Gelişmeleri hep birlikte takip ediyoruz.Zaman ne gösterecek bilinmez. Ama "Görünen köy de kılavuz istemez" diye bir gerçek var. Dikkat edilirse, çok partili döneme geçtiğimizden itibaren, siyasi tarihimizde şöför ve vasıta değiştirme alışkanlığı baş vurduğumuz tek çözüm yolu olmuştur.Halbuki yanlış yolda, şöför değiştirmekle adres bulunmaz. Bu siyasi tercih alışkanlığımız, ister sandık, isterse de müdahale yolu ile yapılsın, değişen bir şey olmamıştır. Gelinen bu noktada, bu tecrübeler, yaşanan acı gerçekler ve ödenen bedeller göstermektedir ki, artık bu alışkanlıklarımızla vakit geçirmek, daha büyük bedelleri önümüze koyacaktır. 60 yıllık demokrasi hayatımızda, 59 hükümetle idare edilmek, ne çok şöför değiştirdiğimizin bir göstergesi değil midir? Bu kadar çok şöför değiştiren, hatta bütün yanlış ve kötü yönetimlerine rağmen, aynı şöförü bir çok kere deneme lüksünü yaşayan, bir başka ülke var mıdır? Bilmiyorum! Dahası uçurumun eşiğinde, aynı şöförlerin kavgasını yapmak, kavgayı cepheleşmeye kadar götürüp, önümüzdeki uçurumu gizlemenin, bunu da devlet - millet adına yapmanın bir örneğini, peşinde koşulan Avrupa ülkelerinde görmek mümkün mü acaba? 11. Cumhurbaşkanı seçimi ile, ortaya konan tablo ve gerilen toplumda, demokratik teamüllerin, köprülerin bir bir yıkıldığını görüyoruz. Bütün bunlar şunu göstermektedir. Ellerinde doğru adresi olmayanlar, toplumu sadece yanlışa sürüklemezler, aynı zamanda oluşturdukları fanatik taraftar kitleleri ile, toplum barışını, huzurunu da tehlikeye sokarlar. Dolaysıyla bugün içinde bulunduğumuz "kaos" yanlış ve kötü yönetimlerin sonucudur. Yani arizidir, geçicidir. Ama bugüne kadar olduğu gibi, siyasi alışkanlıklarımıza ısrarla devam edersek, kalıcı ve onulmaz neticelerden kurtulamayız. Toplumun bu derece gerilip cepheleştirildiği, sivil ve resmi zirvelerin de buna ayak uydurup, taraftar haline geldiği ülkemizde, kimin veya kimlerin dediği olursa olsun, maalesef bu işin galibi olmayacaktır. Mağlubu ise, bütün taraftarları ile herkes ve bütün kurumlar olacaktır. O halde, önümüzdeki uçurumdan akl-ı selim'in gereği dönmek, bütün toplumu, bütün kurum ve kuruluşları doğru adrese götürmek gibi hayati bir karar vermek gerekmez mi? "Nerede yanlış yaptık" deme gereğini ne zaman duyacağız? Bunu demek için, aynı yolda kaç şöför değiştirmemiz gerekecek? Türk siyasetinde artık partilerin, derneklerin, taraftarların değil, topyekün milletin ve devletin menfeatleri doğrultusunda yeni, farklı ama mutlaka doğru adres bulmak zorundayız. Mesele, ister sağda, ister solda bir takım ittifak arayışları değil, Mesele, devlet - millet, sivil - asker barışını, güvenini sağlamak, bunun içinde iç ve dış politikalarda öncelik ve ivedilikle "Milli Politikalar" şarttır. Yanlışı tek başına yapmakla birlikte yapmak arasında ne fark vardır. Şahısları, grupları, liderleri ve partileri değil, çözümleri ve çareleri konuşmak gerekir. Ortada dünyanın da kabul ettiği "Milli Ekonomi Modeli"de var. Mesele devletin demokratik, laik sosyal ve hukuki çerçevede dünya sahnesinde ebediyete kadar yaşaması ise buyurun size bir çözüm.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010