Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan'ın verdiği bilgiye göre son 25 yılda dünyadaki çatışmalarda ölen Müslümanların sayısı 12,5 milyonu bulmuş.
8 yıl süren Irak ile İran savaşında ölen Müslüman sayısı 1 milyon.
Irak'ın işgalinde 1 milyondan fazla Müslüman hayatını kaybetmiş, 5 milyon civarında Müslüman yerlerinden edilmiştir.
Ya Suriye'de... Ölen yine Müslüman. Bölgede 400 binden fazla kişi hayatını kaybetti.
Yaklaşık 14 milyon kişi aciz durumuna düşürüldü. Yaklaşık 5 milyon insan yerlerinden edildi.
Afganistan, Somali, Libya, Irak, Suriye ve Yemen; yüzbinlerce Müslümanın katledildiği silah poligonuna döndü.
Müslüman coğrafyanın neresinde bir çatışma varsa orada silah tüccarlarının parmağı var. Bütün çatışmalardan her zaman kazançlı çıkan tacirleri olmuştur. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) verileri her şeyi ortaya koyuyor. SIPRI'nin verileri silah tüccarları ile batılı devletlerin çıkarlarının nasıl örtüştüğünü ortaya koyuyor.
Buna göre; ABD, Rusya, Fransa, Almanya ve Çin silah satışında ilk sıralarda.
En çok silah satın alan ülkeler çatışmaların yoğun olduğu ülkeler.
Bunların başında Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri geliyor. ABD, Suudi Arabistan'ın en büyük silah destekçisi.
Silah tüccarlarının pazar hacmini genişletmek için seçtikleri coğrafya Müslüman coğrafyası. Dünyanın en büyük silah ihracatçısı ülkeler askeri tatbikatlarını da Müslüman coğrafyaya yakın bölgelerde yapıyorlar. Bu tatbikatlarla, hem yeni pazarlar aranıyor hem de rakiplere karşı gözdağı veriliyor.
Şimdi bu noktaya gelişin arka planı için biraz geriye gidelim... 1965'te 2. Vatikan Konsili'nde 3. bin yılda; başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu'da ve Türki Cumhuriyetlerdeki Hıristiyanlaştırma faaliyetlerine hız vereceği karar altına alınmış.
2003 yılında Condoleezza Rice; "Ortadoğu'da Türkiye de dahil 22 ülkenin sınırları değişecek" diyerek batılı ülkelerin siyasi hedeflerini ortaya koymuştu. Bu aslında güçlü devletleri parçalayıp Müslümanların verimli kaynaklarına el koymanın adıdır.
Birbiriyle sarmaş dolaş örtüşen bu iki unsura; sahada bunların amacına hizmet eden silah tüccarlarının faaliyetleri de eklendiğinde Müslüman coğrafyayı kan gölüne çeviren üçlü haçlı ittifakı da ortaya çıkmış oluyor.
Neticede ölümler Müslümanlara; kaynaklar batılılara. Fakirlik Müslümanlara; zengin kaynaklar batılı ülkelere kalmış oldu.
Türkiye, içinde bulunduğu Müslüman coğrafyasında kaosun değil huzurun hâkim olmasını istiyor. O halde; bu üçlü haçlı ittifakının düşünce yapısındaki Mckinsey'in politikalarına ihtiyacı yoktur. Türkiye'nin, her şeyiyle yerli ve milli bir sistem olan; daha da önemlisi dünyada yeni bir ekonomik model olan; Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ne dönüş yapması gerekir.
Kazım Üstün / diğer yazıları
- İklim krizinin çözümü Z kuşağına kaldı / 17.12.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -2- / 10.07.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -1- / 09.07.2021
- Aşı emperyalizmi savaşları / 11.06.2021
- Atatürk’ün harp sanatının sırrı / 25.05.2021
- Dijital Ramazan Bayramı / 13.05.2021
- İsrail’in saldırısına hangi dizi ile karşılık vereceğiz! / 09.05.2021
- Çin Ortadoğu’da ABD’ye ‘şah’ dedi / 02.04.2021
- İnsanın sayısallaşması / 25.03.2021
- ABD, Kuzey Kore’ye neden demokrasi getiremiyor? / 18.03.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -2- / 10.07.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -1- / 09.07.2021
- Aşı emperyalizmi savaşları / 11.06.2021
- Atatürk’ün harp sanatının sırrı / 25.05.2021
- Dijital Ramazan Bayramı / 13.05.2021
- İsrail’in saldırısına hangi dizi ile karşılık vereceğiz! / 09.05.2021
- Çin Ortadoğu’da ABD’ye ‘şah’ dedi / 02.04.2021
- İnsanın sayısallaşması / 25.03.2021
- ABD, Kuzey Kore’ye neden demokrasi getiremiyor? / 18.03.2021