Son 6 ayda ABD ile yaşadığımız restleşmeler millet ve devlet yöneticilerimiz de milli söylemleri zirve yaptırdı. Bugünlerde onurla hatırladığımız Malazgirt ve Başkomutanlık Zaferleri ile bu duygular adeta fırtına oldu. Neredeyse herkes, 'varlığım, Türk varlığına armağan olsun' diyecek.
30 Ağustoslara dönersek! Atatürk tarih okurdu, tarihten ders alırdı. İşte bu özelliğinden ötürü Atatürk tarih yazdı.
Şimdi herkes tarihteki bu başarılarımızla övünüyor ve emperyalistlere gözdağı veriyor. İyi de yapılıyor. Ama eksik olan tarihten ders alıyor muyuz? Türk tarihinin doğrularını fiiliyata geçirip, yanlışlarından kaçınıyor muyuz?
Büyük Selçuklu Devleti'nin efsanevi veziri ve Ortaçağ İslam dünyasının en başarılı siyaset adamlarından olan Nizamülmülk'ü hepiniz duymuşsunuzdur.
Gerçek adı İbu Ali Hasan'dır. Dönemin ünlü hocalarından dersler alan Nizamülmülk, daha sonra yeni kurulmakta olan Selçuklu Devleti'nin hizmetine girerek Davut Bin Mikail, Alp Arslan ve Melikşah gibi hükümdarların baş vezirliğini yaptı. Ve tarihe damga vuran birçok dile de çevrilen ünlü eseri Siyasetname'yi yazdı.
Tarih yazmak için tarihten ders almak lazım, dedik ya! Milli duyguların tavan yaptığı şu günlerde Mizamülmülk'ün Siyasetname eserinden birkaç başlık aktarayım.
Yalnız bir şeyi hatırlatmama izin verin; Bizler tarih ve dini bilgiler okurken hakim veya alim gibi davranıyoruz. 'Evet, çok doğru, yerinde bir tespit, böyle olmalı' gibi cümleler kuruyoruz. Halbuki yazılanların muhatabı biziz. Biz bunlara uyuyor muyuz? Mesela bu!
Nizamülmülk diyor ki;
1. "Devlet, kolay kolay herkese nasip olmayacak büyük bir nimettir. Bu nimete sahip olan kimse, âhirette büyük bir külfetle de karşı karşıya olduğunu bilmelidir. Fırsat eldeyken devletin malını, devlet için harcamalı, dünyalık yığmak yerine âhiret için hazırlık yapmalıdır. Kendisi son derece rahat yaşarken halkı yoksulluk çeken devlet adamını çetin bir hesabın beklediği çok açıktır."
2. Devlet işlerinde vazife yapanlar, başkalarının hakkına çok kolay ulaşabildikleri, bütün gücü kendilerinde gördükleri için yaptıkları her iş kayıt altında olmak zorundadır. Devletin vazifelendirdiği birisi, mazlumun, yetim ve fukaranın hakkını yerse, vay o devletin haline!
3. Herkes liyakatine göre değerlendirilmelidir. Kişide aranması gereken şey mal mülk değil hünerdir.
Devletin bekası için, ehil olmayan kimselere iş buyrulmamalıdır. Bir kişiye birden fazla iş yükleyip, onlarca kişiyi işsiz bırakmak akıl kârı değildir. Devlet adamı bunun dengesini gözettiği sürece iyi bir devlet adamıdır. Aksi takdirde saltanatının zeval bulması çok yakın olacaktır.
4. Devlet işlerinde dini bütün, Allah korkusu olan, haram yemekten kaçınan bir yardımcıyı herkes ister. Ancak aksi durumda, yardımcı yerine bir casus beslenmiş olur. Bu da devletin bekâsını temelinden sarsacak mahiyette bir olumsuzluktur.
5. Devlet işlerinde vazife yapanlar, iyi ya da kötü olabilirler. Halk, iyileri hayırla anarken kötüleri nefretle yâd eder. Sevilen bir devlet adamı olmak varken, arkasından kin duyulan biri olmak akıllı kimsenin yapacağı iş değildir. Zira makam mevki geçicidir, kalıcı olan insanlık ve hayırseverliktir.
6. Devlet adamı zulmetmemeli, zulmetmiyorsa bile vazifelendirdiği adamların zulmedip, etmediğini bilmelidir. Yoksa mazlumların ettiği ah, eninde sonunda dönüp kendisini bulacaktır.
7. Merhamet son derece güzel bir haslettir. İnsanoğlu yeri geldiği zaman merhametli olmayı da bilmelidir. Acıma duygusu Allah korkusuyla birleşince, adaletli bir devlet adamı ortaya çıkacaktır. Tarih kitapları, taş kalpli nice devlet adamının kalıcı olmadığını ısrarla yazarken bu gerçeğe işaret etmektedir."
