Son yıllarda bir de küreselleşme diye bir kavram ortaya atılarak bunun bütün insanlığının hayrına olduğu çok sayıda kişiye benimsetilmiştir Çok uluslu şirketlere göre küreselleşme, devletler arasında gümrük duvarlarının ve sınırların kaldırılarak sermayenin, emeğin, mal ve hizmetlerin serbestçe dolaşımıdır. Oysa bu, günümüzde tek taraflı işlemektedir. Şöyle ki; çok uluslu şirket sahipleri, pek çok ülkeye serbestçe girip ticaret yapabilirlerken, onların ülkeleri, gelişmekte olan ülke vatandaşlarının kendi ülkelerine girişlerine vize, mallarına kotalar koyarak serbest ticareti alabildiğine sınırlandırmaktadırlar. Bu şirket sahipleri, çıkarlarını korumak için kendi devletlerini arkalarına aldıkları gibi zaman zaman Irak ve Afganistan'da olduğu gibi başta ABD ve İngiltere olmak üzere kendi ülkelerinin ordularını da çıkarları için kullanabilmektedirler.Dünyadaki yatırımların %80'ini ve ticaretin % 50'ni ele geçiren çok uluslu şirketler, pek çok ülkedeki kamu ekonomik kuruluşlarını özelleştirme adı altında kelepir fiyatlara satın alarak el koymaktadır. Ayrıca yine borsa yoluyla ülkelerde krizler yaratılarak pek çok ulusal özel şirket, iflasa sürüklenmekte ve yine çok uluslu şirketler tarafından değerlerinin çok altında satın alınarak bunların mülkiyetleri de ele geçirilmektedir. Egemenlik, devletin kanun yapmak, savaş ve barış ilan etmek, para basmak, vergi toplamak gibi iktidarlarını kapsar. Buna göre, Türkiye egemen bir devlet ve Türk halkı egemen bir ulus sayılabilir mi? Şimdi bu cevabını birlikte arayalım. Bugün TBMM kendi özgür iradesi ile istediği yasaları çıkaramamakta ve hangi yasaların çıkarılması gerektiğini AB yetkilileri Türkiye'nin başbakanından istemekte o da grubuna emrederek istediği yasaların çıkmasını sağlamaktadır. Çoğu kere meclisten çıkan yasaların içeriklerinin neden ibaret olduğunu, oy veren milletvekilleri dahi bilmemektedir.Bazen bu yasalar, Türk halkının aleyhine de olabilmektedir. 2000 ve 2001 ekonomik krizlerinden sonra çıkarılan, Türk mahkemelerini devre dışı bırakan Tahkim yasaları ve Türkiye'de tütün ve pancar ekimini sınırlandıran yasalar buna örnek gösterilebilir.Yine Türkiye'de ekonomi, nerede ise çok uluslu şirketlerin çıkarlarını koruyan IMF, Dünya Bankası ve Dünya ticaret örgütü gibi kuruluşlara güdümündedir. Çünkü Türkiye bugün istediği ürünleri istediği miktarda üretememektedir. Örneğin son üçlü koalisyon döneminde ABD'deki şeker ve tütün stoklarının eritilebilmesi için Türkiye'de Tütün ve şekerpancarı ekimi sınırlandırılmıştır. Hatta şu anda ülkemizdeki memur maaşlarının bile ne kadar olacağına IMF'nin karar verdiğini sokaktaki sıradan vatandaş bile bilmektedir. Ayrıca Türkiye kendi parasını kendisi basamamaktadır. Onun yerine A.B.D., karşılıksız trilyonlarca dolar basıp bizim gibi ülkelere borç vererek ülkeleri ipotek altına almaktadır. Bu durumda Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığa sahip olduğu söylenebilir mi?Türkiye'de dış siyaset ise A.B.D.'ye bırakılmış gibidir. A.B.D., ise B.M'i devre dışı bırakarak 2003 yılında Irak'ı işgal etmiştir. Bu işgalin sebeplerinden birisi Irak petrollerine el koymak, ikincisi İsrail'in güvenliğini garanti altına almaktır. Üçüncü sebep ise Sevr Antlaşmasından beri Batı'nın gündeminde olan Kürt Devletini kurmaktır. Bundaki amacı Türkiye'yi doğudan sıkıştırmaktadır Kurulan bu kukla devlet, Talabani ve Barzani gibi aşiret ve tarikat reislerine dayanmakta olup Kürtlerin çoğunluğunu da temsil etmemektedir. Irak'ı işgal sebeplerinden dördüncüsü ise Saddam'ın döviz olarak Doları bırakıp onun yerine Euro'yu kullanmaya başlamasıdır. Ayrıca A.B.D., Türkiye'ye kime dost kime düşman olacağını da söylemekte ve adeta bunları dayatmaktadır. Son günlerde anarşinin azmasının altında yatan sebeplerden birisi de ABD'nin İran'a saldıracağı sırada Türkiye'nin ABD ile birlikte hareket etmek istememesi olsa gerektir. Burada, aba altından sopa gösterilerek Türkiye'ye denilmektedir ki, "benim yanımda olmazsan işte ben de bu şekilde seni sıkıntıya sokarım." İran için görünüşteki gerekçe her ne kadar nükleer silahlar ise de gerçek sebep, İran'ın bir petrol borsası kurmak ve petrol dış satımında dolar yerine euro'yu kullanmak istemesidir. Bunu dünyada güçlü birkaç ülkenin uygulaması ABD'yi ekonomik olarak çökertecektir. Bugün A.B.D. parasının 3/2'si karşılıksız olup tamamen kağıt ve boyaya dayanmaktadır. Bu sebeple A.B.D., sınırsız para basarak pek çok dünya ülkesinin emeğini, doğal kaynaklarını ve ürünlerini sömürmektedir. (Devam edecek)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012