Siyasilerimizin İran’la ilgili yaptıkları açıklamalar farklı uygulamalar farklı…
Başbakan Erdoğan’ın İran’ın nükleer programı ile ilgili açıklamaları şöyle:
“Hamaney bana ‘Bizim dinimiz kitle imha silahına müsaade etmez, fıkıh yönünden, itikadımız açısından da böyle düşünüyoruz’ dedi. Hamaney saygın, olaylarla ilgili, dışa açık bir insan. Ahmedinecad da aynı noktadan hareketle amaçlarının enerji olduğunu söylüyor.
Takasta anlaşamadıkları için üretime geçtik, artık duramayız diyorlar. Yüzde 3.5’ten yüzde 20’ye belli miktarda zenginleştirilmiş uranyum üretip, santrale yetecek sayıya ulaştıklarında duracaklarını ifade ediyorlar. Yani enerji üretimi için gerekli yakıt çubuğunu üreteceklerini belirtiyorlar.”
Sayın Erdoğan’ın bu açıklamalarına bakıldığında İran’ın nükleer çalışmalarını destekler gibi görünüyor.
Başbakan’ın İsrail’in İran’a olan tavrıyla alakalı açıklamalarına da yer verelim:
“İsrail’in İran’ı vurması felaket olur. Bunu gündeme getirmesi de felaket tellallığıdır. Bunu Obama’ya da söyledim. Böyle bir adım atıldığı anda, bir saldırı durumunda bu bölge tamamen yerle yeksan olur.
ABD Irak’ta telkinlerimize uymadı. Obama geldi, askerini neredeyse tamamen çekti. 2 trilyon dolar kadar para harcadılar, milli bütçeleri büyük hasar gördü. Ama İsrail İran’ı vurursa, ABD-Irak savaşı gibi olmaz, ortaya çok daha ciddi bir şey çıkar.
Burada tartışılmayan başka bir şey var. İran nükleer tehdit haline geliyor diyen İsrail’in 250 ila 350 arasında nükleer savaş başlığı bulunuyor. Bu, bazı yayın organlarında yazılıp çizildi. İran ise nükleer silah yapmayacağını söylüyor. Bilemeyiz. Gaybı (gizliyi) sadece Allah bilir.”
Yine bu Sayın Erdoğan’ın bu açıklamalarına bakıldığında İsrail’e düşman, İran’a ise son derece dost olduğu zannedilir. Açıklamalar bu yönde olmasına rağmen uygulamalara baktığımızda ise tam tersi bir tabloyla karşılaşıyoruz.
İlk dikkatimizi çeken de AKP’li Türkiye’nin İran’ı hedef alan ve İsrail’i koruyan füze kalkanının radarını kendi topraklarına kabul etmesi…
Madem, İran’ın nükleer çalışmaları barışçıl ve bunu siz ifade ediyorsunuz, İsrail’in ise tamamen savaş ve saldırı maksatlı nükleer çalışmaları var ve 250-350 kadar nükleer başlığa sahip, o halde neden İsrail’i İran’ın füzelerine karşı koruyacak olan füze sistemlerinin beynini Türkiye’ye kabul ediyorsunuz?
Ayrıca, sırf ABD istedi diye İran’ın ekonomisine zarar verebilecek ekonomik adımlar neden atıyoruz? Geçtiğimiz günlerde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Türkiye Petrol Rafinerileri’nin (TÜPRAŞ) İran’dan ham petrol alımlarını yüzde 20 oranında azaltılacağını ve onun yerine Libya’dan petrol ithal edileceğini açıkladı.
Hani şu Kaddafi’nin devrilmesiyle ağırlıklı ABD’li ve Fransız şirketlerinin eline geçen petrollerden…
Siyasilerimizin sözlerinde İran’ın haklılığından dem vuruluyor, uygulamada ise ABD ve İsrail ne isterse yapılıyor, İran’a, Suriye’ye yaptırım üstüne yaptırım uygulanıyor.
Bu Türkiye’ye yakışan bir siyasi anlayış değildir.
Taner Yıldız’ı Arap Baharı’nın Türkiye’ye olan etkisiyle ilgili şu açıklamalrını da bir yere not alın: “Şu anda özellikle bölgedeki Arap Baharı ile beraber enerji sektöründeki istikrarsızlığın, siyasi istikrarsızlığın yükünü Türkiye çekiyor. Hatta dünyanın yükünü Türkiye çekiyor. Biz iktidara geldiğimizde ham petrol 22 dolardı, şu anda 122 dolar”
Lütfen Sayın Bakan ve Sayın Başbakan o halde bize söyler misiniz, kaymağını sürekli olarak ABD’nin, İsrail’in, Fransa’nın yediği bir Arap Baharı projesinde bizim bilfiil ne işimiz var?
