Türkiye gerçekten de 1929 dünya ekonomik bunalımının kat be kat fazlasını yaşayan ender ülkelerden biri.
Atatürk'ün o dönemde uyguladığı sosyal devlet, milli devlet politikaları sayesinde Türkiye her açıdan bu buhrandan en kazançlı çıkan tek ülke olma başarısını göstermişti.
Devletin ekonomide öncül rol oynamasının ne kadar büyük bir başarı ve getiri sağladığına en çarpıcı örnek, işte bu dönemde yüce önderimizin milli ekonomi sistemini uygulamış olmasıdır.
Her alanda bir üretim seferberliği başlatılmıştı.
Devlet ise bu üretim alanlarının tamamına müdahale ederek, meydana gelmesi muhtemel krizlerin daha oluşmadan bertaraf edilmesi sağlanıyordu.
Atatürk'ün şehit edilmesi sonrasında Türkiye, yönünü ve tercihini tümüyle Batı'ya dönerek kullanmış ve böylece zokayı yutmaktan kurtulamamıştı.
O gün bu gündür Türkiye Batı'dan ithal etmek zorunda bırakılan yüksek katma değerli ve hatta değersiz çok sayıda ürünlere, olağanüstü servetler aktarmayı sürdürüyor.
Aslına bakılırsa ithal edilen çoğu ürün kalemlerinin hammaddesi, Türkiye'den bu ülkelere bedava fiyatına ihraç ediliyor.
Şayet Türkiye 1938 sonrası yönünü çevirdiği Batı'dan yüksek teknoloji transferi yapmış ve buna ilişkin Know-how altyapısına sahip olmayı başarabilseydi, bugün ithal ettiğimiz tüm ürünleri biz ihraç ediyor olacaktık.
Milli olmaktan uzak hükümetlerin Batı dünyasına karşı bu denli kayıtsız şartsız teslimiyet içinde olmalarının ağır faturasını, halen daha tüm millet olarak ödemeye devam ediyoruz!
Bakınız bu dediğim husus yapılmış olsaydı Türkiye bugün ithal etmek zorunda kaldığı ürünleri kendisi ihraç edecekti.
İşte bugün hiç yoktan yere tam bağımlı hale geldiğimiz ve büyük servetler aktarmak zorunda bırakıldığımız ithal ürün kalemlerinden bazıları:
Doğalgaz ve petrol, otomotiv ve elektronik aletler.
Mineral yakıtlar ve yağlar.
Makine, Motor, Mekanik aletler.
Demir ve çelik.
Altın, gümüş, mücevher, değerli taşlar.
Elektrik, elektronik makine teçhizat.
Plastikler ve bunlardan oluşan eşyalar.
Motorlu taşıtlar ve parçaları.
Organik kimyasallar.
Alüminyum ve alüminyumdan oluşan eşyalar.
Bakır ve bakırdan eşyalar.
Hububat, Pamuk.
Optik, fotoğraf, teknik, tıbbi cihazlar.
Eczacılıkla ilgili ürünler.
Kauçuk ve kauçuktan eşyalar.
Tüm bunlara ilave olarak da;
Hayvan yemi, bitkisel yağ, un, şeker ve şekerli mamuller ile kakao ve çikolatalı ürünler.
Allah aşkına bunları üretemeyecek kadar geri kalmış bir ülke miyiz?
Bu ithal ürünlerden sadece, doğalgaz ve petrol dışında hiçbir ürünü ithal etmeden kolayca üretebileceğimiz bir maden zenginliğine sahibiz.
Kaldı ki, doğalgaz ve petrol konusunda Türkiye'nin yerli ve milli rezervleri halen daha bugün Türk milletinden gizlenmektedir.
Bu kadar kolay üretilip, kendi topraklarımızda milyonlarca insanımızı nitelikli istihdam sahibi yapmak varken, neden biz bu ürünleri sürekli olarak Batı'dan alıyoruz sorusunun tek yanıtı, asla gelişmiş endüstriye geçişimizdeki gecikme değildir.
Atatürk'ün izini terk etmekten başka hiçbir yanıtın peşinde koşmayınız.
Türkiye yukarıda sayılan ithal ürün kalemlerinin tamamını üretebilecek insan kalitesi ve teknolojik birikimine sahiptir.
Eksik olan tek şey, milli bir siyasettir.
Eksik olan bir başka şey, siyasetin artık hiçbir şekilde çözüm üretememesidir.
Bütün bu olumsuz gibi görülen tabloya rağmen, milletçe "Var bi hayalimiz" demekten asla geri durmamalıyız.
"Var bi hayalimiz" sloganı da, BTP lideri Hüseyin Baş'a aittir.
Ve bence Türkiye 100 yılının yeni ekonomi modeli, Haydar Baş Bey'in devrim niteliğindeki, Milli Ekonomi Modeli olacaktır.
Ne AK Parti'nin, ne CHP'nin ve ne de İYİ Parti'nin elinde, ülkemizi içerisinde bulunduğu bu ağır buhrandan çekip çıkaracak tek bir maddelik çözüm bulunmamaktadır.
Türkiye'nin yeni 100. yılında iki isim çokça konuşulacak ve gündeme gelecektir.
Bu isimlerden biri, yaptığı her açıklamasıyla milletimizin dikkatini çekmeyi başaran Hüseyin Baş Bey olacaktır.
Bundan böyle çokça dile getirileceğinden ve uygulama imkânı bulacağından emin olduğum bir diğer çok önemli isim ise Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in, "Ben bunu Türk milleti için yazdım" dediği, Milli Ekonomi Modeli tezi olacaktır.
Bütün bunlardan çok daha önemli olanı nedir biliyor musunuz?
Milletimizin bu değerlere sahip çıkıp çıkmayacağıdır.
Yoksa altın her daim altındır ve değerinden hiçbir şey kaybetmez.
- Kürt isyanlarının asıl nedeni / 01.09.2025
- Sen olmasaydın, biz olmayacaktık / 29.08.2025
- Bu millet Türk’tür, dili Türkçedir! / 28.08.2025
- Osmanlı seviciler iyi okusun! / 27.08.2025
- Özgür Bey peşini bırakmayacağım / 26.08.2025
- Komisyondan eyalet sistemi kararı çıkabilir! / 25.08.2025
- Özgür Özel bu yazı senin için / 22.08.2025
- Ulus devlet yapısına nükleer bomba / 19.08.2025
- Atatürk mucizesi ve CHP bilinmezliği / 18.08.2025