Çok partili siyaset tarihimizdeki '10 yılda bir' temposunu tutturmuş "ara tatil"lerin perde arkasını irdeleyenler, darbelerin bir biçimde Washington'la bağlantılarını kurarlar.
Kimisi darbenin ayak seslerini Washington'dan aldığı gibi fötrünü kapmış, kimisi 'ya huuu ne oluyoruz' demeye fırsat kalmadan kulağını kaptırmıştı nitekim.
Bu apoletik şamarları, özel bağlamda Amerika'nın Ankara'da kendini iktidar zannedenlerin kulaklarını çekmesi ve hizaya sokması olarak değerlendiren strateji uzmanlarının sayısı da hayli fazladır.
Her neyse, geçeni şöyle bir teğet geçtik.
Şimdi ise konjonktür değişti, kriterler değişti, yöntemler gelişti.
AB atmosferine girdik; Uyum yasaları icad oldu, mertlik bozuldu.
ABD de, havuç ve sopasını değiştirdi.
Keser döndü sap döndü, gün geldi hesap döndü derken; ABD Süleymaniye'de askerlerimizin başına çuval geçirdi, AB Kosova-Prizren'de Yüzbaşımızı coplayıp silahına el koymaya çalıştı.
Ankara'dakiler, artık ne apolet fobisi yaşıyor, ne de fötrlerini kaptırma endişesi taşıyor.
Hepsi, AB paketine sarıldı ve ABD çuvalına kondu; Ankara'da ortalık sütliman.
Elimizi-eteğimizi ve son gelişmelerden anlaşıldığı üzere yüreğimizi çektiğimiz bölgemiz, Ortadoğu ise tam bir kaos. Kendi çöplüğümüzde şimdi sadece işgalci ABD ötüyor, öttürüyor.
Hani kulaklarınıza çalmıştır; been sizin ba-ba-nızım ben ne der-sem o olur, ben sizin babanızım ben ne der-sem o olur, diye?
Amerika, mahallemizde işte bu nakaratla dolanıyor.
Bu nakaratla, sonbahara kadar Irak'a asker göndermemizi istiyor.
Ve tabii ki, bu nakaratla "konjonktürel havuç ve sopa"sını gösteriyor Ankara'dakilere.
El- Kredi ve el- Kaide?
El- Kredi havuç, el- Kaide sopadır.
Mart dönemindeki tezkere hamlesindeki el-Kredi'den payımıza bir şey düşmedi. Ankara bu sebeple temkinli.
ABD Hazine Bakan Yardımcısı John Taylor, Washington'un Türkiye için öngördüğü "8.5 milyar dolar krediye çevrilebilir 1 milyar dolarlık hibe"ye ilişkin anlaşmanın, taraflarca Eylül sonlarında Dubai'de yapılacak IMF-Dünya Bankası güz toplantıları sırasında imzalanacağını umduklarını söylüyor.
Washington, ipe kredi yerine un sermeye başlayınca, Ankara'dakiler de tezkere Ekim'i filan bulur demeye başladılar. Bu arada Irak'a gönderilen gözlemci heyetten, "sakın ola ABD'nin güdümünde Irak'a gitmeyelim; Irak halkı işgalcilerle beraber veya onların güdümünde Türk askeri istemiyor" mesajının gelmesi biraz pişmiş aşa su gibi oldu.
Ankara'dakiler tabii refleks olarak yutkunmaya başlayınca, ABD anında devreye giriyor.
El- Kredi'nin yanı sıra El-Kaide ekranlarda görünüyor.
Amerikan Haber Ajansı AP'nin güya ele geçirdiği bir el- Kaide kaseti sebebiyle önceki günden beri Ankara ve İstanbul hareketli saatler yaşıyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan, önceki gün İstanbul Koşuyolu Polis Hastanesi'nin helikopter pistine apar-topar iniyor. İstanbul Valisi Muammer Güler ve Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'la El- Kaide çerçevesinde bir görüşme yapıyor.
Güya AP'nin ele geçirdiği kasette, El Kaide militanı Ebu Nasır Mahmud, sair örgütlerle birlikte, Türkiye, Yemen ve Suudi Arabistan'da eylem hazırlığında bulunduklarını açıklıyor. Bu arada Sudanlı diplomatların Emniyet Müdürü Cerrah'a, gece yarısı gelerek Türkiye'de varolduğu iddia edilen El Kaide hücrelerine mali destek sağlayan ve BM tarafından terör listesinde adı geçen Sudanlılarla ilgili bilgi verdiği belirtiliyor... Tabii ki, ziyaret dün Cerrah tarafından yalanlandı. Her neyse.
Türkiye'nin başına sadece çuval geçirilmemiş; el- Kredi ve el- Kaide cenderesine alınmış vaziyette.
Bölgemiz ve ülkemiz maalesef her türlü riske, her türlü provokasyona açık? Ne kadar "ipini koparmış global" varsa hepsi bölgemize doluşmuş, Bağdat'a, Musul'a, Kerkük'e yerleşmişler.
Bir dem el- Kredi diye görünüyorlar, bir dem el- Kaide diye; başka yerlerde aramayın bunları? Aynı vücudun biri sol, diğeri sağ koludur.
Böylesi bir cendereye alınmış Türkiye'yi Washington'un aklıyla yönlendirmek, aziz milletimizin vicdanına ve tarihine kulak asmamaktır, işgalci ABD'ye teslim olmaktır.
Tarihin tam bu kırılma noktasında Türkiye, yürekleri, akılları ve bilekleri "bir" edecek yepyeni bir strateji üretmek zorundadır. Amerika'nın el- Kredi ve el- Kaide cenderesinden Ankara'dakilerin kurtulmasının tek yolu budur.
