E-POSTA: alperen_polat@mynet.comBaşbakan Abdullah Gül, ABD'nin savaş lobisi için bazı medya kuruluşlarına para aktardığına ilişkin sözlerini yapıtığı yazılı açıklamayla yalanladı. Başbakana atfen yapılan ve yalanlanan haberlere göre, ABD yönetimi, dünya medyasına savaşı körükleyip, kamuoyu oluşturması için milyarlarca dolarlık bir fon ayırmış. Bu fondan Türkiye'deki çeşitli medya gruplarına da paralar dağıtılmış. Parayı alan bu medya kuruluşları da, ABD'nin Irak'a vurmasını ve Türkiye'nin de ABD'nin yanında Irak'a karşı savaşması yönünde lobi faaliyeti yürütüp baskı yapacaklar.
Başbakanın bu haberleri yalanlamış olması, böyle bir vak'anın olmadığı veya olmayacağı anlamına gelmez. Bu yalanlama sadece, Başbakan'ın bu iddiaları dile getirmediği anlamına gelir ki, böyle bir durumun şu an için hiçbir önemi yok.
ABD Irak'a yapmayı tasarladığı operasyon konusunda hayli yalnız kaldı. İngiltere haricinde ABD'yi destekleyen ülke yok gibi. İngiltere'de de son günlerdeki kamuouyu baskısı, Blair'in Bush'a karşı karşılıksız aşkını ciddi olarak sorgulanmaya muhtaç hale getirdi. Artık İngiltere de, ABD'ye verdiği destekte gevşemeye başladı. Bu, şu anlama geliyor; ABD, Irak'a yapacağı operasyonda yalnızları oynuyor. Ama bu, operasyonu yapamayacağı anlamına gelmiyor. Yapar yapmasına ama, oldukça zorlanır. Böyle bir durumda ABD'nin bu haksız ve gaddar görünümünü pozitife çevirmek ve dünya kamuoyunu arkasına alabilmek için medyaya büyük iş düşüyor. Eğer medya ABD'yi haklı ve demokrasinin yılmaz savunucusu olarak lanse edip, Saddam'ı da halkına zulmeden, bölgesi ve dünya için potansiyel tehdit olan bir diktatör olarak yansıtırsa, kamuoyu ibreleri ABD'den yana çevrilebilir. Bu ise, ABD'nin işini epey kolaylaştırır. Şuraya gelmek istiyorum, ABD bu sıkışmış durumunda, kendini rahatlatacak böyle bir pozisyona geçmek için milyarlarca doları rahatlıkla feda edebilir. Hem kendini satmak için avuç açmış ABD'yi bekleyen yüzlerce medya kuruluşu varken bu daha kolay olur.
ABD ve İngiliz medyasını özellikle takip ederseniz, savaş için nasıl kamuoyu oluşturulduğunu çok iyi gözleyebilirsiniz. İngiliz ve ABD gazeteleri hergün, Saddam'ın yeni bir nanesini ortaya çıkarıyor. Açlık ve sefalet manzaraları, demokrasiye susamışlık, diktatörlük altında ezilen bir halk ve ABD füzeleriyle gelen müthiş final... ABD bombalarına asılı demokrasi gülleri, Saddam zulmüyle perişan hale gelmiş Irak topraklarını gül bahçesine çevirir bir anda! Savaş sonrasında tek bir ölü bile olmayacaktır sanki. Hiçbir çocuk ölmeyecek, hiçbir sivilin burnu bile kanamayacak ve sanki ABD Irak'a değil de, uzayda bir yere bomba yağdıracak. Çizilen (parayla çizdirilen) pembe tablo böyle.
ABD ve İngiliz medyasındaki bu pembe tabloyu dikkatle takip edince, Türkiye'deki izdüşümlerini seçmek zor olmuyor. Bu izdüşümler sadece medya kuruluşları da değil, iş dünyasından, sivil toplum örgütlerine kadar yüzlerce kuruluş var bu misyonu üstlenen. Hükümete Irak'a savaş ilan etmesi için baskı uygulayan, savaş sonrası ganimet hesabı yapan yüzlerce kuruluş var. Hatırlayın Karen Fogg'un yayınlanan gizli e-maillerini. AB için lobi yapan medya kuruluşlarının, köşe yazarlarının, profesörlerin, sivil toplum kuruluşlarının isimleri daha hafızalarımızda tazeliğini koruyor. İlginç ve anlamlı olan, dün Türkiye'yi üç kuruşa AB'ye satanlarla, bugün beş kuruşa ABD'ye satanların aynı isimler ve kuruluşlar olması. Anlayacağınız Türkiye'de ruhunu paraya satmış, potansiyel bir satılmışlar güruhu var.
