocuğunun nesli ile devam eden bir olgudur Türk kavramı.
İyiliği, adaleti, merhameti, yardım severliği, düşeni kaldırmayı, açı doyurmayı vb hasletleri temsil eden bir kavramdır Türk kavramı.
Bunun tarihte sayısız örnekleri mevcuttur.
İlk Türk devleti 11 bin yıl önce kurulmuştur.
Bu devletin adı, Bir Oy Bil devletidir.
Türk çocuklarına okullarda Türklük adına okutulan tarihi bilgiler, maalesef Batı'dan kopya edilmiştir.
Hiçbiri doğru değildir.
Mesela Türklerin Anadolu'ya 1071'de girdiği şeklindeki bilgiler, tümüyle mesnetsiz ve kasıtlıdır.
Kaldı ki Türkler, Anadolu'ya ilk yerleşmiş olan milletin kendisidir.
1071 tarihinde Alp Arslan Anadolu'ya girdiğinde, bu topraklarda yerleşik olan milletin adı kadim Türk milletinden başkası değildi.
Aynı şekilde Oğuzlar Anadolu'ya girdiklerinde, karşılarında Türkçe konuşan kadim bir millet bulmuşlardır.
Bu milletin adı, Ön Trüklerdi.
İlk kurulan devletin Türk Hakanı çok ilginç bir uygulamaya imza atmıştı.
Hakanın uygulaması şu şekildeydi.
Çin sahillerinden Maveraünnehir'e kadar olan Türk devletinde yaşamayı arzu edenler, Hakanın manevi eğitiminden geçmek zorundaydı.
Bu eğitimle Türk topraklarında yaşamayı kabul edenler, tek tanrılı dine veya Gök tanrıya inanmış olmakla birlikte, ahlaki değerleri de benimsemek ve kabullenmek durumundaydı.
Aksi takdirde bu inanç sistemini kabul etmeyenler, Türk milletinden sayılmıyor Türk devletinin sahip olduğu topraklarda yaşam hakkı bulamıyordu.
İşte Türk milletinin kadim millet ve devlet olmasının sırrı, tam olarak buydu.
Yani aynı devleti paylaşanların inancı bir, kültürü bir, töresi birdi.
Böyle olduğu için veya bu değerlere sahip çıkıldığı ölçüde devlette ayakta kalabiliyordu.
Türk milletinin bir ve beraber olmasının temelleri, ta o zaman atılmıştı.
Bu tarihi gerçekleri Türk milletinden gizleyenlere Allah lanet eylesin!
Ne zaman ki bu hasletler kaybolmaya başladı, o zaman dışarıdan müdahalelerle millet yapısı bozulmaya yüz tuttu.
Ulu önderimiz Atatürk'ün, dağılmış bir sürüyü andıran Osmanlı tebaasından bir ulus devlet inşa etmesi ve aynı değerlere sahip bir millet ortaya koymuş olması, tam bir mucizedir.
"Ne Mutlu Türküm Diyene" sözünün sırrı ve derinliği de, burada yatmaktadır.
Kürt adına ve "Kürt sorunu" tartışmalarına gelince, bu konu tamamıyla 1800'lü yıllardan sonra ortaya atılmış, siyasi bir operasyondur.
İlk dönemlerde bu fikrin başını o dönemin Sovyetleri çekerken, 1900'lü yılların başından itibaren İngiltere bu operasyon görevini üslenmiştir.
Kürt adının aslı, Ekü Ert'tir.
Alp Urungu döneminde beylere verilen halkı yönetme yetkisinin adıdır.
Yani bir belgenin adı daha sonra sıkışarak, Kürt olmuştur.
Bu belge sayesinde halkını idare eden bey öldüğünde kendisi için özel kurgan hazırlanır ve oraya gömülürdü.
O idareciler içinde, ismi Allah katında asılı oldu anlamına gelen, asgana, astana, asuman gibi sözcükler kullanılırdı.
İşte bu sözde zamanla Kürt sözü ile yan yana getirilerek, Kürdistana ifadesi şeklinde kullanılmaya başlandı.
Başa dönecek olursak, aynı neslin devamı olan bir milletten nasıl olurda farklı etnik guruplar ortaya çıkabilir.
Ağacın kökü birse, meyvelerde aynıdır.
Dolayısıyla tarihi gerçekler ve ilmi çalışmalar sonucu ortaya şöyle bir tablo çıkmaktadır.
Türkiye'de yaşayanların tamamına, Türk denir.
Güneydoğu'da çalınan bir Türkü Karadeniz'de karşılık buluyor ve aynı duyguyu yaşatabiliyorsa, burada farklı bir etnik gurup veya kültürden bahsetmek, İHANETTİR.
Sonuç:
Türkiye'de Kürt yok ki "Kürt sorunu" olsun.
Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da yaşayan vatandaşlarımızın tamamı, Edirne ve Trabzon'dakiler gibi, aynı soydandır ve Türkoğlu Türk'tür.
Şimdi siz kimin adına Komisyon kurup, Cumhuriyeti hedef tahtasına oturtuyorsunuz?
Size millet böyle bir yetki vermiş midir?
Komisyona katılanların tamamı, bir gün gelecek yargılanacaktır.
Terörist başı için "Kurucu önder" demek, bölücülüğün daniskasıdır.
Herkesin aklını başına alması gerekir.
Siyasilerin beyni bu kadar sulanmışsa, milli unsurların sahne alması için daha ne olması gerekir!
Milletimiz dünyanın en asil ve şerefli milletidir.
Bu millet ve ülke üzerinde oynayanlara daha fazla fırsat verilmemelidir.
Cumhuriyetin savcıları, asıl bu işler için kafa yormalıdır.
Türkiye çözülürse, dünya cehennemi yaşar!
Olmayan bir sorun üzerinden Türkiye Cumhuriyeti devleti, SEVR koşullarına taşınıyor.
Hem de İktidar ve muhalefeti ile.
Muhalefet derken bazılarını ayırmak gerekir.
Bu hususta çok hassas olan ve Cumhuriyetin kurucu ilkelerinin yanında duran üç sağlam parti var.
Bağımsız Türkiye Partisi, Zafer Partisi ve İYİ Parti.
CHP ne yazık ki ilk günden bu tarafa bu konuda sınıfta kalmıştır.
Bundan böyle ağzıyla kuş tutsa nafile çabadır.
Kıymetli okurlarım Türkiye'de "Kürt sorunu" tartışmasını ilk olarak kimlerin ve hangi maksatla açtığı konusunu bu yazımda tekrar edecek değilim.
Benim bu hususta çok uzun süreli ve kapsamlı çalışmalarım söz konusudur.
Yazının Türkler tarafından icadına 18 bin yıl öncesinden başlanmıştır.
Dolayısıyla, Türkler ve Türk kimliği kavramının gerçek manada bilinmesi sayesinde bu konuyu da açıklığa kavuşturabiliriz.
Türk bir etnik gurubun adı değil ki Kürtler diye bir etnik gurubun varlığı da ortaya çıkmış olsun.
Türk kavramı ve millet olgusu tarihin ilk başlangıç noktasına kadar dayanmaktadır.
Hz Adem'in Habil ismindeki çocuğunun nesli ile devam eden bir olgudur Türk kavramı.
İyiliği, adaleti, merhameti, yardım severliği, düşeni kaldırmayı, açı doyurmayı vb hasletleri temsil eden bir kavramdır Türk kavramı.
Bunun tarihte sayısız örnekleri mevcuttur.
İlk Türk devleti 11 bin yıl önce kurulmuştur.
Bu devletin adı, Bir Oy Bil devletidir.
Türk çocuklarına okullarda Türklük adına okutulan tarihi bilgiler, maalesef Batı'dan kopya edilmiştir.
Hiçbiri doğru değildir.
Mesela Türklerin Anadolu'ya 1071'de girdiği şeklindeki bilgiler, tümüyle mesnetsiz ve kasıtlıdır.
Kaldı ki Türkler, Anadolu'ya ilk yerleşmiş olan milletin kendisidir.
1071 tarihinde Alp Arslan Anadolu'ya girdiğinde, bu topraklarda yerleşik olan milletin adı kadim Türk milletinden başkası değildi.
Aynı şekilde Oğuzlar Anadolu'ya girdiklerinde, karşılarında Türkçe konuşan kadim bir millet bulmuşlardır.
Bu milletin adı, Ön Trüklerdi.
İlk kurulan devletin Türk Hakanı çok ilginç bir uygulamaya imza atmıştı.
Hakanın uygulaması şu şekildeydi.
Çin sahillerinden Maveraünnehir'e kadar olan Türk devletinde yaşamayı arzu edenler, Hakanın manevi eğitiminden geçmek zorundaydı.
Bu eğitimle Türk topraklarında yaşamayı kabul edenler, tek tanrılı dine veya Gök tanrıya inanmış olmakla birlikte, ahlaki değerleri de benimsemek ve kabullenmek durumundaydı.
Aksi takdirde bu inanç sistemini kabul etmeyenler, Türk milletinden sayılmıyor Türk devletinin sahip olduğu topraklarda yaşam hakkı bulamıyordu.
İşte Türk milletinin kadim millet ve devlet olmasının sırrı, tam olarak buydu.
Yani aynı devleti paylaşanların inancı bir, kültürü bir, töresi birdi.
Böyle olduğu için veya bu değerlere sahip çıkıldığı ölçüde devlette ayakta kalabiliyordu.
Türk milletinin bir ve beraber olmasının temelleri, ta o zaman atılmıştı.
Bu tarihi gerçekleri Türk milletinden gizleyenlere Allah lanet eylesin!
