Etrafımızdaki çember daralıyor. ABD'nin Ortadoğu'yu en iyi bilen adamı Colın Powell (Hem Genelkurmay Başkanlığı, hem de Dış işleri Bakanlığı yaptı) "Irak'da savaşı kaybetmek üzereyiz" diyor. Suudi Arabistan'ın Washington Büyükelçisi El Turki istifa ederek ülkesine dönüyor. El Turki en son istifa ettiğinde 1. Körfez savaşı başlamıştı.ABD'li top secret bir heyet Ankara'da görüşmeler yapıyor ve İran'ın ne kadar tehlikeli bir ülke olduğunu anlatıyor. Hükumet Bakü-ceyhan'ın vanasını, ülkenin suyunu-enerjisisni İsrail'e teslim edecek "yüzyılın anlaşması" denilen gizli metinlere imza atıyor. Lübnan'da Hizbullah'ın içi karıştırılıyor. AB süreci hepimizin malumu olarak askıya alınmış durumda ama Yasemin Çongar'ın ABD'den bildirdiğine göre "AB ile ABD arasındaki görüş farkları ortadan kalktı. ABD, Türkiye'nin ne olursa olsun AB potasında tutulmasını" istiyor. ABD'nin kuyruğu İngiltere Başbakanı'nın görevlendirilmiş ziyaretinin anlamı da bu misyonun dışında değil! Çünkü ısınan değil patlayan Ortadoğu için Batı'nın Türkiye'ye ihtiyaçları her geçen gün daha da artıyor. Aynı anda K.Irak'da Kürtler'in mevzii kaybettiğine ilişkin dezonfarmatif haberler çıkıyor. Edip Başer Paşa'da sevindirici(!) haberlerle dönüyor. ABD, PKK'yı şeytan ilan etmiş, hatta yakında da Kandil'e baskın varmış!Dahası Cumhurbaşkanı olmayı kafaya koymuş ve bunun için her şeyi yapacak bir Başbakanımız var! Bu vasatı çeşitlendirmek mümkün! Ne desek de doğrusu her şeyi söylemiş olamayız. Ama ortaya çıkan şey şu:"Türkiye rotasını kaybetmiş bir gemi gibi açık denizlerde sürükleniyor. Kaptan köşkünde koltuğunu koruma dışında ne inancı ne de vizyonu olan birisi oturuyor ve de Kaptanın kendisine telsizle bildirilen rotaya uyma dışında hiçbir amacı yok. Dahası gemi su alıyor ve de patlamak üzere olan yeni ve büyük bir fırtına var..."İçinden geçtiğimiz bu karanlık ve riskli tablonun açıkça söylemek gerekirse şu ana kadar izlenen duruşla aydınlanması imkansızdır. AB-D'nin kuyruğuna takılarak geldiğimiz pozisyon ortada. Aslında anlayan için söylüyorum Saddam'ın çıkarıldığı kuyuya biz de sokulmuş durumdayız. İşbirliği, tek taraflı aşk ne derseniz deyin sonuç olarak bu ilişkide kaybeden tarafız ve Blair'i göndererek bir metres gibi gönlümüz alınmaya çalışılıyor. Metresin malum kaderi üzerine fazla söz söylemeye hacet yok!Sonuç olarak Türkiye bugün alelacele bağımsız, kendi çıkarlarını koruyan kollayan bir siyaset üretmek zorundadır. Adım atacağımız vakit Brüksel'in-Washington'un gözlerinin içine melul melul bakıp "ne buyurursunuz acaba" derseniz bu iş bitmiş demektir.Derhal bu kuyruk siyasetinden vazgeçmemiz ve şu sorunlar deryasına kendi çözümlerimizle dahil olmamız gerekiyor. Unutmayalım krizler aynı zamanda çözümlerin de anahtarlarını taşırlar. İran krizden ve İsrail sarmalından büyüyerek ve saygın bir ülke olarak çıktı. Türkiye bunu niçin yapamasın?Kaldı ki bu duruş bir alternatif değil, Coğrafyanın ve AB-D'li dostlarımızın(!) bize dayattığı hakikattir.
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021