Başbakan Erdoğan’ın İran’ın nükleer programı ile ilgili açıklamaları şöyle:
“Hamaney bana ‘Bizim dinimiz kitle imha silahına müsaade etmez, fıkıh yönünden, itikadımız açısından da böyle düşünüyoruz’ dedi. Hamaney saygın, olaylarla ilgili, dışa açık bir insan. Ahmedinecad da aynı noktadan hareketle amaçlarının enerji olduğunu söylüyor.
Takasta anlaşamadıkları için üretime geçtik, artık duramayız diyorlar. Yüzde 3.5’ten yüzde 20’ye belli miktarda zenginleştirilmiş uranyum üretip, santrale yetecek sayıya ulaştıklarında duracaklarını ifade ediyorlar. Yani enerji üretimi için gerekli yakıt çubuğunu üreteceklerini belirtiyorlar.”
Sayın Erdoğan’ın bu açıklamalarına bakıldığında İran’ın nükleer çalışmalarını destekler gibi görünüyor.
Başbakan’ın İsrail’in İran’a olan tavrıyla alakalı açıklamalarına da yer verelim:
“İsrail’in İran’ı vurması felaket olur. Bunu gündeme getirmesi de felaket tellallığıdır. Bunu Obama’ya da söyledim. Böyle bir adım atıldığı anda, bir saldırı durumunda bu bölge tamamen yerle yeksan olur.
ABD Irak’ta telkinlerimize uymadı. Obama geldi, askerini neredeyse tamamen çekti. 2 trilyon dolar kadar para harcadılar, milli bütçeleri büyük hasar gördü. Ama İsrail İran’ı vurursa, ABD-Irak savaşı gibi olmaz, ortaya çok daha ciddi bir şey çıkar.
Burada tartışılmayan başka bir şey var. İran nükleer tehdit haline geliyor diyen İsrail’in 250 ila 350 arasında nükleer savaş başlığı bulunuyor. Bu, bazı yayın organlarında yazılıp çizildi. İran ise nükleer silah yapmayacağını söylüyor. Bilemeyiz. Gaybı (gizliyi) sadece Allah bilir.”
Yine bu Sayın Erdoğan’ın bu açıklamalarına bakıldığında İsrail’e düşman, İran’a ise son derece dost olduğu zannedilir. Açıklamalar bu yönde olmasına rağmen uygulamalara baktığımızda ise tam tersi bir tabloyla karşılaşıyoruz.
İlk dikkatimizi çeken de AKP’li Türkiye’nin İran’ı hedef alan ve İsrail’i koruyan füze kalkanının radarını kendi topraklarına kabul etmesi…
Madem, İran’ın nükleer çalışmaları barışçıl ve bunu siz ifade ediyorsunuz, İsrail’in ise tamamen savaş ve saldırı maksatlı nükleer çalışmaları var ve 250-350 kadar nükleer başlığa sahip, o halde neden İsrail’i İran’ın füzelerine karşı koruyacak olan füze sistemlerinin beynini Türkiye’ye kabul ediyorsunuz?
Ayrıca, sırf ABD istedi diye İran’ın ekonomisine zarar verebilecek ekonomik adımlar neden atıyoruz? Geçtiğimiz günlerde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Türkiye Petrol Rafinerileri’nin (TÜPRAŞ) İran’dan ham petrol alımlarını yüzde 20 oranında azaltılacağını ve onun yerine Libya’dan petrol ithal edileceğini açıkladı.
Hani şu Kaddafi’nin devrilmesiyle ağırlıklı ABD’li ve Fransız şirketlerinin eline geçen petrollerden…
Siyasilerimizin sözlerinde İran’ın haklılığından dem vuruluyor, uygulamada ise ABD ve İsrail ne isterse yapılıyor, İran’a, Suriye’ye yaptırım üstüne yaptırım uygulanıyor.
Bu Türkiye’ye yakışan bir siyasi anlayış değildir.
Taner Yıldız’ı Arap Baharı’nın Türkiye’ye olan etkisiyle ilgili şu açıklamalrını da bir yere not alın: “Şu anda özellikle bölgedeki Arap Baharı ile beraber enerji sektöründeki istikrarsızlığın, siyasi istikrarsızlığın yükünü Türkiye çekiyor. Hatta dünyanın yükünü Türkiye çekiyor. Biz iktidara geldiğimizde ham petrol 22 dolardı, şu anda 122 dolar”
Lütfen Sayın Bakan ve Sayın Başbakan o halde bize söyler misiniz, kaymağını sürekli olarak ABD’nin, İsrail’in, Fransa’nın yediği bir Arap Baharı projesinde bizim bilfiil ne işimiz var?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025