Suriye ile ilgili sürecin, CIA Başkanı David Petraus’un geçtiğimiz hafta yaptığı Ankara ziyaretinden sonra hızlanması oldukça dikkat çekici…
Özellikle bu ziyaretten sonra gazetemizin yazarlarından Sabahattin Önkibar’ın da altını çizdiği gibi, “Suriye eylem planı devreye konuldu.”
Süleymaniye’de 11 askerimizin başına çuval geçirmesiyle nam salan çuvalcı Petraus bu sefer de Türkiye’ye Suriye’ye müdahale baskısı yaparak ateşten gömlek giydirdi.
Normal şartlar altında bir İslam ülkesi olan Türkiye’ye, yine bir İslam ülkesi olan Suriye konusunda Haçlı dünyasından bir ziyaretçi gelse, işgalle ilgili bütün niyetlerinden cayarak geriye dönmesi lazım.
Ama değerlerimizden o kadar uzaklaşmışız ki, bırakın cayıp dönmeyi, bir taraftan cesaret buluyorlar, diğer taraftan kendilerini riske dahi atmayıp, ateşin içine bizi itiyorlar.
Yani Türkiye taşeronluğun zirvesini yaşıyor.
Tabi bu cesaret vermeler ne ilk ne de son.
Irak’ın işgali sürecinde ABD’nin Savunma Bakanı Yardımcılığını yürüten Paul Wolfowitz, “Biz Irak’a müdahale konusunda tereddüt ediyorduk, Tayyip Erdoğan bize cesaret vermiştir” demiştir.
Ne garip bir hadisedir ki, dün tüm İslam dünyasını Haçlı seferlerinden koruyan, kendini siper eden Türk milletinin bugünkü evlatları bugün Haçlı seferlerine kapı aralayan, onlara cesaret veren konumda bulunuyor.
Gerçek şu ki, Türkiye müsaade etmeseydi, Irak asla işgal edilemezdi. Gerek İncirlik Üssü ABD savaş uçaklarına müsaade edilerek, gerekse kuzeyden geçiş koridoru açılarak ABD’nin ekmeğine yağ sürülmüş, Irak’ın güneyinde dirençle karşılaşan ABD, Türkiye’yi by pass olarak kullanmıştır. Hem de 1 Mart tezkeresi Meclis tarafından onaylanmamasına rağmen.
Yani işgalcilere verdiğimiz destek sadece cesaret değil.
Gazze katliamı sürecinde de benzer bir tablo yaşanmıştır.
4 bin Filistinli Müslüman’ın bütün dünyanın gözleri önünde İsrail’in kitle imha silahlarıyla katledilişine şahit olduk.
Ne ilginçtir ki bu katliamdan 2-3 gün önce İsrail Başbakanı Ankara’ya gelmiş ve siyasilerimizle görüşmeler yapmıştır.
Ankara, Davos’taki “one minute şov”da gerçekten samimi olsaydı, Ankara’ya gelen İsrail Başbakanı hiç 3 gün sonra Müslüman katliamına başlayabilir miydi?
Demek ki İsrail de bizimkilerden aldığı cesaretle katliamını yaptı, bize rağmen bu katliamı yapabilmesi asla mümkün değildi.
Libya’daki süreç ise yine cesaretin de ötesinde…
Siyasilerimiz Fransa’nın kolları sıvayarak başladığı işgal sürecine NATO’nun dahil olması için bilffil gayret ettiler, İzmir Üssü’nü NATO savaş uçaklarının merkezi haline getirdiler, Libya’nın elini kolunu bağlamak için en büyük donanmayı gönderdiler, Libya halkının gerçekleri görmemesi için Kaddafi’yi hedef alan ikna konuşmaları yaptılar, Libyalı isyancıları her türlü ahlaksızlıklarına rağmen Türkiye’de ağırladılar…
Ve sıra geldi Suriye’ye…
Bu süreçte daha derin bir BOP vizyonumuz var. Türkiye birilerine işgal konusunda cesaret veren değil, gaza gelip işgali bizzat yapacak ülke konumunda…
Özellikle bu ziyaretten sonra gazetemizin yazarlarından Sabahattin Önkibar’ın da altını çizdiği gibi, “Suriye eylem planı devreye konuldu.”
Süleymaniye’de 11 askerimizin başına çuval geçirmesiyle nam salan çuvalcı Petraus bu sefer de Türkiye’ye Suriye’ye müdahale baskısı yaparak ateşten gömlek giydirdi.
Normal şartlar altında bir İslam ülkesi olan Türkiye’ye, yine bir İslam ülkesi olan Suriye konusunda Haçlı dünyasından bir ziyaretçi gelse, işgalle ilgili bütün niyetlerinden cayarak geriye dönmesi lazım.
Ama değerlerimizden o kadar uzaklaşmışız ki, bırakın cayıp dönmeyi, bir taraftan cesaret buluyorlar, diğer taraftan kendilerini riske dahi atmayıp, ateşin içine bizi itiyorlar.
