Aziz Türk Milleti!
Bilindiği üzere, eskiden çokça gündeme getirilen MGK kararları, sadece tavsiye niteliği taşımaktaydı.
Türkiye'nin, özellikle güvenlik politikalarının ciddiyetle ele alındığı MGK toplantılarında artık beka meselesi haline "dönüştürülen" ekonomik savrulmalar masaya yatırılıyor.
Ülkenin iç ve dış tehditlerine karşı her türlü önlemin alınması ve ülke savunulmasına yönelik gelişmelerin konuşulduğu MGK toplantılarına bundan böyle ekonomik gelişmelerin taşınması, aslında içinden geçtiğimiz sürecin, 'zifiri karanlık' bir dönem olduğunu şifresiz ilan manasını taşıyor bence.
Öncelikle bu duruma askerlerin dahil edilmiş olmasının farklı ve şimdilik açığa çıkmamış gizli kodları olsa da sonuç itibariyle asker-sivil birlikteliğinin bir davranış biçimine dönüşmesi, görüntü ve şekil olarak da olsa, bence hoş bir şey.
Ancak; 24 Ocak kararlarıyla start alan neo liberal ekonomik politikaların sonucunda biz bugün zifiri karanlık günleri yaşıyoruz.
İşte MGK toplantısında bu kararların ülkemize nelere mal olduğunun enine boyuna tartışılıp, ondan sonra bu sistemden tümüyle vaz geçilmesi yönünde bir karar alınmalı, öncelikle bunun altına imza atılmalıydı.
Aynı toplantıda; bütün dünyanın emek ve üretimini sömüren çürümüş sistemin yerine, yerli ve milli olan, tam bağımsız karakterli, büyük önder Atatürk'ün de hayali olan Milli Ekonomi Modeli'nin devrim niteliğindeki formülleri konulmalı, bu bir deklarasyonla Türk ulusuna büyük bir müjde olarak duyurulmalıydı.
Böyle olmaması, hiç olmayacağı anlamına da gelmemeli elbette.
Biz siyasetin de, ordumuzun da ülke sevdalısı olduğunu biliyor ve bunda kuşku da duymuyoruz.
Ancak bu günlere gelinceye kadar her iki tarafın da iyi bir sınav vermediği ortadadır.
Bundan böyle hiç bir kudretin, döviz-faiz-borsa sarmalından ve spekülatif savrulmalardan ülkemizi salim bir limana demirleyemeyeceğini çok iyi anlaması ve bu gerçeği kafasına çivi gibi çakması kurtuluşumuz için olmazsa olmazdır.
Neden mi?...
Okumaktan hiç haz almadığınızı bildiğim ama mecburen kısaltarak vermeyi faydalı bulduğum bazı istatistiksel verileri aktarmak isterim.
Mesela; 2021'de tüketici kredileri ve konut kredileri toplamı yaklaşık 656 milyar TL olurken, kredi kullanan toplam kişi sayısı ise 25 milyon 529 bine yükselmiş.
İnanın bu veriler bile dakikada bir değişiyor ama mukayese için kafanızın bir köşesinde tutun yine de…
Bankalar ve banka dışı finansal kuruluşlar tarafından kullandırılan bireysel krediler yüzde 17 artarak 964 milyar TL olmuş.
Ticari krediler ise, 3,1 trilyon TL'yi bile aşmış durumda.
Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi üyesi kuruluşlar tarafından kullandırılan nakdi krediler 2021 yılında "4.105 milyar TL" oldu!
Rakamı tekrar tekrar okuyun ve düşünün! Nasıl bir batakta olduğumuzu veya bir diğer ifade ile kimsenin söylemeye cesaret edemediği korkunçlukta nasıl borçlandığımızı.
Sektörler bazında incelendiğinde, hane halkına ait borçlar yılın üçüncü çeyreğinde 55,4 trilyon dolar, finansal olmayan şirketlere ait borçlar 86,6 trilyon dolar, kamuya ait borçlar 86,3 trilyon dolar ve finansal şirketlere ait borçlar 67,8 trilyon dolar olarak hesaplandı.
