Dünkü yazımızın son cümlesi; Chavez'in uygulamaları halkı kısmen rahatlatmıştı. Ama bu rahatlama adeta bir seraptı, şeklindeydi. Devam edelim;
Dünya Bankası verilerine göre Chavez'li yıllarda Venezüella'da yoksul oranı 10 yılda %30 azalmış, açlık sınırındaki insanlar oranı da %32'den %19'a düşmüştü.
Serap, dedik ya! Aynen öyle oldu. Venezüella, dünyanın en büyük petrol kaynaklarına sahip. Gelirlerinin %90'ı petrolden. Ayrıca tarım ürünleri, çelik, boksit, alüminyum ihraç eden bir ülke Venezüella.
20 yıl önce Venezüella, Güney Amerika kıtasının ekonomisi sağlam, halkı mutlu olan bir ülkesi olarak tarif ediliyordu.
Ama bugün halkı mülteci olmuş, kendi vatanından, topraklarından kaçıyor. Savaş mı var? Yok. Ya ne var? Açlık.
Tabi Venezüella'nın bu hale düşmesi konusunda akademisyenler, ekonomistler, siyasetçiler, yazarlar vs. herkes binlerce yazı yazdılar. Epeycesini okudum.
Çok rahatlıkla ifade edeyim ki, bu yazılarda önemli vurgu ve tespitler var ama böylesi bir devlet, bu açlığa nasıl mahkûm oldu, sorusunun cevabını bir türlü veremiyorlar.
Asıl nedeni biz bulmaya çalışalım; Venezüella dünyanın en çok petrolü olan ve ekonomisini petrol ihracından gelecek para üzerine kurmuş bir ülke. Öyle değil mi?
En çok petrolü kime satıyor? ABD'ye. Ne karşılığında satıyor? Dolar.
Ne demek bu? ABD, kâğıda resim basıyor, boyuyor, getiriyor ve senin emeğini, zenginliğini alıp, götürüyor. Sonuç; zenginlik onun elinde, kâğıtlar senin elinde…
Ama dolar dünyanın her yerinde geçiyor. Normal zamanda evet ama o kâğıdın kontrolü de ABD'nin elinde.
2003'te kriz çıktı. Petrol'e alıcı gelmedi. Alıcı gelmeyince dolar da gelmedi. Dolar olmayınca vatandaşına para veremedi. Para veremeyince üretim gerilediği gibi halk sokaklara indi.
Hatta o günlerde Chavez'e, hayati bir teklif yapılmış ve piyasaya kendi paralarını basıp, sürme fikri ifade edilmişti.
Ama Chavez bunu kabul etmemiş. Neden mi? İhtirasları yüzünden. Çünkü Chavez, Bolivar'ın (Venezüella papa birimi) dolar karşısında değer kaybetmesini istemiyormuş. Bak sen!
Kafasını sosyalizm ile şekillendirmiş Chavez, bu kararıyla Venezüella'nın kaderi ile oynuyordu.
Milli parası olmayan, kalıcı yatırımları az, işsizlik ve barınma gibi halkın hayati ihtiyaçlarını çözememiş Venezüella'nın kapısını fırtınalar zorlamaya başladı.
Ve 2008. Sosyalist Venezüella'nın hayat suyu dolar tekrar krize girdi. Haliyle Venezüella da krize girdi. Ama ne kriz…
Enflasyon 5, 10, 20 derken 2015 yılında %112'ye, 2017'de %2400'lere fırladı. Şimdi %13.000 – 18.000 yani beş haneli.
Ekonomisi 2016'da %16, 2017'de %14 küçülmüş. Bu yıl beklenen rakam %15.
Bu rakamların halka yansımasını haberlerde izliyorsunuz. İnsanlar ülkelerinden kaçıyor. Bir ekmek almak için bir poşet para taşıyorlar. İşyerleri, fabrikalar, okullar, hastaneler kapanmış. Diğer taraftan talanlar başlamış.
Yani Irak'ta, Libya'da, Yemen'de, Suriye'de yaşanan tablo Venezüella'da da yaşanıyor. Emperyalistler bu ülkeleri silah ile terör örgütleri ile yaşanmaz hale getirirken Venezüella'yı dolar ile yaşanamaz hale getirdiler.
Dikkat edin!
1998'den itibaren medya ve bankacılık dahil bir çok yapıyı devletleştiren Chavez, ülkesinin atardamarı mahiyetindeki enerji (petrol) sektörünü serbest piyasaya bıraktı.
Yani petrolün kontrolü devlette değil küresel şirketlerin tekelindeydi. Bir taraftan 'sosyalizm' naraları at, diğer taraftan ülkeyi emperyalistlerin tekeline bırak.
Chavez, ihtirasları uğruna koskoca bir ülkeyi ateşe atmıştı. O günlerde bile uzmanlar, Chavez'e, 'gelen ekonomik uçurumu ve bu uçurumun anahtarının dolar' olduğunu anlattıklarını, uyardıklarını okuyorum.
Ama birçok sosyalist gibi Chavez de cebimde dolar, dilimde katil ABD olsun yeter, mantığıyla hayatını, ABD'yi tehdit, aşağılama üzerine geçirmiş ve bunu o başkanlık koltuğundan yapmıştı.
Chavez, ABD karşıtlığıyla şöhret kazanmıştı ama geriye beş parasız bir devlet, iflas etmiş kurumlar, vatanını terk eden halk bırakmıştı. Gerçek kazanan ise doların sahibi ABD idi…
Bu kadar yazıyı niye yazdım biliyor musunuz? Kıyas yapın, diye. Yarın da Maduro'yu yazacağım. Yine kıyas olsun diye.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Küfrün karşısında bir tek İmam Hüseyin kalmıştı / 05.07.2025
- ‘Bana Hüseyin’den haber ver’ / 04.07.2025
- Milletin sorunlarını artık kale bile almıyorlar / 02.07.2025
- Ortadoğu'da ikinci dizayn dönemi / 30.06.2025
- Fitneye karşı Hüseyin olmak / 29.06.2025
- Sözde ‘Terörsüz Türkiye’ye’ feda edilen değerlerimiz / 28.06.2025
- NATO toplantısı öncesi ve sonrası / 27.06.2025
- İsrail, ABD-İran savaşından 15 ders / 26.06.2025
- Türkiye, BOP’un neresinde? / 24.06.2025
- TBMM’deki rezalet BOP’un parçasıdır / 23.06.2025
- ‘Bana Hüseyin’den haber ver’ / 04.07.2025
- Milletin sorunlarını artık kale bile almıyorlar / 02.07.2025
- Ortadoğu'da ikinci dizayn dönemi / 30.06.2025
- Fitneye karşı Hüseyin olmak / 29.06.2025
- Sözde ‘Terörsüz Türkiye’ye’ feda edilen değerlerimiz / 28.06.2025
- NATO toplantısı öncesi ve sonrası / 27.06.2025
- İsrail, ABD-İran savaşından 15 ders / 26.06.2025
- Türkiye, BOP’un neresinde? / 24.06.2025
- TBMM’deki rezalet BOP’un parçasıdır / 23.06.2025