Yani Türkiye taşeronluğun zirvesini yaşıyor.
Tabi bu cesaret vermeler ne ilk ne de son.
Irak’ın işgali sürecinde ABD’nin Savunma Bakanı Yardımcılığını yürüten Paul Wolfowitz, “Biz Irak’a müdahale konusunda tereddüt ediyorduk, Tayyip Erdoğan bize cesaret vermiştir” demiştir.
Ne garip bir hadisedir ki, dün tüm İslam dünyasını Haçlı seferlerinden koruyan, kendini siper eden Türk milletinin bugünkü evlatları bugün Haçlı seferlerine kapı aralayan, onlara cesaret veren konumda bulunuyor.
Gerçek şu ki, Türkiye müsaade etmeseydi, Irak asla işgal edilemezdi. Gerek İncirlik Üssü ABD savaş uçaklarına müsaade edilerek, gerekse kuzeyden geçiş koridoru açılarak ABD’nin ekmeğine yağ sürülmüş, Irak’ın güneyinde dirençle karşılaşan ABD, Türkiye’yi by pass olarak kullanmıştır. Hem de 1 Mart tezkeresi Meclis tarafından onaylanmamasına rağmen.
Yani işgalcilere verdiğimiz destek sadece cesaret değil.
Gazze katliamı sürecinde de benzer bir tablo yaşanmıştır.
4 bin Filistinli Müslüman’ın bütün dünyanın gözleri önünde İsrail’in kitle imha silahlarıyla katledilişine şahit olduk.
Ne ilginçtir ki bu katliamdan 2-3 gün önce İsrail Başbakanı Ankara’ya gelmiş ve siyasilerimizle görüşmeler yapmıştır.
Ankara, Davos’taki “one minute şov”da gerçekten samimi olsaydı, Ankara’ya gelen İsrail Başbakanı hiç 3 gün sonra Müslüman katliamına başlayabilir miydi?
Demek ki İsrail de bizimkilerden aldığı cesaretle katliamını yaptı, bize rağmen bu katliamı yapabilmesi asla mümkün değildi.
Libya’daki süreç ise yine cesaretin de ötesinde…
Siyasilerimiz Fransa’nın kolları sıvayarak başladığı işgal sürecine NATO’nun dahil olması için bilffil gayret ettiler, İzmir Üssü’nü NATO savaş uçaklarının merkezi haline getirdiler, Libya’nın elini kolunu bağlamak için en büyük donanmayı gönderdiler, Libya halkının gerçekleri görmemesi için Kaddafi’yi hedef alan ikna konuşmaları yaptılar, Libyalı isyancıları her türlü ahlaksızlıklarına rağmen Türkiye’de ağırladılar…
Ve sıra geldi Suriye’ye…
Bu süreçte daha derin bir BOP vizyonumuz var. Türkiye birilerine işgal konusunda cesaret veren değil, gaza gelip işgali bizzat yapacak ülke konumunda…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Libya uçağı düştü mü, düşürüldü mü? Zamanlama manidar / 25.12.2025
- Terörsüz Türkiye sürecinde raporlar sadece formalite mi? / 24.12.2025
- Deprem mağdurlarının 11. Yargı Paketi'ne itirazı dikkate alınmalı / 23.12.2025
- Ülkemizde çürümüşlük kurumsallaştı! / 20.12.2025
- Şara yönetimi, SDG’nin özerkliğini ‘resmen’ tanıdı / 19.12.2025
- Enflasyon oluşturmadan asgari ücrete gerekli zam yapılabilir / 18.12.2025
- SDG'nin entegrasyonu bize anlatıldığı gibi değil / 17.12.2025
- Teröristbaşı Öcalan’ın talepleri neden gizleniyor? / 16.12.2025
- Asgari ücrete zam, enflasyonun sebebi değil, sonucudur / 13.12.2025
- Kokuşmuşluk her yerde! / 12.12.2025
- Terörsüz Türkiye sürecinde raporlar sadece formalite mi? / 24.12.2025
- Deprem mağdurlarının 11. Yargı Paketi'ne itirazı dikkate alınmalı / 23.12.2025
- Ülkemizde çürümüşlük kurumsallaştı! / 20.12.2025
- Şara yönetimi, SDG’nin özerkliğini ‘resmen’ tanıdı / 19.12.2025
- Enflasyon oluşturmadan asgari ücrete gerekli zam yapılabilir / 18.12.2025
- SDG'nin entegrasyonu bize anlatıldığı gibi değil / 17.12.2025
- Teröristbaşı Öcalan’ın talepleri neden gizleniyor? / 16.12.2025
- Asgari ücrete zam, enflasyonun sebebi değil, sonucudur / 13.12.2025
- Kokuşmuşluk her yerde! / 12.12.2025


















































































