Lübnan, yetmişli yılların ortasına kadar, Ortadoğunun Paris'i diye bilinen Beyrut'unu, başkent olarak sınırları içinde barındıran güzel ülkesi. Lübnan, Birinci Dünya savaşına kadar, Sünnilerin, Şiilerin, Hristiyanlarla beraber barış içinde yaşadığı bir Osmanlı coğrafyasıydı.
Napolyon Bonapart'ın Mısır'ı 1798yılında işgaliyle başlayan Arap milliyetçiliği akımı ilk başta Arapların Hristiyanlarında başlamış daha sonrasında Müslüman Araplara yayılmıştı.
Islahat fermanının 1856 yılında ilan edilmiş ve dış güçler bazı grupları birbirlerine karşı aleni desteklemeye başlamışlardı. Fransızlar Marunîleri, İngilizler Dürzîleri desteklemeleri neticesinde, bölgede Osmanlıların kontrolü giderek zayıfladı. 1860 yılında da, 10 bin Marunî ile Rum Katolik ve Ortodoks kiliseleri mensubunun Dürzîler tarafından katledilmesi Fransa'nın bölgenin iç işlerine karışması için iyi bir bahane oldu. Bu olayların arkasından Fransızların zorlamasıyla 1864 yılında, Osmanlı İmparatorluğu Beyrut'a Hristiyan Arap bir vali atamıştı.
Hemen arkasından da Amerikalılar 1866 yılında Beyrut Amerikan Kolejini kurarak, özelinde Beyrut'un, genelinde bütün Arapların, Osmanlılardan koparılma planlarını yapacak Milliyetçilik fikirlerini yayacak beyinleri yetiştirmeye başladılar.
Bu okullar meyvelerini vermeye başlayıp, Arap milliyetçiliğini yaymaya başladıklarında, Hristiyanlarla, Müslümanları, beraber cemiyetler kurdurmaya başlatmışlardı. Bu cemiyetlerde Arapların Türklerden ayrılarak, milliyetçi oluşumla bir araya toplanmaları, fikri verilmekteydi.
Birinci ve ikinci Meşruiyet fermanları ile Osmanlı İmparatorluğuna dikta edilen azınlık kanunları ile Misyoner faaliyetleri ve emperyalist devletlerin zararlı fikirleri, bölge halkında kötü idarecilerin yanlış uygulamalarının neticesinde, büyük bir ilgi alakayla kabul görmüştü.
Birinci dünya savaşında açılan Süveyş kanal cephesinde 1915'in Şubat ve Ağustos aylarında Cemal paşa yaptığı saldırılarda başarısız olmuştu. Almanların fikriyle yapılan bu saldırıları İngilizler bertaraf etmiş ve Osmanlıya büyük bir hezimet yaşatmışlardı.
Bu hezimetlerin faturasını bölgedeki Müslümanlara çıkaran Cemal paşa 11 Arap milliyetçisini Beyrut'ta idam ettirip, iki bin kadarını Anadolu ve Rumeli'ye sürgün etti.
Bu arada unutmadan Lübnan'da 1932 yılında yapılan en son nüfus dağılımını yazalım. Lübnan'daki halkın %62 Müslüman %38 Gayri Müslim. Lübnan'ın genel nüfusunun %32'si şii %20'si sünni. Birinci Dünya Savaşında Necef ve Kerbela Merci ilerinin,Kafir bir devlete(İngilizlere) karşı, Osmanlı İmparatorluğunun yanında cihat-ı Ekber fetvalarını vermeleri ile bölgede bu kadar Şii nüfus Osmanlı ile beraber olmuştur.
Mısır ve Hicaz'ın tersine bölge halkı hiçbir zaman İngilizlere, kendi topraklarında ev sahipliği yapmamıştır. Bugün sünni dünya diye yanımızda duran bu devletlerin Birinci Dünya savaşında Osmanlı İmparatorluğuna almış oldukları düşmanca ve kahpece tavrı iyice tahlil etmemiz gerekmektedir.
