22 Aralık tarihinde Başbakan Erdoğan ile İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in 5 saatlik görüşmesi oldu ve 5 gün sonra da İsrail Gazze'yi vurdu.İster istemez, "bu 5 saat gibi uzun süren bir görüşmede iki başbakan ne görüştü" sorusu akıllara geliyor.Peki, görüşme öncesi böyle bir saldırı yapılacağından Başbakan'ın haberi var mıydı, yok muydu?Erdoğan-Olmert görüşmesinden dört gün önce Olmert, İsrail'de bakanlar kurulunu toplamış ve sert bir açıklama yaparak Gazze'den roket saldırıları devam ederse, operasyon düzenleyebileceklerini söylemişti.Ve bu açıklama dünya basınına yansımıştı.Bütün dünyanın bildiğini, Başbakan Erdoğan'ın bilmemesini düşünmek herhalde yanlış olur.O halde Türk kamuoyu merak ediyor, İsrail'in Gazze'ye düzenlediği son 60 yılın en büyük saldırısının arifesinde Başbakan Erdoğan Olmert ile ne görüştü?Dilerseniz tarihten bir örnek vererek bugünü değerlendirmeye çalışalım.Yıl 1937. Yahudiler bir heyetle Atatürk'e geliyorlar ve Filistin topraklarında bir İsrail Devleti kurmak için izin istiyorlar.Atatürk, Filistinli dindaşlarımızın üzerinden siyaset yapılmayacağını belirterek heyetin teklifini reddediyor.Atatürk öyle bir milli duruş sergiliyor ki, Yahudiler ancak 1948 yılında amaçlarına ulaşabiliyorlar. Yani tam 10 yıl sonra?Eğer ömrü vefa etseydi, İsrail'in kurulmasına da asla müsaade etmezdi.İşte devlet adamlığı budur.Milli çıkarlarımıza ters düşen konularda öyle bir duruş sergilenmeli ki, emelleri olanlar geri adım atsınlar. Yoksa dışarıda olan tehdit içeriyi de vurmaya başlar.Şimdi sorumuzu yine soruyoruz, tarihteki örnekler net iken, İsrail Başbakanı ile yapılan görüşmede ne görüşüldü ki, o Başbakan katliamın düğmesini 5 gün sonra basma cesaretini buldu?Gazze'de o yüzlerce masum sivilin ölümünde, katliamı yapanlar kadar ona yeşil ışık yakanlar da sorumlu değil midir?Bir diğer soru şu: Türk siyaseti izin vermese, takoz koysa, Türkiye'ye rağmen İsrail elini kolunu sallayarak Gazze'yi vurabilir miydi?Peki, ABD Irak'ı işgal edebilir miydi?Bütün bu sorular siyasilerimizden cevap bekliyor.Unutmayalım ki bugün Gazzeli kardeşlerimizin yaşadıkları soykırım, eğer sessiz kalmaya devam edersek, cesaret vermeye devam edersek yarın bizim başımıza da gelecektir.Bu kaçınılmaz bir sonuçtur.Eğer siyasilerimiz bunu göremeyecek acziyetteyse, Türk milletinin bunu fark etmesi ve demokratik olarak gereğini yapması gerekmektedir.Filistinli dindaşlarımız üzerinden siyaset yapılmaz.Filistinli kardeşlerimizin kanları pahasına, coğrafyamız üzerinde hesabı olanlarla müttefiklik olmaz.Koltukta bir gün daha oturma pahasına, dindaşlarımızın katliamına göz yumulamaz.Bunları yapanların sonu hiç de hayırlı olmadı ve olmaz da.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025