Küresel borç seviyesi, bu yılın üçüncü çeyreğinde hafif düşüşle 296 trilyon dolar olmuş.
Maşallah… Uçuyoruz derken her zaman yukarı olarak anlamayın, baş aşağı uçuyoruz!
120 ülkede rezervlerin dış borca oranı yüzde 72 seviyesinde ancak Türkiye'de bu oran yüzde 18 ile ortalamanın çok altında yer alıyor ve bu Türkiye'nin dış borç riskini çok daha fazla artırıyor.
3 yıldır ağır bir kriz yaşayan ve tarihindeki 9. iflasını açıklayan Arjantin'de bu oran yüzde 15 ile Türkiye'ye yakın seviyede.
Yani onlarla yan yana uçuyoruz!
19 yılda Ak Parti döneminde ise bütçeden ödenen toplam faizin 1 trilyon 180 milyar liraya ulaştığını, Cumhuriyet tarihinin en büyük faiz ödemesinin ise temmuz ayında gerçekleştiği belirtiliyor ama…
Bir diğer açıklamada ise; AKP iktidarının 2020 yılı başlarında, 489.5 milyar dolarla Cumhuriyet tarihinin en büyük faiz harcamasının yapıldığı ileri sürülüyor.
Yapılan hesaplamaya göre ise; faize ödenen bu para ile, 464 adet Osmangazi Köprüsü, 4 bin şehir hastanesi ile hemen her aileye bir adet konut yapılabilirmiş.
Türkiye, 1975-2002 yılları arasında faiz ödemesi olarak, 252.5 milyar TL ödeme yapmış.
Neden bu verileri aktardım…
Sevgili dostlar, lütfen ön yargılarımızdan bir an önce kurtulmanın yollarını arayalım ve mutlaka bulalım.
Bu devran böyle dönmez, dönemez.
Bu gidişin sonu çok iyi bilesiniz ki, ekonomik olarak iflas değil, vatansız kalmak gibi korkunç bir akıbettir.
Dünyanın toplam geliri 89 trilyon dolar ama, toplam borcu 296 trilyon dolar.
Bu nasıl manyakça bir denklem değil mi?
Bir de buna mukabil sistem içerisinde dolaşan fiziki olan ve olmayan para miktarı ise, 870 trilyon dolar.
Bu ölçekte bir küresel ve finansal güç odaklarına karşı ülkemizi hepsine karşı birden koruyacak ve sıfır zararla çıkmamızı sağlayacak yegane yeni sistem, Prof. Dr. Haydar Baş tarafından bütün insanlığa armağan edilen Milli Ekonomi Modeli tezidir.
Bu sistemin can alıcı bazı bölümlerinin Rusya ve Çin başta olmak üzere çok sayıda ülke tarafından hayata geçirildiğini tekrar etmeye bile gerek yok.
Sistemin çok gizli kodları olduğunu söylememde hiç beis görmüyorum. Ama bu kodları ve şifreleri çözmeye muktedir olan bir insanın aramızda yaşadığını ve bu ismin de, BTP lideri Hüseyin Baş olduğunu milletimize duyurmayı ve ilan etmeyi bir milli vazife sayıyorum.
MGK'ya tavsiyemdir.
Siyasilere duyurumdur.
Milletimize ilanımdır.
- Dünya aya giderken biz Silivri’ye gidiyoruz! / 04.07.2025
- Fakirliğe şükretmek Müslümanlık değil, salaklıktır! / 03.07.2025
- İsrail Kıbrıs’a yerleşiyor! / 01.07.2025
- Ortadoğu için tek kurtuluş: ATATÜRK modeli / 29.06.2025
- Türkiye uyuşturucu batağında! / 27.06.2025
- Atatürk’ün kurduğu fabrikalar / 26.06.2025
- Bu vebal, Abdülhamit’in boynunadır! / 25.06.2025
- Atatürk’e kumpas kuran alçak şerefsiz! / 24.06.2025
- Muhalefet tek çatı altında birleşmeli / 19.06.2025