Ne zaman ki bu hasletler kaybolmaya başladı, o zaman dışarıdan müdahalelerle millet yapısı bozulmaya yüz tuttu.
Ulu önderimiz Atatürk'ün, dağılmış bir sürüyü andıran Osmanlı tebaasından bir ulus devlet inşa etmesi ve aynı değerlere sahip bir millet ortaya koymuş olması, tam bir mucizedir.
"Ne Mutlu Türküm Diyene" sözünün sırrı ve derinliği de, burada yatmaktadır.
Kürt adına ve "Kürt sorunu" tartışmalarına gelince, bu konu tamamıyla 1800'lü yıllardan sonra ortaya atılmış, siyasi bir operasyondur.
İlk dönemlerde bu fikrin başını o dönemin Sovyetleri çekerken, 1900'lü yılların başından itibaren İngiltere bu operasyon görevini üslenmiştir.
Kürt adının aslı, Ekü Ert'tir.
Alp Urungu döneminde beylere verilen halkı yönetme yetkisinin adıdır.
Yani bir belgenin adı daha sonra sıkışarak, Kürt olmuştur.
Bu belge sayesinde halkını idare eden bey öldüğünde kendisi için özel kurgan hazırlanır ve oraya gömülürdü.
O idareciler içinde, ismi Allah katında asılı oldu anlamına gelen, asgana, astana, asuman gibi sözcükler kullanılırdı.
İşte bu sözde zamanla Kürt sözü ile yan yana getirilerek, Kürdistana ifadesi şeklinde kullanılmaya başlandı.
Başa dönecek olursak, aynı neslin devamı olan bir milletten nasıl olurda farklı etnik guruplar ortaya çıkabilir.
Ağacın kökü birse, meyvelerde aynıdır.
Dolayısıyla tarihi gerçekler ve ilmi çalışmalar sonucu ortaya şöyle bir tablo çıkmaktadır.
Türkiye'de yaşayanların tamamına, Türk denir.
Güneydoğu'da çalınan bir Türkü Karadeniz'de karşılık buluyor ve aynı duyguyu yaşatabiliyorsa, burada farklı bir etnik gurup veya kültürden bahsetmek, İHANETTİR.
Sonuç:
Türkiye'de Kürt yok ki "Kürt sorunu" olsun.
Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da yaşayan vatandaşlarımızın tamamı, Edirne ve Trabzon'dakiler gibi, aynı soydandır ve Türkoğlu Türk'tür.
Şimdi siz kimin adına Komisyon kurup, Cumhuriyeti hedef tahtasına oturtuyorsunuz?
Size millet böyle bir yetki vermiş midir?
Komisyona katılanların tamamı, bir gün gelecek yargılanacaktır.
Terörist başı için "Kurucu önder" demek, bölücülüğün daniskasıdır.
Herkesin aklını başına alması gerekir.
Siyasilerin beyni bu kadar sulanmışsa, milli unsurların sahne alması için daha ne olması gerekir!
Milletimiz dünyanın en asil ve şerefli milletidir.
Bu millet ve ülke üzerinde oynayanlara daha fazla fırsat verilmemelidir.
Cumhuriyetin savcıları, asıl bu işler için kafa yormalıdır.
Türkiye çözülürse, dünya cehennemi yaşar!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hacı Gaydan / diğer yazıları
- “Kürt sorunu” var diyen bölücüdür! / 12.11.2025
- Atatürk’ü anlatmak ve anlamak / 11.11.2025
- Yüce divan kurulacak / 10.11.2025
- Atlantik çökerken, Asya yükseliyor / 07.11.2025
- Dünyayı yöneten Siyonist üst aklın itirafları / 03.11.2025
- ABD’nin gözü Eskişehir’de / 29.10.2025
- Asgari ücret 90 bin lira olmalı / 28.10.2025
- Bütçe değil nükleer bomba! / 27.10.2025
- Uyuşturucu satanı İDAM edin! / 21.10.2025
- Türkiye sistematik olarak çökertiliyor! / 20.10.2025
- Atatürk’ü anlatmak ve anlamak / 11.11.2025
- Yüce divan kurulacak / 10.11.2025
- Atlantik çökerken, Asya yükseliyor / 07.11.2025
- Dünyayı yöneten Siyonist üst aklın itirafları / 03.11.2025
- ABD’nin gözü Eskişehir’de / 29.10.2025
- Asgari ücret 90 bin lira olmalı / 28.10.2025
- Bütçe değil nükleer bomba! / 27.10.2025
- Uyuşturucu satanı İDAM edin! / 21.10.2025
- Türkiye sistematik olarak çökertiliyor! / 20.10.2025



















































































