Hafta içi Nevşehir'deydim.
Burası da, her şey güllük gülistanlık giderken "yandım Allah" deyip kriz tellallığı yapan sizin benim gibi hainlerle (!) dolu.
Tek olumlu cümle AKP teşkilatına mensup bir dostumuzdan: "İsteyene karşılıksız iki tane süt ineği veriyoruz."
Balcınlı Süreyya Baytürk'ün anlattıkları makam odasında konuşulanlardan farklı:
"Bir kere karşılıksız değil. İki ineğe tam on milyar değer biçmişler. Akı gösterip karayı veriyorlar. Alacaşar'dan başlattılar, gidip gördüm, bu ineklerin ederi ancak yarısı. Yine de üç kuruş gelirimiz olur belki diye müracaat ettim. Bütün belgeleri tamamladım. İş bir imzaya kaldı. O an kafama takıldı. Başbakan televizyondan %3 faizle veriyoruz demişti, evrakların üzerinde de yıllık %3 yazıyordu ama gittim banka müdürüne sordum, bir yıl sonra size borcum ne olacak diye. Önce biraz kem küm etti, beni bilgisayar başında bir memureye yolladı. Kız bir hesapladı yıllık faizi; tam 3.5 milyar. Devlette mi dolandırıcılığa soyundu diye bağırıp çağırdım. Bankada kim varsa evrakları fırlatıp çıktı."
En acıklı durumdakiler ise kredi kartı mağdurları. Maliye Bakanlığı'ndan emekli, bölge müdürlüğü yapmış bir tanıdık geçen yıl emekli olduktan sonra büro açmıştı. Kahve köşelerinde vakit geçirmemek için girdiği küçük çaplı müşavirlik işi patlak vermiş. Aylık 1.5 milyar kart faizi ödediğinden, evini satılığa çıkardığından bahsetti. Sordum:
-Sen ömrünü Maliye'nin içinde geçirmiş bir insansın, olmayacak ticari bir hata mı yaptın, bu iş beceriksizlikten mi başına geldi?
- Hayır.
-Gayrimeşru yollara mı para harcadın?
-Hayır.
-Peki, ne oldu?
-Memleket battı.
-Bundan bir yıl önce ben sana deseydim ki gel şu senin evi satalım, vatan millet için harcayalım cevabın ne olurdu?
-Git işine be adam derdim. Evime göz dikti diye selam sabahı bile keserdim.
Bu fıkra da büyüklere, sırça saraylarda gününü gün eden, gemi battığında lüks kamaralara bir şey olmaz sananlara ithaf:
Doktor uzun tetkiklerden sonra kara haberi vermiş:
-Beyefendi metin olun.
-N'oldu doktor bey durumum çok mu kötü?
-Maalesef evet.
-Peki, ne kadar vaktim kaldı?
-On.
-Çıldırtmayın adamı. On ay mı, hafta mı, ne demek istiyorsunuz?
-Dokuz, sekiz, yedi...
İlhan GÜLTEKİN
Burası da, her şey güllük gülistanlık giderken "yandım Allah" deyip kriz tellallığı yapan sizin benim gibi hainlerle (!) dolu.
Tek olumlu cümle AKP teşkilatına mensup bir dostumuzdan: "İsteyene karşılıksız iki tane süt ineği veriyoruz."
Balcınlı Süreyya Baytürk'ün anlattıkları makam odasında konuşulanlardan farklı:
"Bir kere karşılıksız değil. İki ineğe tam on milyar değer biçmişler. Akı gösterip karayı veriyorlar. Alacaşar'dan başlattılar, gidip gördüm, bu ineklerin ederi ancak yarısı. Yine de üç kuruş gelirimiz olur belki diye müracaat ettim. Bütün belgeleri tamamladım. İş bir imzaya kaldı. O an kafama takıldı. Başbakan televizyondan %3 faizle veriyoruz demişti, evrakların üzerinde de yıllık %3 yazıyordu ama gittim banka müdürüne sordum, bir yıl sonra size borcum ne olacak diye. Önce biraz kem küm etti, beni bilgisayar başında bir memureye yolladı. Kız bir hesapladı yıllık faizi; tam 3.5 milyar. Devlette mi dolandırıcılığa soyundu diye bağırıp çağırdım. Bankada kim varsa evrakları fırlatıp çıktı."
En acıklı durumdakiler ise kredi kartı mağdurları. Maliye Bakanlığı'ndan emekli, bölge müdürlüğü yapmış bir tanıdık geçen yıl emekli olduktan sonra büro açmıştı. Kahve köşelerinde vakit geçirmemek için girdiği küçük çaplı müşavirlik işi patlak vermiş. Aylık 1.5 milyar kart faizi ödediğinden, evini satılığa çıkardığından bahsetti. Sordum:
-Sen ömrünü Maliye'nin içinde geçirmiş bir insansın, olmayacak ticari bir hata mı yaptın, bu iş beceriksizlikten mi başına geldi?
- Hayır.
-Gayrimeşru yollara mı para harcadın?
-Hayır.
-Peki, ne oldu?
-Memleket battı.
-Bundan bir yıl önce ben sana deseydim ki gel şu senin evi satalım, vatan millet için harcayalım cevabın ne olurdu?
-Git işine be adam derdim. Evime göz dikti diye selam sabahı bile keserdim.
Bu fıkra da büyüklere, sırça saraylarda gününü gün eden, gemi battığında lüks kamaralara bir şey olmaz sananlara ithaf:
Doktor uzun tetkiklerden sonra kara haberi vermiş:
-Beyefendi metin olun.
-N'oldu doktor bey durumum çok mu kötü?
-Maalesef evet.
-Peki, ne kadar vaktim kaldı?
-On.
-Çıldırtmayın adamı. On ay mı, hafta mı, ne demek istiyorsunuz?
-Dokuz, sekiz, yedi...
İlhan GÜLTEKİN
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012