'Tarih, tarihçilere bırakılamaz !' seslendirme dosyası:
Türk coğrafyası ve Türk milleti, batılı devletlerin ve özellikle de ABD'nin asla vazgeçemeyeceği nihayi hedef olarak görülmüştür. Bu hedeflerine ulaşmada kullandıkları en güçlü argüman ise kendi tarihlerinin aynası olan YALAN dır. İşin ilginç yanı ise kurguladıkları en büyük yalanlarının yine kendi içlerindekilerce ortaya çıkarılmış olmasıdır. Sözde 'Ermeni soykırımı' gibi sürekli ısıtılıp ısıtılıp yalandan ve yok yere gündeme getirilen 'lüzumsuk' tez, aslında kendi görevlendirdikleri kişilerce çürütülmüştür.
Ama tüm bu gerçeklere rağmen ortaya çıkarılan bu yalan, suyun başındaki kurtların işlerine gelmediği için sümen altı edilmiştir.
Nasıl mı?
ABD ulusal arşivlerindeki bir raporu düzenleyen 50 kişilik heyet, tarafsız gözlemlerini bütün çıplaklığıyla paylaşıyor.
ABD Kongresi'nin onayı ile ABD Başkanı Woodrow Wilson'un 1 Ağustos 1919 tarihinde Tümgeneral James G. Harbord başkanlığındaki askeri bir heyeti Anadolu ve Kafkaslar'daki durumu incelemek, gerçekleri araştırmak üzere İstanbul'a gönderiyor.
İstihbarat Deniz Subayı Teğmen Robert Steed Dunn raporunu Doğu Anadolu, Karadeniz kıyıları ve Kafkasya'ya yaptığı araştırma gezisinin ardından hazırladı.
24 Temmuz 1919 tarihli raporda şu husus dikkat çekmektedir: Erzurum'da Rusya Ermenistan'ında geçici görevden dönen İngilizler, İngiltere ve Amerika'da ikamet eden Ermenilerin geçmişte Rusya Ermenilerine bomba sağlayarak Müslümanları öldürmeye teşvik ettiklerini ve böylece Müslümanlar misillemeye başladıklarında Ermenilere sempati kazandırmak isteyen ajan provokatörler olduklarını ifade ediyorlar.
General Harbord aynen şöyle yazmıştı: "Adana'da önemli sayıda Ermeni'nin geri döndüğünü ve binlerce Ermeni'nin de aslında başka yerlerde sevk ve iskân edilmiş olduğunu gördük.
Bu Ermenilere Türk yetkililerce iyi davranılıyordu. Ve herhangi bir muhtemel rahatsızlık gösteren hiçbir şey yoktu."
TÜRKLERİ CANLI CANLI YAKTILAR: Harbord'un başında bulunduğu heyet Mardin'e giderken Cerablus'ta İngiliz Albay Wooley ile görüştü. İngiliz Albay Wooley'in tespitleri ise önemliydi. Wooley, Ermeni iddialarını haklı bulmuyordu. Ona göre Güney Anadolu'dan Sivas'a kadar tüm bölgede Türkler çoğunluktaydı. Ermeniler nüfusun yalnızca yüzde 5'ini oluşturuyordu. Sözde soykırımla ilgili Ermeni iddiaları da tutarsızdı. Ayrıca istatistiklerin gösterdiği kadar Ermeni'nin ölmüş olduğu görüşü de doğru değildir.
Wooley o döneme ilişkin şu tespitlerde bulunuyor: "1916 yılında Rus ordusundaki Ermeniler yaklaşık 20 bin kadardı. Ermeni askerlerce sınıf ya da şart gözetmeksizin yaşlı erkekler, kadınlar ve çocuklar dahil 300 ya da 400 bin Türk vatandaş katledilmişti. Bu katliamlara ilave olarak canlı canlı yakma, kafalarına çivi çakma ve derisini yüzme ve benzeri eylemlerle halka zulmettiler."
ERMENİLERE İMTİYAZ SAĞLANDI
Geral Harbord'un, Amiral Bristol'a hitaben yazdığı rapordan: "Ziyaret edilen yerlerde Ermeniler yavaş yavaş evlerine geri dönüyorlar, herhangi bir şiddetle karşılaşmıyorlardı. Bazı durumlarda sahip oldukları mallar kendilerine iade edilmekte ve bazı durumlarda da sevk ve iskân edildikleri dönem için kira ödenmektedir. Ülkede herhangi bir rahatsızlık emaresi ve eski Rus sınırı boyunca toplanan birlikleri gösteren herhangi bir işaret de yoktur.
