Ekonomi her taraftan alarm veriyor. Ülke menfaatine olan hiçbir şey olması gerektiği şekilde değil. Ekonomik sistemimiz, -esasen herhangi bir sistemden bahsetmek de söz konusu değil ama, neyse- allak bullak olmuş.Ülke ekonomisi derhal acile kaldırılması gerekirken, ekonomi yönetimi ve taşeron ekonomistler bütün yaşanan olumsuzlukları toz pembe gösterme gayretleri içindeler.Varolan olumsuz tabloyu ifade etmek kolay, biz kolayı yapıyoruz, yaşanan olumsuzlukları olduğu gibi aktarıyoruz. Zor olan ise olmayanı olmuş gibi göstermek. Olumsuzu kamufle edip olumlu yapmak, ağlanacak halimize gülmek, gülüyormuş gibi rol yapmak. Bunlar gerçekten zor işler.Bir de emirler dışarıdan gelir de, yapılan hataları örtbas etme, milletle muhatap olma görevini siz üstlendiyseniz, işiniz bayağı zor. Hata size ait değil, ama avukatlığı size düşüyor.Bu manada aslında ekonomi yönetimi tiyatroculara taş çıkartıyor.Neyse, biz zoru başaranları(!) bir kenara bırakıp, kolay olanı yani ekonominin bazı gerçeklerini size aktaralım. * 100 milyar dolar ihracat için 116 milyar dolar ithalat yaptık. Hem de bu ithalat, ara malı, hammadde ithalatı. Yani ihracatımız tamamen ithal ara mala endekslenmiş durumda. İhracatın artması, ithalatın da artması demek, buna bağlı olarak dış açığın, cari açığın ve de borçlarımızın artması demek.* Borsaya yatırım yapan yabancı sıcak para sahipleri 1 yılda her 1000 dolarda 819 dolar kar elde ettiler. Hem de hiçbir emek harcamadan, riske de girmeden? Üstelik bu borsanın yüzde 71.7'si yabancıların elinde, 65 milyar dolarlık bir hacme sahipler. Havadan elde ettikleri toplam karı siz hesaplayın.* IMF, yeni dönemde borçları, özellikle de özel sektör borçlarını Merkez Bankası'nın (MB) döviz rezerviyle garanti altına almak istiyor. Buna bağlı olarak MB, belirli bir miktarda rezervi garanti edecek ve piyasaya kriz anında müdahale yetkisi olmayacak. Yerli para kaynağımız olan MB'nin geldiği noktaya bakın. Bağımsız olacak denirken, IMF'nin yan kuruluşu oldu. * Buğday ambarı olan ülkemiz buğday ithalatına başladı. Suçu sadece küresel ısınma ve kuraklığa atmayalım. Siyasilerimizin, buğday üreticilerini yıllarca süründürmelerinin bu sonuçta katkısı daha fazla. Pirinci de ihtiyacımız olmamasına rağmen ABD'nin baskısıyla ithal edeceğiz. Tarımda kendi kendine yeten bir ülkeydik, ama hızla bağımlı olmaya doğru gidiyoruz.* Dünyadaki en yüksek faizi biz veriyoruz, yüzde 17.25. Japonya'da ise yüzde 0.5. Para gelsin de nereden ve nasıl gelirse gelsin mantığıyla hareket ettiğimizden dolayı sıcak para oluk oluk ülkemize giriyor. Japonya gibi ülkelerden yüzde 0.5 ile para alanlar carry trade yoluyla bu parayı bize getiriyorlar ve milyarlarca dolar kazanıyorlar. Son 1 yılı ele alırsak, bu şekilde para getirenler yaklaşık yüzde 16 sadece faizden, yüzde 20 de dövizin ucuzlamasından kazandılar. * Sıcak paranın ülkemize girişi dövizi ucuzlatıyor. Ucuz dövize ilaveten ithalatın da kontrolsüz olması ülkemizi ithalat cenneti haline getiriyor. Bu durum iç pazarın ithal ürünlere teslim edilmesi, üretimin bitmesi ve ihracatın da büyük darbe yemesi anlamına geliyor.