Burası Türkiye, olmaz olmaz demeyin…
Dört bir tarafı ateşle çevrili olan ülkemizde, seçim takvimi açıklanmak üzere.
Mevcut iktidarın yanlış dış politika manevralarıyla gelinen son nokta:
"Savaşın çıkması an meselesi"
Bu coğrafyanın çocukları olarak hep şu sözü duymuş ve belleklerimize kazımışızdır.
Dış mihrakların Türkiye'yi işgal planı.
Türkiye'nin bölünüp parçalanması.
İç karışıklık ve ayaklanmaların çıkabileceği dürtüsü.
Anadolu coğrafyası, bulunduğu konumu itibariyle bu tür tartışmaların çıkmasına imkân ve olanak sağlayabilir mi? Sağlayabilir.
Burada bakılması gereken taraf, tarihte kimlerin idareyi elinde bulundurdukları dönemlerde ülkemizin nerelere savrulduğu meselesidir.
Osmanlı devleti bu açıdan ve tek bir cümle ile ifade edilirse, facia bir yönetim şekli sergilemiştir.
Bütün dost ve aynı inançtan olan devletleri, mezhebi sapkınlık anlayışları sebebiyle, günümüze kadar devam eden derin fay hatlarıyla ayırmışlar ve geride kapanması zor yaralar bırakmışlardır.
Bu akılsız yönetimler, ülkeyi kalkındıracak fikir hareketlerinin desteklenmesi yerine, at üstünde bir yaşam sürerek, gözlerine kestirdikleri ülkelere karşı kılıç sallamakla yüzyılları heba ettiler.
Peki ya Atatürk böyle mi?
Osmanlı'nın yüz yıllar boyu devam ettirdiği yanlış ve çok zararlı uygulamaları sonucu ülkemize doluşan işgalcileri, büyük dehasıyla bertaraf etmiştir Atatürk.
Kurduğu Cumhuriyet'te, tam 15 yılda aldığı mesafe; 600 yıllık Osmanlı devleti ile mukayese bile edilemeyecek kadar, fersah fersah ileri düzeydeydi.
Demek ki kalkınabilmek ve büyük devrimler yapabilmek için, yüz yıllara gerek yoktur.
Neye gerek vardır, Atatürk gibi bir kafanın omuzların üstünde olmasına gerek vardır.
Bilmem anlatabildim mi…
Bugüne geldiğimizde ise, yine Osmanlı gibi sağa sola gereksiz şekilde laf atıp işlerine müdahil olduğumuz için, başta Mısır, Suriye, Suudi Arabistan, BAE vs. gibi ülkelerle durduk yere papaz olduk.
Diğer taraftan, İran ile Azerbaycan arasında çıkması muhtemel bir gerilimi önlemek için her iki ülke muhataplarıyla dost ve kardeşane bir şekilde oturup anlaşmak varken, habire Azerbaycan'a İHA-SİHA veriyoruz.
Atatürk olsa böyle mi yapardı?
Keza yine Rusya ile Ukrayna arasında cereyan eden savaş.
Bu savaşın bir tarafında Rusya, diğer tarafında ise tüm batılı ülkeler ve en başta ABD var.
Kimden yana tavır koyduk, Ukrayna'dan yana.
Rusya bunu not düşmüyor mu, düşüyor.
Peki, neden bu oyunun, ABD ve NATO projesi olduğunu görüp, Zelenski'yi ikaz etmiyoruz da, onlara da İHA-SİHA veriyoruz.
Atatürk olsa böyle mi yapardı?
Ve günümüzde yaşananlar…
Suriye olayı bu iktidarın tercihi yüzünden bu noktalara evrilmiş ve bize her açıdan tarihin en büyük darbesini vurmuştur.
Bugün Irak bu noktada ise ve ABD orada bir kukla devlet kurmuş ise, mevcut iktidarın tercihleri sonucu bu tablo ile muhatabız.
Yunanistan konusuna gelince, sırf AB'den saçma sapan hayaller sonucu bir müzakere alabilmek adına, tam 17 ada ve adacık Yunan'a teslim edildi.
Şimdi Yunan bu adacıklarda silahlanıyor ve bize kafa tutuyorsa, 2004'te yapılan vahim hataların ve verilen tavizlerin sonucudur.
Peki, Atatürk olsa böyle mi yapardı?
Şimdi Yunanistan, mart ayında deniz kıta sahanlığını 12 mile çıkarmayı ve bunu dünyaya ilan etmeyi planlıyormuş!
Yunanistan değil karşımızdaki, ABD'dir, NATO'dur!
Diyelim ki 12 mil ilanında bulundu ne olur?
Seçime kalmış 2 ay.
Türkiye olasılıklıdır ki, silahlandırılmış ada veya adacıkları ateş altına alabilir.
Benimki tahmin ve yaşananlardan çıkarımlar.
Hiçbiri de olmayabilir.
Oldu diyelim.
Suriye'de bulunan YPG kuvvetleri eş zamanlı olarak harekete geçirilir mi?
İçeride varlığı belli yumuşak karın bölgelerde iç karışıklık çıkarılma provokasyon denemeleri olur mu?
Böylece bir oldubitti ile haydi bakalım savaştayız, "seçimler iptal" denir mi?
Peki, neden bütün bunların olasılıklı ve varsayımlar olduğu üzerinde durmak gibi dürtülerim devreye giriyor sizce?
Çünkü iktidar değişimi Türkiye'de çok büyük gelişmelerin yaşanmasına gebe de ondan.
Yani iktidarın koltuğunu kaybettiğinde yaşanması muhtemel olasılıkları çok iyi bildiğini bildiğim için tahminde bulunuyor, fikir yürütüyorum.
O bakımdan Ekrem İmamoğlu'nun adaylık ihtimali konusunda devre dışı bırakılmasına büyük ihtimam gösteriliyor.
İşin çok ilginç tarafı ise, aynı ihtimamı 6'lı masa gösteriyor.
İYİ Parti hariç, kazanacak ve sevilen isim Ekrem İmamoğlu, 6'lı masada adeta rakip gibi görülüyor.
İlginç bir ülkede yaşıyoruz.
Burası Türkiye…
Ansızın bir gece savaşın ortasında kalabiliriz!
- 2026’da asgari ücretli dilenecek / 06.10.2025
- Yalan üreteceğinize motor üretin! / 03.10.2025
- ‘Amerika’ adı Türklere aittir / 30.09.2025
- Dünyaya gelmiş en büyük lider: Mustafa Kemal ATATÜRK / 29.09.2025
- Devlet gibi davranın, bu işi çözün! / 26.09.2025
- Bence Bahçeli erken seçim kararı alacak / 25.09.2025
- Ver madeni al koltuğu / 24.09.2025
- Atatürk’e dönülmezse, Türkiye işgal edilir! / 23.09.2025
- Savaştan daha büyük tehlike kapımızda! / 22.09.2025