"Ben yaparım"

AKP hükumeti ve benzeri siyaset sınıfının ülkeye verdiği en önemli zarar "bu milletin bir şey yapamayacağına dair verdikleri mesajdır" diye düşünüyorum.Avrupa Birliği, ABD ve İMF eksenli siyaset açı açık bunu ifade ediyor:"Türk Milleti kendi ayakları üzerinde duramaz"Bu temel argümanın birde doğal sonucu var tabii:"AB'ye-ABD'ye İMF'ye mahkumuz"Durum böyle olunca ortaya şöyle garip bir  görüntü çıkıyor. Brüksel-Washington hattına mahkum siyaset "bir şey yapmanın değil, bir şey yapamamanın gerekçelerini üretmekle" meşgul oluyorlar. Bu Türkiye'ye özgü garip ve o kadarda acı bir fotoğraftır. Aynı zamanda bu ülke üzerinde yürütülen en zararlı psikolojik savaş argümanıdır.Deyim yerindeyse daha savaş meydanına çıkamadan kendi ellerinizle ayaklarınıza zincir takmanız gibi bir şeydir bu!Yazık ki bahse konusu siyaset sınıfı kadar, Din adına ortaya çıkan Diyalogcu garabetlerde aynı temenna yarışı içindeler. Onlar da bize bu milletin neler yapabileceğinin değil, neler yapamayacağını, AB'nin-ABD'nin ne kadar vazgeçilmez olduğunu anlatıyorlar. AB-ABD seviciliği yarışında yerlerini alıyorlar. Haşa bu adresleri resmen kutsayarak bu büyük milleti kurtlar sofrasına teslim ediyorlar.***Prof. Dr. Haydar Baş'ın miting meydanlarında çokca kullandığı, ısrarla altını çizdiği bir söylem var:"Ben yaparım"Prof. Dr Baş ısrarla bu milletin tarihinde yaşadığı ve yaşattığı medeniyeti anlatıyor, çözüm paketlerini arda arda sıralıyor ve "ben yaparım" diyor."Ben yaparım" cümlesi bir boyutu ile bu milletin kendi ayakları üzerinde durabileceğini de anlatıyor. Yani "ben yaparım" demek aynı anda" bu millet yapar" anlamına da  geliyor.BTP genel Başkanını diğer siyaset sınıfında ayıran en önemli farklardan birisi bu noktadır.Prof. Dr. Haydar Baş "ben yaparım, bu millet yapar" derken, ötekiler "biz yapamayız. Bu işi ancak AB-ABD ve İMF yapar" ı oynuyorlar.Yani mandacı siyaset aslanı kuzuya çevirirken, Prof. Dr Baş aslana aslanlığını hatırlatıyor, ötesinde bunu hamasatle sınırlandırmayarak projeye döküyor.Bunun ne kadar önemli ve tarihsel bir misyon olduğunun bilmiyorum farkında mısınız?Ülkeyi Muz Cumhuriyeti ile Kainat Devleti arasında tercihe götürecek tılsımlı nokta burasıdır.Ya mandacı siyasetin terkine bineceğiz ve Bölünmüş-Parçalanmış haritalarla karşılaşacağız. Ya da Prof. Dr. Baş'la Kainat Devleti olacağız!Hiç kimse önümüze bir "tercih" konulmadığını söyleyemez. Temel zorluk şurada yatıyor. Biz bu tercihi yazık ki "aydın" sıfatı ile önümüze çıkanlara ve medyaya rağmen yapacağız.Ama bu kötü pozisyonu şu formülle aşabiliriz:"Gelme ey kötü gün, geldinse hoş geldin, sefa geldin!"Yani aydına, medyaya, müslüman görünüp dışarısı ile iş tutanlara, milliyetçi görünüp yabancılara alet olanlara ve mandacı siyasete rağmen önümüze konulan Kainat Devleti tercihini kullanabiliriz.Ben yaparım" diyen ses o kadar güçlüdür ki hiç kimse "duymadık, işitmedik, bilmedik, bilemedik" diyemez.Her şeye rağmen...