Şii olarak düşman gösterilmek istenen coğrafyadaki Müslümanların ise Osmanlı İmparatorluğunu nasıl desteklediklerini tarihin tozlu sayfalarından tekrar tekrar okuyup okutmamız, devletimizin ve milletimizin istikbali için şarttır.
Napolyon Bonapart'ın Mısır'ı 1798yılında işgaliyle başlayan Arap milliyetçiliği akımı ilk başta Arapların Hristiyanlarında başlamış daha sonrasında Müslüman Araplara yayılmıştı.
Islahat fermanının 1856 yılında ilan edilmiş ve dış güçler bazı grupları birbirlerine karşı aleni desteklemeye başlamışlardı. Fransızlar Marunîleri, İngilizler Dürzîleri desteklemeleri neticesinde, bölgede Osmanlıların kontrolü giderek zayıfladı. 1860 yılında da, 10 bin Marunî ile Rum Katolik ve Ortodoks kiliseleri mensubunun Dürzîler tarafından katledilmesi Fransa'nın bölgenin iç işlerine karışması için iyi bir bahane oldu. Bu olayların arkasından Fransızların zorlamasıyla 1864 yılında, Osmanlı İmparatorluğu Beyrut'a Hristiyan Arap bir vali atamıştı.
Hemen arkasından da Amerikalılar 1866 yılında Beyrut Amerikan Kolejini kurarak, özelinde Beyrut'un, genelinde bütün Arapların, Osmanlılardan koparılma planlarını yapacak Milliyetçilik fikirlerini yayacak beyinleri yetiştirmeye başladılar.
Bu okullar meyvelerini vermeye başlayıp, Arap milliyetçiliğini yaymaya başladıklarında, Hristiyanlarla, Müslümanları, beraber cemiyetler kurdurmaya başlatmışlardı. Bu cemiyetlerde Arapların Türklerden ayrılarak, milliyetçi oluşumla bir araya toplanmaları, fikri verilmekteydi.
Birinci ve ikinci Meşruiyet fermanları ile Osmanlı İmparatorluğuna dikta edilen azınlık kanunları ile Misyoner faaliyetleri ve emperyalist devletlerin zararlı fikirleri, bölge halkında kötü idarecilerin yanlış uygulamalarının neticesinde, büyük bir ilgi alakayla kabul görmüştü.
Birinci dünya savaşında açılan Süveyş kanal cephesinde 1915'in Şubat ve Ağustos aylarında Cemal paşa yaptığı saldırılarda başarısız olmuştu. Almanların fikriyle yapılan bu saldırıları İngilizler bertaraf etmiş ve Osmanlıya büyük bir hezimet yaşatmışlardı.
Bu hezimetlerin faturasını bölgedeki Müslümanlara çıkaran Cemal paşa 11 Arap milliyetçisini Beyrut'ta idam ettirip, iki bin kadarını Anadolu ve Rumeli'ye sürgün etti.
Bu arada unutmadan Lübnan'da 1932 yılında yapılan en son nüfus dağılımını yazalım. Lübnan'daki halkın %62 Müslüman %38 Gayri Müslim. Lübnan'ın genel nüfusunun %32'si şii %20'si sünni. Birinci Dünya Savaşında Necef ve Kerbela Merci ilerinin,Kafir bir devlete(İngilizlere) karşı, Osmanlı İmparatorluğunun yanında cihat-ı Ekber fetvalarını vermeleri ile bölgede bu kadar Şii nüfus Osmanlı ile beraber olmuştur.
Mısır ve Hicaz'ın tersine bölge halkı hiçbir zaman İngilizlere, kendi topraklarında ev sahipliği yapmamıştır. Bugün sünni dünya diye yanımızda duran bu devletlerin Birinci Dünya savaşında Osmanlı İmparatorluğuna almış oldukları düşmanca ve kahpece tavrı iyice tahlil etmemiz gerekmektedir.
Şii olarak düşman gösterilmek istenen coğrafyadaki Müslümanların ise Osmanlı İmparatorluğunu nasıl desteklediklerini tarihin tozlu sayfalarından tekrar tekrar okuyup okutmamız, devletimizin ve milletimizin istikbali için şarttır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Nezir / diğer yazıları
- Maarif yüzyılı! / 13.01.2025
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024