ANAP lideri Yılmaz'ın askeri hedef tahtasına oturtarak başlattığı Ulusal Güvenlik tartışmasına en hararetli destek PKK yayın organından geldi.
Başlı başına bu bile Yılmaz'ın hangi tehlikeli sulara kulaç attığını yetirince göstermiyor mu?
Bölücü yayın organından sonra en büyük destek Batıcı mütareke medyasından geldi.
Üçüncü sırada ise, henüz kuruluş aşamasında olan Erdoğan'ın yeni oluşumundan geldi.
Bu durum dahi, ben Türk değil Türkiyeliyim diyen ve bölücü etnik ayrımcılığa göz kırpan yeni rotasını göstermektedir. Devletle milletle kavgalı olan marjinal unsurların truva atı olmayı değişim zannedenlere duyrulur.
Yılmaz'a utangaç destek veren Saadet'lilerin her konuda olduğu gibi bu konuda da kafalarının hayli karışık olduğunu belirtmeye gerek yok.
Yılmaz'ın yukarıda saydığımız kesimleri baştan çıkaran iddiasının özü neydi?
Yılmaz şöyle demişti: "Ulusal Güvenlik kavramı, devletimizin geleceğini sağlamlaştırıcı her adımın engelleyicisi konumuna getirilmiştir. Devletin bekasını sağlayacak bir kavram, devletin can damarlarını keser hale getirmeyi dünya üzerinde yalnız Türkiye becerebildi".
Yılmaz, Devletin can damarının da AB üyeliği olduğunu söylüyor.
Yılmaz, ulusun bütününü ilgilendiren Ulusal Güvenlik belgesinin ulusun bütünü tarafından tartışılması gerektiğini belirterek sözümona "demokrat pozlara" giriyor.
İşin en trajikomik yanı da burası.
Yılmaz ve demokrasi kelimeleri yanyana dahi durmakta zorlanıyor.
Olur ya Yılmaz geçmiş icraatlarından nadim olup, siyaseti komploculuğa indirgeyen duruşundan, demokrat bir duruşa vaziyet almış olabilir. O halde konjonktürel demokratımıza bazı sorular sormamız icap edecek.
Ülkeyi küresel politikalarla batırma noktasına getiren Kemal Derviş'in ABD tarafından başımıza atanması demokratik mi?
Bu durumu millet ve şahsınız adına nasıl içinize sindiriyorsunuz?
Devletin hazırladığı ve milletin bekası için önemli bulduğu 1015 sayfalık Milli Siyaset Belgesini, "devletin can damarını kesen antidemokratik engel" olarak görüyorsunuz da, 1500 sayfalık Avrupa Ulusal Belgesini niçin engel olarak görmüyorsunuz?
Millet evlatlarının, devlet yetkililerinin Ulusal Güvenlik belgesini milletle tartışmadan hazırlamasını antidemokratik buluyorsunuz. İyi güzel de, bir milletin, bir ülkenin, bir devletin egemenlik yetkisinin içine dahil olup olmayacağını bilmediğimiz AB'ye devrine, millete sormadan nasıl cür'et edebiliyorsunuz.
Herkes birinci dereceden sorumlu olduğu konularda demokratlığını gösterse daha anlamlı olmaz mı?
Siz, Avrupa Birliğine uyumdan sorumlu bir bakan olarak önce Avrupa Birliğine üyelik konusunu bir millet huzurunda tartışıp karara bağlayın bakalım.
Hadi yürü de demokratik endamını bir görelim.
Yılmaz'a böyle deriz.
Siz Yılmaz'ın arkasında saf duran bilumum sahte demokratlar size de böyle deriz.
Bu sorulara sağlıklı cevap verebilirseniz tartışmayı sürdürebiliriz.
Başlı başına bu bile Yılmaz'ın hangi tehlikeli sulara kulaç attığını yetirince göstermiyor mu?
Bölücü yayın organından sonra en büyük destek Batıcı mütareke medyasından geldi.
Üçüncü sırada ise, henüz kuruluş aşamasında olan Erdoğan'ın yeni oluşumundan geldi.
Bu durum dahi, ben Türk değil Türkiyeliyim diyen ve bölücü etnik ayrımcılığa göz kırpan yeni rotasını göstermektedir. Devletle milletle kavgalı olan marjinal unsurların truva atı olmayı değişim zannedenlere duyrulur.
Yılmaz'a utangaç destek veren Saadet'lilerin her konuda olduğu gibi bu konuda da kafalarının hayli karışık olduğunu belirtmeye gerek yok.
Yılmaz'ın yukarıda saydığımız kesimleri baştan çıkaran iddiasının özü neydi?
Yılmaz şöyle demişti: "Ulusal Güvenlik kavramı, devletimizin geleceğini sağlamlaştırıcı her adımın engelleyicisi konumuna getirilmiştir. Devletin bekasını sağlayacak bir kavram, devletin can damarlarını keser hale getirmeyi dünya üzerinde yalnız Türkiye becerebildi".
Yılmaz, Devletin can damarının da AB üyeliği olduğunu söylüyor.
Yılmaz, ulusun bütününü ilgilendiren Ulusal Güvenlik belgesinin ulusun bütünü tarafından tartışılması gerektiğini belirterek sözümona "demokrat pozlara" giriyor.
İşin en trajikomik yanı da burası.
Yılmaz ve demokrasi kelimeleri yanyana dahi durmakta zorlanıyor.
Olur ya Yılmaz geçmiş icraatlarından nadim olup, siyaseti komploculuğa indirgeyen duruşundan, demokrat bir duruşa vaziyet almış olabilir. O halde konjonktürel demokratımıza bazı sorular sormamız icap edecek.
Ülkeyi küresel politikalarla batırma noktasına getiren Kemal Derviş'in ABD tarafından başımıza atanması demokratik mi?
Bu durumu millet ve şahsınız adına nasıl içinize sindiriyorsunuz?
Devletin hazırladığı ve milletin bekası için önemli bulduğu 1015 sayfalık Milli Siyaset Belgesini, "devletin can damarını kesen antidemokratik engel" olarak görüyorsunuz da, 1500 sayfalık Avrupa Ulusal Belgesini niçin engel olarak görmüyorsunuz?
Millet evlatlarının, devlet yetkililerinin Ulusal Güvenlik belgesini milletle tartışmadan hazırlamasını antidemokratik buluyorsunuz. İyi güzel de, bir milletin, bir ülkenin, bir devletin egemenlik yetkisinin içine dahil olup olmayacağını bilmediğimiz AB'ye devrine, millete sormadan nasıl cür'et edebiliyorsunuz.
Herkes birinci dereceden sorumlu olduğu konularda demokratlığını gösterse daha anlamlı olmaz mı?
Siz, Avrupa Birliğine uyumdan sorumlu bir bakan olarak önce Avrupa Birliğine üyelik konusunu bir millet huzurunda tartışıp karara bağlayın bakalım.
Hadi yürü de demokratik endamını bir görelim.
Yılmaz'a böyle deriz.
Siz Yılmaz'ın arkasında saf duran bilumum sahte demokratlar size de böyle deriz.
Bu sorulara sağlıklı cevap verebilirseniz tartışmayı sürdürebiliriz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014