11 Eylül darbesi sadece ABD iç dengelerini ve Orta Doğu'yu sarsmadı. Türkiye'yi de salladı. Bunun ilk sinyalini AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Gül vermiştir: "AKP 11 Eylül'ün çocuğudur". Türkçe'si AKP ABD'nin dalgaboyunda bir siyasi mühendislik projesidir. Yine seçimlerden öne AKP lideri Erdoğan'a ait eski kasetlerin vizyona sokulması üzerine benzer bir tepki vermişti: "Soğuk savaş koşullarında söylenmiş şeylerdi, ben artık değiştim."
AKP bu kasetler yukarıda olup bitenlerden, yürütülen pazarlıklardan habersiz AKP tabanının partisine daha da sarılmasına neden olmuş "Bak bizimki değişmedi. Sadece siyasetin gereğini yapıyor" diye kendini avutmuş, diğer yandan AKP'yi yeni yeni keşfeden ona yeni yeni yatırım yapmaya karar veren light kitleleri AKP'nin değiştiğine inandırmıştı.
Bir taşla iki kuş vurulmuştu. Ama AKP salt bu değişimin ödülünü yığınlardan alarak iktidar olmamıştı. Dün 28 Şubat sürecinde kendilerini tasfiye eden medya ve güç odaklarının da 11 Eylül sonrası dönüşümleri onları aynı dalgaboyunda buluşturmuştu. Bunun en sembolik göstergesi Milli Görüş kadrosunu tasfiye eden zinde kuvvetlerin seçim öncesi AKP liderine "millet iradesine saygımız gereği hassasiyetlerimize uyduğunuz müddetçe iktidarınıza engel olmayız. Aksi takdirde Meclis'i başınıza yıkarız" mesajıydı.
Gerçekten de AKP, medyada uçuşan rejim aleyhtarı kasetlere hukuken yasaklı olmasına rağmen TSK sayesinde seçime sokulacak kadar kullanmıştır.
AKP'nin önünü kesecek diye beklenen askeri cenahın da 11 Eylül sonrası konjonktürüne uygun bir dönüşüm içine girdiği sadece AKP'nin hukuk zorlanarak iktidar olmasına göz yumması ile diğer iktidarın ABD-AB ve İMF güzergahında geleneksel devlet kurumlarını ve politikalarını tasfiye etmesinde bir sorunla karşılaşmamasında da görmek mümkün.
Bu durum ilginç bir paradoksu da açığa çıkardı. 28 Şubat'tan bu yana siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın sorumlusu olarak geleneksel devlet erkini gören millet, AKP liderini bir Köroğlu gibi halk kahramanı olarak görmüş ama iktidar sürecinde bunun tam aksi bir fotoğrafla karşılaşmıştır.
Bu büyünün bozukluğunu fark eden iktidar YÖK polemiği ile statüko ile kavgalı olduğu izlenimini vererek şimdilik tabanını tatmin etmeye çalışıyor. Ancak bu kayıkçı kavgası AKP'nin hızla kendisini iktidar eden milletin dalgaboyundan koparak ABD'nin ve küresel güçlerle onun içerideki taşeronlarının dalgaboyuna yaklaştırıyor. Irak'a asker gönderme kararı bu süreci büsbütün hızlandırabilir.
AKP bu kasetler yukarıda olup bitenlerden, yürütülen pazarlıklardan habersiz AKP tabanının partisine daha da sarılmasına neden olmuş "Bak bizimki değişmedi. Sadece siyasetin gereğini yapıyor" diye kendini avutmuş, diğer yandan AKP'yi yeni yeni keşfeden ona yeni yeni yatırım yapmaya karar veren light kitleleri AKP'nin değiştiğine inandırmıştı.
Bir taşla iki kuş vurulmuştu. Ama AKP salt bu değişimin ödülünü yığınlardan alarak iktidar olmamıştı. Dün 28 Şubat sürecinde kendilerini tasfiye eden medya ve güç odaklarının da 11 Eylül sonrası dönüşümleri onları aynı dalgaboyunda buluşturmuştu. Bunun en sembolik göstergesi Milli Görüş kadrosunu tasfiye eden zinde kuvvetlerin seçim öncesi AKP liderine "millet iradesine saygımız gereği hassasiyetlerimize uyduğunuz müddetçe iktidarınıza engel olmayız. Aksi takdirde Meclis'i başınıza yıkarız" mesajıydı.
Gerçekten de AKP, medyada uçuşan rejim aleyhtarı kasetlere hukuken yasaklı olmasına rağmen TSK sayesinde seçime sokulacak kadar kullanmıştır.
AKP'nin önünü kesecek diye beklenen askeri cenahın da 11 Eylül sonrası konjonktürüne uygun bir dönüşüm içine girdiği sadece AKP'nin hukuk zorlanarak iktidar olmasına göz yumması ile diğer iktidarın ABD-AB ve İMF güzergahında geleneksel devlet kurumlarını ve politikalarını tasfiye etmesinde bir sorunla karşılaşmamasında da görmek mümkün.
Bu durum ilginç bir paradoksu da açığa çıkardı. 28 Şubat'tan bu yana siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın sorumlusu olarak geleneksel devlet erkini gören millet, AKP liderini bir Köroğlu gibi halk kahramanı olarak görmüş ama iktidar sürecinde bunun tam aksi bir fotoğrafla karşılaşmıştır.
Bu büyünün bozukluğunu fark eden iktidar YÖK polemiği ile statüko ile kavgalı olduğu izlenimini vererek şimdilik tabanını tatmin etmeye çalışıyor. Ancak bu kayıkçı kavgası AKP'nin hızla kendisini iktidar eden milletin dalgaboyundan koparak ABD'nin ve küresel güçlerle onun içerideki taşeronlarının dalgaboyuna yaklaştırıyor. Irak'a asker gönderme kararı bu süreci büsbütün hızlandırabilir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014