Hakkı teslim etmek

Ülkemizde yıllardan beri uygulanan 'sıcak para politikasından' dolayı, reel ekonominin çarkları kitlendi adeta.  Özellikle tarım kesiminin yoğun olduğu bölgelerden başlamak üzere, tek kelimeyle; esnaf kan ağlıyor, reel ekonominin çarkları durma noktasında, dükkânlar 'satış yapmadan' kapatıyor, çekler ve senetler devamlı dönüyor, esnaf eli böğründe çaresiz,sefilleri oynuyor...Bugünkü şartlarda IMKB'de endeksin yükselmesi  Türkiye'nin üretim ve istihdam,yani insanların iş bulabilmesi açısından içine girilen çıkmazın derinleşmesinden başka bir şey değildir.Bundan 20 yıl evvel borsa endeksinin yükselmesi sevindirici bir olaydı.Çünkü birikimler doğrudan üretim yapan firmalara ve en çokda sanayiciye gidiyor anlamını taşırdı.Çünkü o zamanlar borsaya giren paralar ,milli tasarruftan oluşurdu.Şimdi ekonomiyi belirleyen etken ,milli üretim kapasitemizdeki  artış ve eksilişler değil, yurt dışından ülkeye giren ve Türk halkının  birikimine el koyan dış sermayedir.Bugün Ülkemizde borsayı çoşturan  dışarıdan gelen kısa vadeli sıcak paradır. Bu yabancı sıcak para büyük miktarlarca akınca Türk parasının değeri düşerek ithal malı ucuzluyor.İthal malları ucuzladıkça yabancı mallar iç pazarımızda yerli üretimin yerini alıyor.Dış fonlarla borsanın coşması,dövizin değer kaybedişi davul zurna ile karşılanıyor.Hatta bu ülkenin başbakanı ekonomideki başarıyı borsa yükselişi ile ölçüyor "(Arslan Başer Kafaoğlu)"Economist'in son sayısına göre ABD'de üç aylık faiz yüzde 5.23, Japonya'da yüzde 0.57dir. ABD doları/yen'i örnek almamın nedeni bu iki para biriminin carry trade'inin ( düşük faiz getiren bir para biriminden borçlanıp krediyi yüksek faiz getiren bir para birimine yatırmak.)  en fazla olmasıdır. Sevgili Türkiye'mizde üç aylık faiz oranı, ağız sulandırıcı bir %19.09 dur. Türk Hazine bonosu almak kokain alıp satmaktan sonra dünyadaki en kârlı işlerden biridir. Halka açık şirketlerin tedavülde bulunan hisselerinin yüzde 70'i yabancı yatırımcıların elindedir. Yabancılar toplam Hazine borcunun yüzde 34'ünü de satın almış vaziyettedir. Beş yıllık Hazine tahvillerinin yüzde 70'ini de yabancılar tutuyor. Ekonominin 22 çeyrektir büyümesini, devasa boyutlar alan cari ticaret açığın dengelenmesini, milli gelirin artışını büyük oranda carry trade'e ( düşük faiz getiren bir para biriminden borçlanıp krediyi yüksek faiz getiren bir para birimine yatırmak.) borçluyuz. Bu sonuçlar, yüksek faiz, yani yüksek borçlanma karşılığında satın alındı."(Metin Münir)"2003 sonrası dünya piyasaları rekorlar kırarken Türkiye bu dinamiğe uyamadığı gibi 'elinde ne varsa satan tek ülke' oldu. Türkiye ile aynı kategoride olan ülkelerin hiçbiri 'bu kadar çok kamu ve özel sektör' varlığını yabancı sermayeye teslim edip açık kapamak zorunda kalmadı. Bu açıdan değerlendirince var olan yapının ülkeyi nasıl fakirleştirdiği çok daha açık.Sıcak paranın köpüren rantı 'reel ekonomik çarklar' açısından hiçbir şey ifade etmiyor. Dolar-faiz-borsa üçgeninde ülkeye giren sıcak para 'coşuyor, yerli katılımcıları da coşturuyor' ama bu çark dışında kalan kesimler tek kelimeyle 'kan ağlıyor'... Çarklar dönmüyor, üreten, ücretli tarım kesiminde çalışanlar cezalandırılıyor, dışlanıyor, sosyal çatlak büyüyor... "(Yiğit Bulut)Yukarıda aydınlarımızın da belirttiği şekliyle "borsa,döviz,faiz" üçgeninde debelenen sömürülen ülkemiz; diğer iktidarlar ve bu iktidar döneminde de bir çıkış yolu, bir çözüm bulamadı maalesef. Hem de bu makus talihi değiştirecek model başucumuzda ve yanı başımızda dururken...Milli Ekonomik Model'in ortaya koyduğu çözümler gün ışığı gibi ortada iken...Gerçekte ülkemizin ihtiyaç duyduğu ve işsizliğe çare olacak olan sürekli büyüme,iç ve dış borç yükünden nasıl kurtulacağımız ve para piyasalarında bizleri dışarı bağımlı olmaktan kurtaracak çözümler ayan beyan MEM'de anlatılmışken...Tüm dünya bu çözümü konuşurken ve dahi uygularken...Ülkemiz merhum Atatürk'ten bu yana,gelen iktidarlarca ince bir pazarlama takdiğiyle bir şekilde pazarlanıp,peşkeş çekildi maalesef....Gelen hep gideni arattı.Gelen iktidarlar hep söylediklerinin tersini yaparak halkın sorunlarını daha da girift hale soktular.Gelinen son noktada ülkenin manzarası ise ayan-beyan ortada.Şairinde de dediği şekliyle "tufan gününden yaman"... Bütün bir insanlık akıl almaz bir dezenformasyonla "yalana teslim"... Bu 'yalan'dan ve 'maniple'den herkes nasibini almış olmalı ki;yukarıda anlatıldığı şekliyle aydınlarımız doğru tesbitler yaparken bir türlü çözümün tek ve son adresi olan MEM'i ve mimarı Prof.Dr. Haydar Baş'ı zikredemiyorlar... Hakkı teslim edemiyorlar. Ama o günler inanın yakın...