Ekonomi kuralı olarak sunulan özelleştirmenin, bir ideoloji olduğu artık anlaşılmıştır. Öyle ki, özelleştirmenin fikir babası sayılan Nobel Ödüllü Friedman bile, "özelleştirme uygulamaları giderek bir ideolojiye dönüştü ve bazı özelleştirmeler yanlış olmuştur" diyerek, bu gerçeği kabul etmiştir. Nasıl kabul etmesin ki? Altın yumurtlayan tavuğu kesmeye benzeyen özelleştirmeler, çekilen peşkeşler, her aklı başında olanın görüp anlayacağı kadar açıktır. "Günümüzde ekonomi kuralı olarak, gerek IMF, gerekse Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar vasıtası ile kalkınmaya çalışan veya geri kalmış olan ülkelere dayatılan uygulamaların hiçbirinin, o ülkelere zarardan başka faydası yoktur. Gelişmiş kabul edilen ülkelerin bu uygulamaların tam tersini yapıyor olmaları bile, bugün kabul gören ekonomi kurallarının teorik izahlardan çok, politik sömürü hesaplarına dayandığını göstermektedir" (Bkz. Prof. Dr. Haydar Baş, Sosyal Devlet-Milli Devlet, s. 39). Biraz daha ileri gidersek, ekonomi bilimi diye okutulanların da, yani kapitalizmin de, sömürüye yönelik safsatalar olduğunu söyleyebiliriz. Evet, kapitalizm ile de ekonomik sorunlara çözüm bulunamamıştır, bulunamayacaktır. Zaten kapitalizmin ilk kuralı, çelişki ve çözümsüzlüktür. "Kaynaklar sınırlıdır" deyip, sonra da sınırsız mülkiyet, sınırsız üretim, sınırsız tüketim hakkı vermeyi vaat etmenin, mantığı var mı? Söyler misiniz, sınırlı kaynaklarla sınırsızlık nasıl olacaktır? Bunu, sadece bir grup insan, hatta bir tek insan için bile düşünsek, yine imkânsızdır. Ne hazindir ki, kapitalistler, bu imkânsızlığı, bütün insanlığın önüne hedef olarak koyuyor ve "insan insanın kurdudur" diyerek de, insanların birbirlerini yemelerini meşru gösteriyorlar. İşte, özelleştirme de, böyle bir anlayışın eseridir. Bu anlayıştan, çare ve çözüm beklemek akla ziyandır. Nihayet, özelleştirmenin bir ideolojiye ve soyguna dönüştüğü konusunda birçok insan hemfikir. Ülkemizde ise, özelleştirmeye hâlâ bir ekonomi kuralı olarak bakanlar var. Özellikle hükümet, devletin elinde ne varsa hepsini özelleştirmeye, daha doğrusu satmaya kararlı. Tam gaz yola devam ediyor. Özelleştirme uygulamalarını eleştirenleri, çağ dışı kalmakla suçlayanların uyanmaları için Harvard Üniversitesi ekonomi profesörlerinden Martin L. Weitzman'dan bazı nakillerde bulunalım: "Yöntem adil olmazsa, özelleştirmeden kârlı çıkacakların mafya çeteleri, spekülâtörler, fırsatçılar ve diğer karanlık tiplerin olması kaçınılmazdır. Kaybeden taraf da, büyük halk kitlesi olacaktır....Aslında, adil bir yöntemden söz ederken bir çelişkiyle de karşı karşıyayız: Kapitalizmin kendisi adil bir sistem değildir ve kapitalistler de iyi herifler değildir, özellikle alışveriş sırasında! Bu temel gerçek, ya bilinmeyerek gözardı edilmiştir, ya da özelleştirmenin reklam kampanyasında , 'serbest pazar ekonomisine geçiş', 'özel girişimcilik', 'inisiyatif', 'gelişme ve kalkınma' gibi pıriltılı sözcüklerle, bilerek kamufle edilmeye çalışılmıştır. Hangi yöntemle yapılırsa yapılsın, özelleştirmenin sonunda bazı karanlık kişilerin daha da zenginleşmesi ve bazı dürüst insanların daha da fakirleşmesi kaçınılmazdır. Ve işte kapitalizm denen şey de budur... Kapitalist sistemde pek çok gelişigüzel olay yaşanır ve bunların sonucunda ortaya hak etmemiş kazananlar ve hak etmemiş kaybedenler çıkar" (Bkz. Yılmaz Dikbaş, Satılık Vatan, s. 233). Bu tespitlerden anlaşılmaktadır ki, özelleştirme, her ülkede aynı şekilde uygulanmış ve aynı sonucu vermiştir. Ha Türkiye, ha Zambiya, hiç fark etmiyor. Zambiya'da yapılan özelleştirmeleri, Nisan 2003'de, Femnet gazetesinde Sara Hlupekile adlı bir yazar şöyle anlatır: "IMF ve Dünya Bankası'nın, borç istiyen kalkınmakta olan ülkelere özelleştirmeyi dayattığı artık bilinen bir gerçektir. IMF'den borç mu istiyorsunuz, önce kamunun mallarını satacaksınız, bunun başka çıkar yolu yok. Kalkınmakta olan ülkelerde, devletin tüm kaynaklarını elden çıkarmasına ve tüm ekonomik hayattan çekilmesine, 'özelleştirme'deniliyor". (A.g.e., s.423). Devletin, tüm ekonomik hayattan çekilmesi, devletin ulusüstü şirketlerin elinde kukla olması demektir. Bu da, gönüllü sömürgeleşme ve köleleşmedir. Buna razı olanlar özelleştirmeye 'evet' diyebilirler.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018