* Özelleştirmeler devam ediyor. Kar getiren stratejik kurumlarımız bir bir satılıyor. Sırada tekel var, kamu bankalarımız, limanlarımız, sanayi kuruluşlarımız var. Hepsi birbirinden önemli. Hem ekonomik ve siyasi kontrolü yabancılara kendi elimizle teslim ediyoruz, hem bu şirketlerin karlarından mahrum kalıyoruz, hem de bu şirketlere bağımlı olan sektörleri tamamen bitirmiş oluyoruz. Örneğin Tekel'in ve de Ziraat Bankası'nın özelleştirilmeleri tarıma büyük darbe vuracaktır.* Ülkemizde her türlü enerji kaynağı varken, bunları bir kenara koyup ağırlıklı olarak enerji ithal etme yoluna gittik. Bu da ekonomimizi maliyet ve fiyatlar noktasında etkileyen önemli bir unsur oldu. Enerjide bağımlılık bizi siyasi bağımlılığa da mahkum etmektedir. Bugüne kadar örtülü olarak mahkum etti, ama yakın bir zamanda etkilerini daha net göreceğiz.* Büyük miktarlarda toprak ve maden arazilerimiz satılmıştır ve satılmaya devam etmektedir. Son zamanlarda bu konudaki sessizliğe aldanmayın, çünkü birçok yabancı şirket ülkemize ya ortak olarak ya da şirket alarak yerleşti. Artık yabancı değil, yerli muamelesi görüyorlar. Onların yaptıkları alımlar "yabancıya satış" olarak değerlendirilmiyor.Daha birçok madde sayılabilir, ama anlamak isteyene bu kadarı bile fazladır.Yıllardan beri uygulanan politikalar ülkemizin bağımsızlığını ortadan kaldırmıştır. Ekonomik bağımlılık her türlü bağımlılığı da beraberinde getirir. "Yabancıların borsada kazanması, faizlerin yüksekliği, doların düşüklüğü, toprakların, madenlerin, şirketlerin satışı beni ilgilendirmez" demeyin; 1000 dolarda kazandıkları 819 dolar senin cebinden çıkıyor, açıkları sen kapatıyorsun, adamlar senin topraklarını kan dökerek değil, kağıdı boyayarak elde ediyorlar. Bugün ülkemizin ekonomik işgalini, biz alenen görmemize rağmen, belki sizler hala tam olarak hissetmiyor olabilirsiniz, birileri pembe tablolarla sizleri kandırabilir, ama sakın unutmayın ki, bu gidişatın sonu bilmediğimiz bir son değildir. Tarihte tecrübe ettiğimiz bir süreci yaşıyoruz.Yapmamız gereken sadece tarihe bir göz atmak ve ceddimiz Osmanlı'nın Sevr masasına oturtulması sürecinde ekonominin rolünü okuyup ders çıkarmak. İnanın mevcut tabloyu olumlu okuyabilmek, bu dersi çıkarmaktan daha zor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Suçlar, 10. Yargı Paketi ile önlenebilir mi? / 05.06.2025
- Mücadele enflasyonla mı, vatandaşla mı? / 04.06.2025
- “Cezasızlık algısı” iktidara yakın olanlarda var! / 03.06.2025
- Yüksek faizle üretim ekonomisi olmaz, işsizlik azalmaz! / 31.05.2025
- ‘Anayasanın hangi maddesi?’ dendiğinde İmralı’dan ses geliyor / 30.05.2025
- Siyasetin gündemi farklı, milletin gündemi farklı... / 29.05.2025
- Dedeağaç’taki NATO tatbikatı, milli güvenlik sorunu / 28.05.2025
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- Mücadele enflasyonla mı, vatandaşla mı? / 04.06.2025
- “Cezasızlık algısı” iktidara yakın olanlarda var! / 03.06.2025
- Yüksek faizle üretim ekonomisi olmaz, işsizlik azalmaz! / 31.05.2025
- ‘Anayasanın hangi maddesi?’ dendiğinde İmralı’dan ses geliyor / 30.05.2025
- Siyasetin gündemi farklı, milletin gündemi farklı... / 29.05.2025
- Dedeağaç’taki NATO tatbikatı, milli güvenlik sorunu / 28.05.2025
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025