12.10.2005 tarihli "Gündemde Neler Var" adlı yazımda "kuş gribi" ile ilgili bazı yorumlarda bulunmuştum.Yazımda o günlerde yaşanan sıcak gelişmelerden bahsedip, ardından da olayı ekonomik açıdan değerlendirmiştim. Aynı "Akdeniz sineği" meselesinden ötürü Rusya ile aramızda çıkan yaş sebze ve meyve ihracatı krizinde olduğu gibi, bu sektördeki üreticilerimizin ve de bu işin ticaretini yapanların mağdur olacağından bahsetmiştim.Ve önemine binaen şu ifadelerimi tekrar sizlerle paylaşmak istiyorum:"Hükümet zarar eden üreticilere nasıl bir önlem düşünüyor? Piyasadaki etler tam denetleniyor mu? Yoksa deli dana skandalında olduğu gibi bile bile lades mi oynayacağız?Ama unutmuşum. Müzakereler başladı. AB emredecek bizimkiler yapacak. Peki, konuyla ilgili AB ne tavsiyede bulundu: "Bana beyaz et, kümes hayvanı gönderme". AB'nin kendi çıkarına olan çözümü bu. Yine iş dönüyor, dolaşıyor ve kendi üretmen gereken milli bir projeye kilitleniyor. AB'nin ve ABD'nin burada sana diyeceği ikinci şey ise, "Kümes hayvanı üretme, ben sana temizini vereyim, ücrette nasıl olsa anlaşırız" demek olacaktır. Sen AB'den tavsiye ve talimat bekleyedur, onlar ne senin üreticini, ne sağlığını, ne esnafını, ne de zararını düşünecektir. Onların düşüneceği tek şey "acaba boşalan bu sektörde nasıl ciddi bir pay alabilirim" olacaktır.Bu tür vakalarda insanın aklına bazı soru işaretleri oluşuyor, ama neyse şu an için ispatı mümkün olmadığından sadece komplo teorisi olarak kalır. Zamanla gerçeği öğreniriz nasıl olsa."Evet, o gün "Zamanla gerçeği öğreniriz nasıl olsa" dedik ve bugün perdeler yavaş yavaş aralanmaya başladı.AB'li yetkililerin müzakere öncesi kullandığı bazı ifadeler ve AB'den canlı hayvan ve et ürünleri ithalatı konusunda son günlerde görünen kıpırdanmalar, kuş gribi konusundaki "acaba"ları arttırıyor. Taşıyıcı olarak ifade edilen göçmen kuşlarda kuş gribi virüsüne rastlanmaması "acaba"ları biraz daha pekiştiriyor.Virüs, Avrupa'da ilk olarak Romanya'da görüldü ve şu ana kadar 18 bin kanatlı hayvan itlaf edildi. Yunanistan'da da virüse rastlandı. Fakat AB nezdinde bu olaylar Türkiye'deki vakalar kadar gündeme taşınmadı. Olayın perde arkasını irdelemeden önce dilerseniz sektörün içinde bulunduğu durumu ortaya koyalım.Hükümetimiz, sadece hayvanları itlaf edilenlere belli bir tazminat ödemeye karar verdi. Peki, bu kadarlık bir tazminatla vatandaşımızın mağduriyeti giderilmiş midir? Tabii ki hayır.Kuş gribinin çıkışından bu yana sektördeki satışlar yüzde 80 oranında azaldı. Kuş gribi vakası yaşanmayan illerimizde bile satışlar nerdeyse sıfıra yaklaştı. Türkiye genelinde tavuk, hindi üreticileri, satıcıları oldukça perişan. Zaten ekonomideki daralma neticesinde insanımız zor geçiniyordu bir de bu eklenince sektör büyük bir darbe yemiş oldu.Sektörde iç piyasa tamamen dağıldı. Geriye ise birilerinin bu işten nemalanması kaldı.Ağustos ayında Almanya, Avusturya ve İrlanda'da sektörle ilgili çok ciddi lobi çalışmaları yapılmıştı. Dikkatinizi çekerim tam 2 ay önce. Daha sonra, 3 Ekim'e doğru yaklaşırken bazı AB ülkeleri yetkilileri, "Türkiye, müzakere tarihine kadar canlı hayvan ve et ithalatına izin vermediği takdirde çok büyük sıkıntılar yaşayabilir" uyarısında bulundular. Müzakereler başladı ve ardından da böyle bir kriz çıktı.Sektör yetkilileri, "Müzakere başlangıç tarihinin hemen ardından böyle bir olayın çıkmasıyla, AB'nin gözlerini Türkiye'ye yönelttiğini, ülkede hayvancılık sektörünün zaten istenilen seviyelerde olmadığını, çıkan grip vakasının ardından yapılan dış baskılarla sektörün daha da sıkıntılı günler yaşadığını, aynı hastalığın başka ülkelerde de görünmesine karşın, Türkiye'deki kadar "abartılı" yansıtılmadığını, bu olayların basının da etkisiyle ülkeye et ürünleri satmak isteyenleri harekete geçirdiğini, ellerinde fazla et ürünü olan AB ülkelerinin ürünlerini Türkiye'ye satmak için siyasi baskılara girişebileceğini ifade ettiler. Hükümet "kuş gribine zamanında müdahale ettik" havasına giredursun, asıl tehlike bundan sonradır. Gerekli önlemler alınmadığı, AB hayali peşinde gidildiği, milli projelere dönülüp, kendi ayaklarımız üzerinde durulmadığı, kendi üreticimiz ve tüccarımız el üstünde tutulmadığı takdirde daha çok darbe yiyeceğimiz, komplo kurbanı olacağımız kesindir.
Murat Çabas / diğer yazıları
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 29.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024