ASIL BEDELİ TÜRKLER ÖDEDİ
"Kayda değer ikinci konu yaygın inancın tesisine Türk nüfusun savaş sırasında büyük bedel ödemiş olmasıdır. Askere alınanların yüzde 80 ile yüzde 90'ı evlerine dönmemişlerdir. Bu durum köylerde 20 ile 25 yaşındaki erkeklerin bulunmamasından anlaşılmaktaydı. Türkler saldırgan değildi, bilakis ülkedeki İngiliz ve Fransız faaliyetlerinden memnun değillerdi."
Harbord'un nihai raporunda ise şu ifadeler yer aldı: "Kendi hallerine bırakıldıklarında Türklerle Ermenilerin başka devletlerin kışkırtmaları olmadığında şu ana kadar huzur içinde birlikte yaşayabildiklerini gösteren çok şey vardır. 500 yıldır aynı topraklarda yan yana var oluşları şüphe götürmez şekilde birbirlerine olan bağlılıklarını ve karşılıklı çıkarları olduğunu ispatlamaktadır."
Heyet 58 günde Türkiye, Erivan ve Kafkasya bölgesini arabayla, gemiyle, trenle kat ederek raporunu tamamladı.
Demek ki, davasında dik durması ve cesur konuşması gerekenler "TÜRK'LERDİR". Türk yurdunda batılılar fitne çıkarmadığı tüm dönemlerde daima huzur ve sükunet hakim olmuştur. Bu fitne ve işgal projeleri asla geri durmayacağına göre, Türk milletinin ekonomik ve Askeri olarak çok güçlü ve tam bağımsız olması olmazsa olmaz şarttır.
Bu yeter şart için Allah şahittir ki, Prof.Dr.Haydar Baş bey'in "MEM"uygulamaları acil olarak devreye konulmaz sa, yeniden 1919 şartlarına bir gece de dönülebilir!
O taktir de tüm sorumluluk önce milletin daha sonra da siyasetindir.
Ama tüm bu gerçeklere rağmen ortaya çıkarılan bu yalan, suyun başındaki kurtların işlerine gelmediği için sümen altı edilmiştir.
Nasıl mı?
ABD ulusal arşivlerindeki bir raporu düzenleyen 50 kişilik heyet, tarafsız gözlemlerini bütün çıplaklığıyla paylaşıyor.
ABD Kongresi'nin onayı ile ABD Başkanı Woodrow Wilson'un 1 Ağustos 1919 tarihinde Tümgeneral James G. Harbord başkanlığındaki askeri bir heyeti Anadolu ve Kafkaslar'daki durumu incelemek, gerçekleri araştırmak üzere İstanbul'a gönderiyor.
İstihbarat Deniz Subayı Teğmen Robert Steed Dunn raporunu Doğu Anadolu, Karadeniz kıyıları ve Kafkasya'ya yaptığı araştırma gezisinin ardından hazırladı.
24 Temmuz 1919 tarihli raporda şu husus dikkat çekmektedir: Erzurum'da Rusya Ermenistan'ında geçici görevden dönen İngilizler, İngiltere ve Amerika'da ikamet eden Ermenilerin geçmişte Rusya Ermenilerine bomba sağlayarak Müslümanları öldürmeye teşvik ettiklerini ve böylece Müslümanlar misillemeye başladıklarında Ermenilere sempati kazandırmak isteyen ajan provokatörler olduklarını ifade ediyorlar.
General Harbord aynen şöyle yazmıştı: "Adana'da önemli sayıda Ermeni'nin geri döndüğünü ve binlerce Ermeni'nin de aslında başka yerlerde sevk ve iskân edilmiş olduğunu gördük.
Bu Ermenilere Türk yetkililerce iyi davranılıyordu. Ve herhangi bir muhtemel rahatsızlık gösteren hiçbir şey yoktu."
TÜRKLERİ CANLI CANLI YAKTILAR: Harbord'un başında bulunduğu heyet Mardin'e giderken Cerablus'ta İngiliz Albay Wooley ile görüştü. İngiliz Albay Wooley'in tespitleri ise önemliydi. Wooley, Ermeni iddialarını haklı bulmuyordu. Ona göre Güney Anadolu'dan Sivas'a kadar tüm bölgede Türkler çoğunluktaydı. Ermeniler nüfusun yalnızca yüzde 5'ini oluşturuyordu. Sözde soykırımla ilgili Ermeni iddiaları da tutarsızdı. Ayrıca istatistiklerin gösterdiği kadar Ermeni'nin ölmüş olduğu görüşü de doğru değildir.
