2008 yılında 171.2 milyar YTL bir bütçe geliri hedeflendi. Bu bütçe gelirinin 114.5 milyar YTL'lik bölümü dolaylı vergilerden, 56.6 milyarlık bölümü ise doğrudan vergilerden sağlanacak.Bilindiği gibi dolaylı vergiler, tüketim üzerinden alınan vergilerdir. Özel iletişim vergisi (ÖTV), katma değer vergisi (KDV)? bu kapsamdadır. Dolaylı vergiler, belli bir gelir, kar ya da servetin karşılığı olmadığından ve zengin fakir ayrımı yapılmadan herkesten eşit olarak alındığından "adaletsiz vergi" olarak da tanımlanabilir.Esasen bu tüketim üzerinden alınan vergiler ülkelerin ekonomilerine fayda yerine büyük zarar vermektedir. Başlangıçta bir gelir olarak gözükse de dolaylı vergiler, ekonomiyi kendi içinde kilitleyen bir özelliğe sahiptir.Normal şartlar altında vergi, para kazanan, belirli bir mal varlığına sahip olan zengin diyebileceğimiz vatandaşların devlete yaptığı katkıdır. Devlet diğer gelirlerinin yanında bunu da devreye koyarak bütçesini oluşturur, yapması gereken vazifelerini yerine getirir ve de her şeyden önemlisi durumu olmayan, geçimini sağlayamayan vatandaşlarının da elinden tutar.Fakat bugün olduğu gibi devletin tek geliri vergi olursa, bu vergilerin çoğunluğu tüketim üzerinden alınıp, ihtiyacı olanın bile sırtına yüklenirse ve de toplanan bu vergilerin çoğunluğu ülke içinde ve dışında bulunan sermaye sahiplerinin cebine faiz yoluyla aktarılırsa, işte o zaman bir adaletten bahsetmemiz mümkün olmaz. Bugün ülkemizde, dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içerisindeki ağırlığı yüzde 70'ler seviyesindedir. Kapitalizmin kalesi diyebileceğimiz ABD'de ve AB'de bile bu oran yüzde 25-30'lar seviyesindeyken, bizdeki oranın bu kadar yüksek olması oldukça düşündürücüdür.Üstelik son 25 yılda bütçenin yüzde 51'i faiz ödemelerine aktarılmıştır. Bu rakam 433 milyar dolardır. Büyük bir rakam. Eğer bu meblağ bize hiçbir faydası dokunmayan faiz yerine, vatandaşa hibe olarak dağıtılsaydı bugün ülkemiz büyük bir pazar ve bu pazarı doyuracak bir üretim cenneti olurdu. Kazananlardan toplanan vergi de bundan kat kat fazla olurdu.Ama maalesef bu para gitti. İhtiyaç duyulan para, para basma hakkıyla (senyoraj) değil de, borçlanmayla temin edilince bu faiz yükü devletimizin sırtına bindi ve bunun faturasını yıllardan beri milletimiz ve de devletimiz ödemektedir. Peki, bu kadar ödedik, borç azaldı mı? Tabii ki hayır. Katlanarak artmaya devam ediyor, hatta şu an itibariyle 1 yıl içinde elde ettiğimiz bütün gelirler, 1 yıl içinde artan faiz yükünü karşılayamayacak durumda. Yani hiç borç almasak dahi bu gidişatla, tek başına faiz, borçları fazlasıyla arttırmaya devam ediyor.Dikkat ederseniz, yıllardan beri çektiğimiz ekonomik sıkıntılar aslında alınan yanlış bir kararın neticesidir.Yapılacak şey çok basittir.1) Devletin ihtiyacı olan para senyorajla elde edilecek.2) Vergi herkesten değil, kazanandan toplanacak.3) Toplanan vergi gelirleri rantiyeye değil, vatandaşa sosyal devlet kapsamında dağıtılacak.İşte bu, "milli ekonomi" demektir. Bu gerçek, sadece Prof. Dr. Haydar Baş tarafından ifade edilmiştir. Eseri olan Milli Ekonomi Modeli kitabında bütün detaylarıyla bu bilgileri bulabilirsiniz.Yanlış anlamayın, bu sadece Türkiye'nin problemi değildir. Az ya da çok bütün ülkeler, hatta buna ABD'si, İngiltere'si, Almanya'sı, Japonya'sı da dahil, bu problemlerin benzerlerini yaşamaktadır. Onlar bu problemleri diğer ülkeleri sömürerek tolore edebilmektedir, ama nereye kadar?Zaten bu sebeple dünya çapındaki ekonomistler, teorisyenler, siyaset danışmanları, sosyologlar Prof. Dr. Haydar Baş'ın bu şaheser tezini Nobel'e aday göstermişlerdir.Özetle, vergi doğru toplanır, doğru yerlerde kullanılırsa, devlet, milli kaynaklarını hayata geçirirse, her şeyden önemlisi bunları hayata geçirecek "milli kafa"lara fırsat verilirse, sıra niye yıllardan beri bu kadar sıkıntı çektiğimizin hesabını sormaya gelecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025