Kimisi darbenin ayak seslerini Washington'dan aldığı gibi fötrünü kapmış, kimisi 'ya huuu ne oluyoruz' demeye fırsat kalmadan kulağını kaptırmıştı nitekim.
Bu apoletik şamarları, özel bağlamda Amerika'nın Ankara'da kendini iktidar zannedenlerin kulaklarını çekmesi ve hizaya sokması olarak değerlendiren strateji uzmanlarının sayısı da hayli fazladır.
Her neyse, geçeni şöyle bir teğet geçtik.
Şimdi ise konjonktür değişti, kriterler değişti, yöntemler gelişti.
AB atmosferine girdik; Uyum yasaları icad oldu, mertlik bozuldu.
ABD de, havuç ve sopasını değiştirdi.
Keser döndü sap döndü, gün geldi hesap döndü derken; ABD Süleymaniye'de askerlerimizin başına çuval geçirdi, AB Kosova-Prizren'de Yüzbaşımızı coplayıp silahına el koymaya çalıştı.
Ankara'dakiler, artık ne apolet fobisi yaşıyor, ne de fötrlerini kaptırma endişesi taşıyor.
Hepsi, AB paketine sarıldı ve ABD çuvalına kondu; Ankara'da ortalık sütliman.
Elimizi-eteğimizi ve son gelişmelerden anlaşıldığı üzere yüreğimizi çektiğimiz bölgemiz, Ortadoğu ise tam bir kaos. Kendi çöplüğümüzde şimdi sadece işgalci ABD ötüyor, öttürüyor.
Hani kulaklarınıza çalmıştır; been sizin ba-ba-nızım ben ne der-sem o olur, ben sizin babanızım ben ne der-sem o olur, diye?
Amerika, mahallemizde işte bu nakaratla dolanıyor.
Bu nakaratla, sonbahara kadar Irak'a asker göndermemizi istiyor.
Ve tabii ki, bu nakaratla "konjonktürel havuç ve sopa"sını gösteriyor Ankara'dakilere.
El- Kredi ve el- Kaide?
El- Kredi havuç, el- Kaide sopadır.
Mart dönemindeki tezkere hamlesindeki el-Kredi'den payımıza bir şey düşmedi. Ankara bu sebeple temkinli.
ABD Hazine Bakan Yardımcısı John Taylor, Washington'un Türkiye için öngördüğü "8.5 milyar dolar krediye çevrilebilir 1 milyar dolarlık hibe"ye ilişkin anlaşmanın, taraflarca Eylül sonlarında Dubai'de yapılacak IMF-Dünya Bankası güz toplantıları sırasında imzalanacağını umduklarını söylüyor.
Washington, ipe kredi yerine un sermeye başlayınca, Ankara'dakiler de tezkere Ekim'i filan bulur demeye başladılar. Bu arada Irak'a gönderilen gözlemci heyetten, "sakın ola ABD'nin güdümünde Irak'a gitmeyelim; Irak halkı işgalcilerle beraber veya onların güdümünde Türk askeri istemiyor" mesajının gelmesi biraz pişmiş aşa su gibi oldu.
Ankara'dakiler tabii refleks olarak yutkunmaya başlayınca, ABD anında devreye giriyor.
El- Kredi'nin yanı sıra El-Kaide ekranlarda görünüyor.
Amerikan Haber Ajansı AP'nin güya ele geçirdiği bir el- Kaide kaseti sebebiyle önceki günden beri Ankara ve İstanbul hareketli saatler yaşıyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan, önceki gün İstanbul Koşuyolu Polis Hastanesi'nin helikopter pistine apar-topar iniyor. İstanbul Valisi Muammer Güler ve Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'la El- Kaide çerçevesinde bir görüşme yapıyor.
Güya AP'nin ele geçirdiği kasette, El Kaide militanı Ebu Nasır Mahmud, sair örgütlerle birlikte, Türkiye, Yemen ve Suudi Arabistan'da eylem hazırlığında bulunduklarını açıklıyor. Bu arada Sudanlı diplomatların Emniyet Müdürü Cerrah'a, gece yarısı gelerek Türkiye'de varolduğu iddia edilen El Kaide hücrelerine mali destek sağlayan ve BM tarafından terör listesinde adı geçen Sudanlılarla ilgili bilgi verdiği belirtiliyor... Tabii ki, ziyaret dün Cerrah tarafından yalanlandı. Her neyse.
Türkiye'nin başına sadece çuval geçirilmemiş; el- Kredi ve el- Kaide cenderesine alınmış vaziyette.
Bölgemiz ve ülkemiz maalesef her türlü riske, her türlü provokasyona açık? Ne kadar "ipini koparmış global" varsa hepsi bölgemize doluşmuş, Bağdat'a, Musul'a, Kerkük'e yerleşmişler.
Bir dem el- Kredi diye görünüyorlar, bir dem el- Kaide diye; başka yerlerde aramayın bunları? Aynı vücudun biri sol, diğeri sağ koludur.
Böylesi bir cendereye alınmış Türkiye'yi Washington'un aklıyla yönlendirmek, aziz milletimizin vicdanına ve tarihine kulak asmamaktır, işgalci ABD'ye teslim olmaktır.
Tarihin tam bu kırılma noktasında Türkiye, yürekleri, akılları ve bilekleri "bir" edecek yepyeni bir strateji üretmek zorundadır. Amerika'nın el- Kredi ve el- Kaide cenderesinden Ankara'dakilerin kurtulmasının tek yolu budur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019