Wooley o döneme ilişkin şu tespitlerde bulunuyor: "1916 yılında Rus ordusundaki Ermeniler yaklaşık 20 bin kadardı. Ermeni askerlerce sınıf ya da şart gözetmeksizin yaşlı erkekler, kadınlar ve çocuklar dahil 300 ya da 400 bin Türk vatandaş katledilmişti. Bu katliamlara ilave olarak canlı canlı yakma, kafalarına çivi çakma ve derisini yüzme ve benzeri eylemlerle halka zulmettiler."
ERMENİLERE İMTİYAZ SAĞLANDI
Geral Harbord'un, Amiral Bristol'a hitaben yazdığı rapordan: "Ziyaret edilen yerlerde Ermeniler yavaş yavaş evlerine geri dönüyorlar, herhangi bir şiddetle karşılaşmıyorlardı. Bazı durumlarda sahip oldukları mallar kendilerine iade edilmekte ve bazı durumlarda da sevk ve iskân edildikleri dönem için kira ödenmektedir. Ülkede herhangi bir rahatsızlık emaresi ve eski Rus sınırı boyunca toplanan birlikleri gösteren herhangi bir işaret de yoktur.
ASIL BEDELİ TÜRKLER ÖDEDİ
"Kayda değer ikinci konu yaygın inancın tesisine Türk nüfusun savaş sırasında büyük bedel ödemiş olmasıdır. Askere alınanların yüzde 80 ile yüzde 90'ı evlerine dönmemişlerdir. Bu durum köylerde 20 ile 25 yaşındaki erkeklerin bulunmamasından anlaşılmaktaydı. Türkler saldırgan değildi, bilakis ülkedeki İngiliz ve Fransız faaliyetlerinden memnun değillerdi."
Harbord'un nihai raporunda ise şu ifadeler yer aldı: "Kendi hallerine bırakıldıklarında Türklerle Ermenilerin başka devletlerin kışkırtmaları olmadığında şu ana kadar huzur içinde birlikte yaşayabildiklerini gösteren çok şey vardır. 500 yıldır aynı topraklarda yan yana var oluşları şüphe götürmez şekilde birbirlerine olan bağlılıklarını ve karşılıklı çıkarları olduğunu ispatlamaktadır."
Heyet 58 günde Türkiye, Erivan ve Kafkasya bölgesini arabayla, gemiyle, trenle kat ederek raporunu tamamladı.
Demek ki, davasında dik durması ve cesur konuşması gerekenler "TÜRK'LERDİR". Türk yurdunda batılılar fitne çıkarmadığı tüm dönemlerde daima huzur ve sükunet hakim olmuştur. Bu fitne ve işgal projeleri asla geri durmayacağına göre, Türk milletinin ekonomik ve Askeri olarak çok güçlü ve tam bağımsız olması olmazsa olmaz şarttır.
Bu yeter şart için Allah şahittir ki, Prof.Dr.Haydar Baş bey'in "MEM"uygulamaları acil olarak devreye konulmaz sa, yeniden 1919 şartlarına bir gece de dönülebilir!
O taktir de tüm sorumluluk önce milletin daha sonra da siyasetindir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hacı Gaydan / diğer yazıları
- PKK, kutsal üniformamızı giyemez! / 21.07.2025
- İsrail Suriye’yi işgal edecek / 20.07.2025
- Darbeyi önleyen Atatürkçü askerlerdi / 17.07.2025
- Atatürk’te buluşun yoksa elveda Cumhuriyet! / 16.07.2025
- Cumhuriyete dil uzatan TÜRK değildir! / 15.07.2025
- Üzgünüm dostlarım… Artık ulus devlete elveda zamanı! / 14.07.2025
- ABD, 70 milyon Kızılderili Türk’e soykırım yaptı! / 08.07.2025
- PKK’ya değil, ABD’ye silah bıraktırın / 07.07.2025
- Türkiye işgal mi edildi? / 05.07.2025
- Dünya aya giderken biz Silivri’ye gidiyoruz! / 04.07.2025
- İsrail Suriye’yi işgal edecek / 20.07.2025
- Darbeyi önleyen Atatürkçü askerlerdi / 17.07.2025
- Atatürk’te buluşun yoksa elveda Cumhuriyet! / 16.07.2025
- Cumhuriyete dil uzatan TÜRK değildir! / 15.07.2025
- Üzgünüm dostlarım… Artık ulus devlete elveda zamanı! / 14.07.2025
- ABD, 70 milyon Kızılderili Türk’e soykırım yaptı! / 08.07.2025
- PKK’ya değil, ABD’ye silah bıraktırın / 07.07.2025
- Türkiye işgal mi edildi? / 05.07.2025
- Dünya aya giderken biz Silivri’ye gidiyoruz! / 04.07.2025