Türkiye, İsrail olma noktasına hızla taşınıyor. Önce Beyoğlu ve Galata'daki sinagogların bulunduğu sokaklara bombalı saldırılar düzenlendi. Aradan 5 gün geçti, bu kez de Levent'teki HSBC'nin merkez binası ile Beyoğlu'ndaki İngiliz Konsolosluğu hedefteymiş gibi gösterildi. İki ayrı günde yapılan aynı formattaki saldırıların toplam bilançosu: 50'nin üzerinde ölü, 500'den fazla yaralı.
Herkesin diline doladığı, ortada dönen bir mesaj ve bu mesajı ileten birileri var ama ne mesajın niteliği ne de mesajı gönderenler net değil.
Dikkat edilirse hedefler yabancı ama ölenler Müslüman Türk. Müslüman Türk haricindekilerin ölmemesi için ince bir ayar yapılmış hissi gözleniyor tüm saldırılarda.
Burada saldırıları kimlerin, ne maksatla yaptıklarından çok, AKP hükümetinin saldırılardan nasıl etkilendiği ve ne tür tepkiler verdiği konusu üzerinde durmak istiyorum.
Önce 15 Kasım saldırılarına gelelim. Saldırılardan bir gün sonra Başbakan Tayyip Erdoğan AKP grup toplantısında bir önceki gün yapılan terör saldırılarını hedef alan ve "çok aşırı sert" izlenimi veren bir konuşma yaptı. Başbakan Erdoğan bu konuşmasında şunları dile getirdi: "Devletimize terör yoluyla verilmek istenen mesajı elimin tersiyle ittiğimi ve ayaklarımın altına aldığımı dünyaya haykırıyorum. Terörü meşru kılacak hiçbir ideal, hedef ve dava tanımıyor, kabul etmiyoruz."
Erdoğan'ın bu açıklamasının ardından başta Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin başyazarları olmak üzere bir çok yazar (Ertuğrul Özkök, Oktay Ekşi vs.) Erdoğan'ı "kucaklayıp, öpme" isteklerini dile getirdiler. Erdoğan'ın bu konuşmasına bayıldılar anlayacağınız. Ama benim dikkatimi çeken, Erdoğan bu konuşmasında mesajı kimin gönderdiğine dair ve kendi mesajını kime yolladığına dair net değildi. Sanki mesajı ortaya atıyor ve "yarası olan gocunsun" demeye getiriyordu. Yani Erdoğan ilk anda, medyanın dolduruşuyla, saldırıların faili olarak sunulmaya çalışılan "İslami terör" uydurmasına kendisini kaptırmadı, en azında öyle göründü. Bu yüzden mesajını yuvarlak cümlelerle geçiştirdi.
Ve ikinci saldırı furyası. Bu saldırılardan sonra Erdoğan'ın verdiği mesajın niteliği oldukça değişikti. Erdoğan bu kez, kafasında düşmanı tespit etmiş başka bir ifadeyle medya ve ABD- İsrail'in istediği tava gelmişti. Yani, saldırıları "İslami kesimin" yaptığına kendisini inandırmıştı. Nereden mi çıkarıyorum bunları?
O halde Erdoğan'ın ikinci saldırıların ardından yaptığı açıklamaları hatırlayalım: "İçinde bulunduğumuz şu mübarek günleri kana bulayanlar, masum insanları katledenler, bunun hesabını her iki âlemde de vereceklerdir. Ebediyete kadar lanetleneceklerini ayrıca bilmelidirler."
Erdoğan'ın, mesajı kime yolladığı o kadar açık ki, yoruma dahi gerek yok. Erdoğan açık açık, saldırıları düzenlediğine inandırıldığı "İslami kesime" bol bol islamî argüman kullandığı konuşmasıyla mesaj yolluyor.
Hülasa, Erdoğan yine mesajı alamadı ve yanlış adrese mesaj gönderiyor!
Herkesin diline doladığı, ortada dönen bir mesaj ve bu mesajı ileten birileri var ama ne mesajın niteliği ne de mesajı gönderenler net değil.
Dikkat edilirse hedefler yabancı ama ölenler Müslüman Türk. Müslüman Türk haricindekilerin ölmemesi için ince bir ayar yapılmış hissi gözleniyor tüm saldırılarda.
Burada saldırıları kimlerin, ne maksatla yaptıklarından çok, AKP hükümetinin saldırılardan nasıl etkilendiği ve ne tür tepkiler verdiği konusu üzerinde durmak istiyorum.
Önce 15 Kasım saldırılarına gelelim. Saldırılardan bir gün sonra Başbakan Tayyip Erdoğan AKP grup toplantısında bir önceki gün yapılan terör saldırılarını hedef alan ve "çok aşırı sert" izlenimi veren bir konuşma yaptı. Başbakan Erdoğan bu konuşmasında şunları dile getirdi: "Devletimize terör yoluyla verilmek istenen mesajı elimin tersiyle ittiğimi ve ayaklarımın altına aldığımı dünyaya haykırıyorum. Terörü meşru kılacak hiçbir ideal, hedef ve dava tanımıyor, kabul etmiyoruz."
Erdoğan'ın bu açıklamasının ardından başta Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin başyazarları olmak üzere bir çok yazar (Ertuğrul Özkök, Oktay Ekşi vs.) Erdoğan'ı "kucaklayıp, öpme" isteklerini dile getirdiler. Erdoğan'ın bu konuşmasına bayıldılar anlayacağınız. Ama benim dikkatimi çeken, Erdoğan bu konuşmasında mesajı kimin gönderdiğine dair ve kendi mesajını kime yolladığına dair net değildi. Sanki mesajı ortaya atıyor ve "yarası olan gocunsun" demeye getiriyordu. Yani Erdoğan ilk anda, medyanın dolduruşuyla, saldırıların faili olarak sunulmaya çalışılan "İslami terör" uydurmasına kendisini kaptırmadı, en azında öyle göründü. Bu yüzden mesajını yuvarlak cümlelerle geçiştirdi.
Ve ikinci saldırı furyası. Bu saldırılardan sonra Erdoğan'ın verdiği mesajın niteliği oldukça değişikti. Erdoğan bu kez, kafasında düşmanı tespit etmiş başka bir ifadeyle medya ve ABD- İsrail'in istediği tava gelmişti. Yani, saldırıları "İslami kesimin" yaptığına kendisini inandırmıştı. Nereden mi çıkarıyorum bunları?
O halde Erdoğan'ın ikinci saldırıların ardından yaptığı açıklamaları hatırlayalım: "İçinde bulunduğumuz şu mübarek günleri kana bulayanlar, masum insanları katledenler, bunun hesabını her iki âlemde de vereceklerdir. Ebediyete kadar lanetleneceklerini ayrıca bilmelidirler."
Erdoğan'ın, mesajı kime yolladığı o kadar açık ki, yoruma dahi gerek yok. Erdoğan açık açık, saldırıları düzenlediğine inandırıldığı "İslami kesime" bol bol islamî argüman kullandığı konuşmasıyla mesaj yolluyor.
Hülasa, Erdoğan yine mesajı alamadı ve yanlış adrese mesaj gönderiyor!
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012