Başbakanın bu haberleri yalanlamış olması, böyle bir vak'anın olmadığı veya olmayacağı anlamına gelmez. Bu yalanlama sadece, Başbakan'ın bu iddiaları dile getirmediği anlamına gelir ki, böyle bir durumun şu an için hiçbir önemi yok.
ABD Irak'a yapmayı tasarladığı operasyon konusunda hayli yalnız kaldı. İngiltere haricinde ABD'yi destekleyen ülke yok gibi. İngiltere'de de son günlerdeki kamuouyu baskısı, Blair'in Bush'a karşı karşılıksız aşkını ciddi olarak sorgulanmaya muhtaç hale getirdi. Artık İngiltere de, ABD'ye verdiği destekte gevşemeye başladı. Bu, şu anlama geliyor; ABD, Irak'a yapacağı operasyonda yalnızları oynuyor. Ama bu, operasyonu yapamayacağı anlamına gelmiyor. Yapar yapmasına ama, oldukça zorlanır. Böyle bir durumda ABD'nin bu haksız ve gaddar görünümünü pozitife çevirmek ve dünya kamuoyunu arkasına alabilmek için medyaya büyük iş düşüyor. Eğer medya ABD'yi haklı ve demokrasinin yılmaz savunucusu olarak lanse edip, Saddam'ı da halkına zulmeden, bölgesi ve dünya için potansiyel tehdit olan bir diktatör olarak yansıtırsa, kamuoyu ibreleri ABD'den yana çevrilebilir. Bu ise, ABD'nin işini epey kolaylaştırır. Şuraya gelmek istiyorum, ABD bu sıkışmış durumunda, kendini rahatlatacak böyle bir pozisyona geçmek için milyarlarca doları rahatlıkla feda edebilir. Hem kendini satmak için avuç açmış ABD'yi bekleyen yüzlerce medya kuruluşu varken bu daha kolay olur.
ABD ve İngiliz medyasını özellikle takip ederseniz, savaş için nasıl kamuoyu oluşturulduğunu çok iyi gözleyebilirsiniz. İngiliz ve ABD gazeteleri hergün, Saddam'ın yeni bir nanesini ortaya çıkarıyor. Açlık ve sefalet manzaraları, demokrasiye susamışlık, diktatörlük altında ezilen bir halk ve ABD füzeleriyle gelen müthiş final... ABD bombalarına asılı demokrasi gülleri, Saddam zulmüyle perişan hale gelmiş Irak topraklarını gül bahçesine çevirir bir anda! Savaş sonrasında tek bir ölü bile olmayacaktır sanki. Hiçbir çocuk ölmeyecek, hiçbir sivilin burnu bile kanamayacak ve sanki ABD Irak'a değil de, uzayda bir yere bomba yağdıracak. Çizilen (parayla çizdirilen) pembe tablo böyle.
ABD ve İngiliz medyasındaki bu pembe tabloyu dikkatle takip edince, Türkiye'deki izdüşümlerini seçmek zor olmuyor. Bu izdüşümler sadece medya kuruluşları da değil, iş dünyasından, sivil toplum örgütlerine kadar yüzlerce kuruluş var bu misyonu üstlenen. Hükümete Irak'a savaş ilan etmesi için baskı uygulayan, savaş sonrası ganimet hesabı yapan yüzlerce kuruluş var. Hatırlayın Karen Fogg'un yayınlanan gizli e-maillerini. AB için lobi yapan medya kuruluşlarının, köşe yazarlarının, profesörlerin, sivil toplum kuruluşlarının isimleri daha hafızalarımızda tazeliğini koruyor. İlginç ve anlamlı olan, dün Türkiye'yi üç kuruşa AB'ye satanlarla, bugün beş kuruşa ABD'ye satanların aynı isimler ve kuruluşlar olması. Anlayacağınız Türkiye'de ruhunu paraya satmış, potansiyel bir satılmışlar güruhu var.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012