İstanbul Güngören'de yaşanan vahşetin ardından hemen herkes "Birlik ve Beraberlik" çağrısı yaptı. Ardından Anayasa Mahkemesi'nin AKP'nin kapatılmaması kararı da yine "Birlik ve Beraberlik" konusunu bir kere daha ön plana çıkardı.Esasen halkın da yıllardan beri beklediği Birlik ve Beraberlikten başka bir şey değil. Seçimler yaklaştıkça beklenmedik ve toplumu yasa boğan gelişmeler oldukça ilk akla gelen hep "Birlik ve Beraberlik" olmuştur.Bunu inkar mümkün mü? Hayır! Elbette hayır. Peki!... Bu devletle, bu milletle ve bu topraklarla az da olsa bir bağı olan herhangi birisinin farklı ve aykırı düşüncesi veya iddiası olabilir mi? Tabii ki hayır.Zaten olması gereken de bu değil mi? Şimdi düşünmek, merak etmek ve hatta sormak gerekmez mi? Bu hal nedir? diye Bayram mesajlarında; "Birlik ve Beraberlik" felaket zamanlarında; Birlik ve Beraberlik" Başımızı duvara çarptıkça; "Birlik ve Beraberlik"? Sonra herkes yoluna.Endişemiz bunun böyle devam edeceği yolunda. Çünkü; bugüne kadar ülkeyi idare edenlerin, bürokrasi hizmeti verenlerin, ilim, fikir ve düşünce çevrelerinin "Birlik ve Beraberlik adına söylediklerine ve ortaya koyduklarına baktığımızda ortada hiç bir şey yok. Basma kalıp cümleler ve temenniler? Yani bugün Birlik ve Beraberlik" görünüdür. "Birlik ve Beraberliğe" her zamankinden daha çok muhtaç olduğumuz bir süreçten geçiyoruz gibi tekrarlar.Bugün de aynı isteklerde bulunmamız bunun bir isbatı değilmidir. Evet, maalesef hep böyle olmuştur. Bu noktada bilhassa bütün yetkililerin, sorumlularının ve ilgililerin şu iki soruyu sorması hem kaçınılmazdır ve hem de samimiyet testidir. Birinci soru ve aynı zamanda bir durum değerlendirmesi? Nerde hata yaptık, nerde yanlış yaptık? Evet bu soru mutlaka sorulmalı. Hiç şüphesiz bunu da öncelikle ve bir vazife olarak siyaset, ilim, fikir, düşünce, sanat ve iş dünyasının aktörlerinin yapması gerekir. Şöyle de denilebilir; ülkenin bugünlere gelmesinde rolü ve payı olanların eğer gelinen bu noktadan gerçekten rahatsızlık ve endişe duyuyorlarsa hiç sağa sola bakmadan önce kendilerini "nerde hata yaptım" "nerde yanlış yaptım" öz eleştirisine tabi tutmaları gerekmez mi? Yani her ilgilinin, yetkilinin ve sorumlunun bir durum değerlendirmesi, deyim yerinde ise bir teşhiste bulunması gerekmez mi?Ve ardından ikinci soru en az birincisi kadar önemli. "Birlik ve Beraberlik" adına bugüne kadar ne dedim ne yaptım. Gözle görülür, elle tutulur, kabul edilebilir ve uygulanabilir olarak ortaya ne koydum? Evet bunu her sorumlunun mutlak manada sorması ve cevaplaması gerekir.Aksi takdirde bu işler lafla olsa idi bugünlere gelmezdik. Halkımızın kültürünün derinliklerinden gelen bir ses "Lafla peynir gemisi yürümez" diye asırlardan beri bizi uyarmaktadır. Bilhassa ideolojik sloganlarla ülkeyi çıkmazlara sürükleyenler ister devlet adına ister millet adına, ister din adına, ister cumhuriyet ve demokrasi adına, her ne adına olursa olsun bu içi boş ideolojik yaklaşımlardan vazgeçmedikleri müddetçe ömrümüz "Birlik ve Beraberlik" temennileri geçer atı alan da Üsküdar'ı boylamış olur.Son söz ve bir teklif: Prof. Dr. Haydar Baş yıllar öncesi "Birlik ve Beraberlik" konulu bir konferans vermişti. Bu konferansta işin, fikir, kültür ve inanç boyutu fevkalade bir vukufiyet ve dikkatle ele alınmıştı. Bir ölçü bir ışık ve bir yol göstermesi bakımından çok önemli bir konferanstı? Ve bir örneği de maalesef olmamıştır ve yoktur.Prof. Dr. Haydar Baş bununla da yetinmedi. "Milli Ekonomi Modelini" 3 Uluslar arası kongreyle sadece ülkemizin değil dünya insanlığının kısmetine sundu.Ve nihayet Prof. Dr. Haydar Baş Milli Devlet Sosyal Devlet tezi ile de "Birlik ve Beraberlik" adına bütün düşüncelerini, ideallerini en ince detayına kadar gözle görülür, elle tutulur ve her aklın anlayabileceği, kabul edilebilir, uygulanabilir olarak bütün insanlığın önüne koydu. Aklın yolu birdir.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010