Suruç katliamının etkilerinin devam ettiği ve insanların korkuyla günlerini bitirdikleri bir dönem geçiriyoruz. Zor ve sıkıntılı bir süreçten geçtiğimiz konusunda hem fikiriz, uzlaşmaya varamadığımız nokta ise "çözüm". Kürt açılımı ile başlayan barış süreci "çözüm süreci" adıyla devam ediyor. Peki, gerçekten çözüm Kürt halkına özerklik vererek onları bizden ayırmak mı yoksa Prof. Dr. Haydar Baş'ın birlik ve beraberlik çağrısına kulak vermek mi? Tüm dünyayı kaosa ve savaşa sürükleyen ekonomi sistemi Kapitalizmle adaletsiz bir yaşantıya devam etmek mi, yoksa Türkiye'yi ve tüm dünyayı kurtaracak olan Milli Ekonomi Modeli'nin sunduğu onurlu hayatı yaşamak mı? Çözüm; görünen kısımda çözüm sureci gibi görünse de gerçek öyle değil. Çözüm kapitalist düzende devam eden bir ekonomi sistemi de değil.Çare; "Birlikte rahmet, ayrılıkta gazap vardır" hadisinden yola çıkarak; ayrıştırıldığımız sürece huzurdan, mutluluktan uzak olacağız. Türkiye'nin ve tüm İslam âleminin yapması gereken birlik içerisinde olmak, Prof. Dr. Haydar Baş'ın defaatle dile getirdiği gibi Ehl-i Beyt sevgisi etrafında cem olmak gerekmektedir. Zira kendimizi Alevi-Sünni, Kürt-Türk, Laz, Çerkez diye adlandırdığımız sürece dış mihrakların bizi parçalayarak yok etmesine imkan sağlamış olacağız. Büyük Ortadoğu Projesi'nin temelinde yatan amaç; Ortadoğu'nun sahip olduğu kaynakları ele geçirmek, sonrasında bu bölgeleri Hristiyanlaştırmaktır. Bunu yapmanın yolu da Ortadoğu ülkelerinde iç karışıklık çıkarmak ve terör saldırıları düzenlemektir. Ortadoğu'nun kaynaklarının ele geçirilmesinin istenmesi; kapitalizmin bir sonucu aslında. Allah'ın nimetlerine kendi inançları ve kısır mantığıyla bakan Batı, kaynaklarının bittiğine ve tüm dünya kaynaklarının dünya nüfusuna yeteceğinin ve idare edebileceğinin mümkün olmadığını düşünüyor.Kapitalizm kaynakların sınırlı, insan ihtiyaçlarının sınırsız olduğunu savunuyor ve diyor ki; "Sınırsız insan ihtiyaçlarının, sınırlı kaynaklarla karşılanma sanatıdır." Anlayacağınız tüm bu kan ve gözyaşı bu ekonomi sanatını (!) tüm dünyada uygulamak için bir zorunluluk.Eğer kaynakların az ve yetersiz olduğunu söylersek; bunun sonucu dünyada kaos ve kaynak savaşı olur. Ortada bir yemek var, herkes aç ve o yemekten yemeye çalışıyor. Peki, nasıl paylaştırılacak bu yemek? Güçlü zayıfı ezecek ve yok edecek ki; istediği kadar alabilsin o yemekten. Birileri yok olacak ve ölecek ki; sınırlı kaynaklar kalan az nüfus üzerinde adil (!) bir biçimde paylaştırılabilsin.Milli Ekonomi Modeli'ne göre kaynaklar sınırsız, insan ihtiyaçları sınırlıdır. Allah'ın, "saymakla bitiremezsiniz" dediği kaynaklar kıyamete değin devam edecektir. Öyleyse bu yersiz kaynak savaşına gerek yok. Dileğimiz savaşın, kan ve gözyaşının olmadığı bir ülke. İhtiyaç Milli Ekonomi Modeli?Kapitalizm de var olabilmek için; birilerini yok etme, başka ülkelerin ekonomik bağımsızlığına müdahale etme ve onları ekonomik sömürge altında tutma zorunluluğu vardır. Milli Ekonomi Modeli'yle bu yanlış sistem son buluyor. Ülkeler savaşmadan, kan dökmeden ve başkalarının haklarına müdahale etmeden bağımsız ekonomilerini kurabiliyor.Sistem Kapitalizm değil de Milli Ekonomi Modeli olsaydı; dünyada adil gelir dağılımı, barışın ve huzurun olduğu, terör eylemlerinin ve kaynak savaşlarının olmadığı bir hayat olurdu. Diyebiliriz ki İslam dünyasını kan ve gözyaşından kurtarmak, terör faaliyetlerine son noktayı koymak için; en başta Türkiye'nin Milli Ekonomi Modeli tezini uygulaması gerekiyor.
Elif Gökgöz / diğer yazıları
- Yeniden kuruluş anayasası şeyi / 17.02.2021
- Kürtler azınlık değil, kardeşimizdir / 04.08.2015
- Kan ve gözyaşına son / 30.07.2015
- Hatayı nerede yaptık? / 24.07.2015
- Bir doğru tüm yanlışları götürür mü? / 22.07.2015
- Nefs terbiyesi ve açlık / 03.07.2015
- Kürtler azınlık değil, kardeşimizdir / 04.08.2015
- Kan ve gözyaşına son / 30.07.2015
- Hatayı nerede yaptık? / 24.07.2015
- Bir doğru tüm yanlışları götürür mü? / 22.07.2015
- Nefs terbiyesi ve açlık / 03.07.2015