Araştırma şirketlerinin hazırladığı 2020 yılı Ekonomik Görünüm Raporu'na göre, küresel ekonominin ikinci çeyrekte yüzde 15 küçüleceği, dünya genelinde iflasların ise yüzde 14 artacağı açıklandı.
Sadece Avrupa'da 65 milyon insanın desteğe muhtaç hale geleceği belirtildi.
Yapılan değerlendirmede şunlar ifade edildi: "Şirketler tarafında ise politika yapıcılar işsizlik ve iflasların önüne geçmek için ellerindeki tüm enstrümanları devreye alsalar da iş yerlerinin yeniden açılmasını takiben büyük ihtimalle bir iflas dalgası yaşanacak ve 2020 yılında iflaslar üst üste dördüncü kez artacak."
Türkiye ekonomisi ise maalesef perişan durumda… Hatırlarsanız hükümetin açıkladığı ekonomi programlarında "ihracat odaklı" bir ekonominin benimsendiği, cari açığın kapatılması için de turizm gelirlerinin artırılacağı belirtiliyordu.
Açıklanan verilere göre ihracat da, turizm de çöktü.
Ticaret Bakanlığı'nın verilerine göre, Mart ayında ihracat bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 17,81 azaldı. Dış ticaret açığı ise yüzde 181,8 gibi devasa bir oranla artarak 5,4 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Koronavirüs sebebiyle tüm ülkelerin kapılarını kapattığı bir atmosferde, önümüzdeki günlerde "ihracat odaklı" ekonominin çok daha kötü olacağı ortada…
Gelelim bel bağladığımız turizm gelirlerine… Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Eker turizm sektörünün durumunu şu sözlerle anlattı:
"Bu yılı 10 milyon turistle kapatacağımızı tahmin ediyoruz. Turist sayısında yüzde 80 azalma, buna paralel gelirlerde de yüzde 80'lik azalma olur diye tahminimiz var. Eğer destekler gelmezse büyük bir ihtimalle iflaslar meydana gelir. Tur operatörleri büyük rakamlarını kredilerle döndürüyor, önemli bir destek olmazsa mutlaka iflaslar yaşanacaktır."
Eker sözlerine şöyle devam etti: "Bugün tur ve uçak biletleri satışları 6 ay önce yapıldı. Bugün hepsi ertelendiği veya iptal edildiği için 6 aylık satışlarımız boşa gitti. Şu anda önümüzdeki aylara satış yapamıyoruz. Virüs bitince de hemen satışlara başlanamayacak. 1 yılımızı kaybettik. Biz üyelerimizin sesini duyurmak istiyoruz."
Gördüğünüz gibi, siyasilerimiz "ihracat odaklı" dedi, ihracat bitti; bacasız sanayi turizme umut bağladı, umutlar boşa çıktı. Demek ki bu işler dışarıdan umut beklemekle, dışa bağımlılıkla olmuyormuş.
Peki, iç piyasadaki durum ne?
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Perakende Güven Endeksi, Mart 2020'de bir önceki aya göre 7,1 puan, bir önceki yıla göre ise 9 puan azaldı.
Yani perakende satışlarda sert bir düşüş var.
Şimdi bu verileri toparlayalım ve bize neyi anlattığını ifade etmeye çalışalım.
Öncelikle ifade etmeliyiz ki, dünyada ve ülkemizde yaşanan ekonomik kriz Covid-19'un sebep olduğu bir kriz değildir. Covid-19, sadece kapitalizmin yol açtığı küresel krizin üzerindeki örtüyü kaldırmıştır. Adeta "kral çıplak" demiştir.
İhtirasın küresel sistemi olan Kapitalizm, kaynakları, devletleri, milletleri sömürerek küresel bir gelir adaletsizliğine, açlık ve yoksulluğa sebep olmuştur.
Dünyanın kaynakları tüm insanlığa yetecekken, bu ihtiras sahibi küresel odaklar, kaynakların ve paranın üzerine oturdu, tüm insanlığı kendilerine modern bir köle haline getirdiler. Bu sömürü anlayışı taa ki 2005 yılında Prof. Dr. Haydar Baş'ın Mili Ekonomi Modeli (MEM) ortaya çıkıncaya kadar devam etti.
MEM, ekonomiyi ve parayı insanın yapısına uygun olarak yeniden tanımlayarak kapitalizmin tacını tahtını başına geçirdi. O gün bugündür, dünyayı diledikleri gibi sömüremeyen kapitalist çevreler büyük bir kısırdöngünün içindeler...
Prof. Dr. Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ni 5 Mart 2013 tarihinden bu yana uygulayan Çin'de koronavirüs salgını hızla yayılıp can almaya başlayınca, küresel odaklar bunu bir fırsata çevirmeye çalıştılar. Çin aleyhinde ciddi bir karalama kampanyası yürüttüler.
Çin'i tamamen yalnızlaştırıp, dünyadan soyutlamak istediler. Ama Çin, MEM'den aldığı güçle bu virüsle rahatlıkla başa çıkabildi ve ekonomisi MEM'in gereği, iç talebe bağlı ve milli parasıyla döndüğü için en ufak bir ekonomik kriz yaşamadı.
Virüs bu sefer geri tepti, kapitalist dünyaya bulaştı.
Millete hizmet anlayışını değil de, para sahiplerine hizmet anlayışını benimsemiş olan kapitalist dünya, virüsle mücadelede tam anlamıyla çuvalladı.
Sosyal güvenlik sistemlerinin de, sağlık sistemlerinin de olmadığı ortaya çıktı.
Amerikan rüyası bir kez daha son buldu.
Çin 2013 tarihinde Ulusal Halk Kongresi'nde yaptığı ilanla "tüketim odaklı" bir modele geçtiklerini açıklamıştı. Çin, kapitalizmin dayatması ihracat odaklı ekonomiyi çöpe atıp, tüketim odaklı Milli Ekonomi Modeli'ne geçmişti. Buna "rehber prensipler" demişti.
Biz ise Türkiye olarak Çin'in çöpe attığı ihracat odaklı ekonomiyi hala baş tacı ediyoruz.
Paramız dışa bağımlı, ticaretimiz dışa bağımlı, bel bağladığımız turizm dışa bağımlı, bu kafayla geldiğimiz nokta ortada… Bir virüsle başa çıkamıyoruz.
Halbuki Prof. Dr. Baş, "Ben bu ülkenin problemlerini 6 ayda çözer, dünyanın en güçlü ülkesi, milletimizi de dünyanın en zengin milleti yaparım" diyordu ve bunun modelini yazmıştı.
Çinlisi, Rus'u bu sese kulak verdi, virüsü yendi, ekonomileri dimdik ayakta; bizler kulak vermedik, hatta sırt döndük, kopyacıların peşine koyulduk; sonuçta virüs bizi mağlup etti, ekonomik olarak da çöktük. Artık ayıkmamız lazım.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024