Bu değerlendirmeler birer aynadır. Bu aynaya iyi bakıp, kendimizi etüt etmeliyiz. Tarih yazmak için tarihi bilmek lazımdır.
30 Ağustoslara dönersek! Atatürk tarih okurdu, tarihten ders alırdı. İşte bu özelliğinden ötürü Atatürk tarih yazdı.
Şimdi herkes tarihteki bu başarılarımızla övünüyor ve emperyalistlere gözdağı veriyor. İyi de yapılıyor. Ama eksik olan tarihten ders alıyor muyuz? Türk tarihinin doğrularını fiiliyata geçirip, yanlışlarından kaçınıyor muyuz?
Büyük Selçuklu Devleti'nin efsanevi veziri ve Ortaçağ İslam dünyasının en başarılı siyaset adamlarından olan Nizamülmülk'ü hepiniz duymuşsunuzdur.
Gerçek adı İbu Ali Hasan'dır. Dönemin ünlü hocalarından dersler alan Nizamülmülk, daha sonra yeni kurulmakta olan Selçuklu Devleti'nin hizmetine girerek Davut Bin Mikail, Alp Arslan ve Melikşah gibi hükümdarların baş vezirliğini yaptı. Ve tarihe damga vuran birçok dile de çevrilen ünlü eseri Siyasetname'yi yazdı.
Tarih yazmak için tarihten ders almak lazım, dedik ya! Milli duyguların tavan yaptığı şu günlerde Mizamülmülk'ün Siyasetname eserinden birkaç başlık aktarayım.
Yalnız bir şeyi hatırlatmama izin verin; Bizler tarih ve dini bilgiler okurken hakim veya alim gibi davranıyoruz. 'Evet, çok doğru, yerinde bir tespit, böyle olmalı' gibi cümleler kuruyoruz. Halbuki yazılanların muhatabı biziz. Biz bunlara uyuyor muyuz? Mesela bu!
Nizamülmülk diyor ki;
1. "Devlet, kolay kolay herkese nasip olmayacak büyük bir nimettir. Bu nimete sahip olan kimse, âhirette büyük bir külfetle de karşı karşıya olduğunu bilmelidir. Fırsat eldeyken devletin malını, devlet için harcamalı, dünyalık yığmak yerine âhiret için hazırlık yapmalıdır. Kendisi son derece rahat yaşarken halkı yoksulluk çeken devlet adamını çetin bir hesabın beklediği çok açıktır."
2. Devlet işlerinde vazife yapanlar, başkalarının hakkına çok kolay ulaşabildikleri, bütün gücü kendilerinde gördükleri için yaptıkları her iş kayıt altında olmak zorundadır. Devletin vazifelendirdiği birisi, mazlumun, yetim ve fukaranın hakkını yerse, vay o devletin haline!
3. Herkes liyakatine göre değerlendirilmelidir. Kişide aranması gereken şey mal mülk değil hünerdir.
Devletin bekası için, ehil olmayan kimselere iş buyrulmamalıdır. Bir kişiye birden fazla iş yükleyip, onlarca kişiyi işsiz bırakmak akıl kârı değildir. Devlet adamı bunun dengesini gözettiği sürece iyi bir devlet adamıdır. Aksi takdirde saltanatının zeval bulması çok yakın olacaktır.
4. Devlet işlerinde dini bütün, Allah korkusu olan, haram yemekten kaçınan bir yardımcıyı herkes ister. Ancak aksi durumda, yardımcı yerine bir casus beslenmiş olur. Bu da devletin bekâsını temelinden sarsacak mahiyette bir olumsuzluktur.
5. Devlet işlerinde vazife yapanlar, iyi ya da kötü olabilirler. Halk, iyileri hayırla anarken kötüleri nefretle yâd eder. Sevilen bir devlet adamı olmak varken, arkasından kin duyulan biri olmak akıllı kimsenin yapacağı iş değildir. Zira makam mevki geçicidir, kalıcı olan insanlık ve hayırseverliktir.
6. Devlet adamı zulmetmemeli, zulmetmiyorsa bile vazifelendirdiği adamların zulmedip, etmediğini bilmelidir. Yoksa mazlumların ettiği ah, eninde sonunda dönüp kendisini bulacaktır.
7. Merhamet son derece güzel bir haslettir. İnsanoğlu yeri geldiği zaman merhametli olmayı da bilmelidir. Acıma duygusu Allah korkusuyla birleşince, adaletli bir devlet adamı ortaya çıkacaktır. Tarih kitapları, taş kalpli nice devlet adamının kalıcı olmadığını ısrarla yazarken bu gerçeğe işaret etmektedir."
Bu değerlendirmeler birer aynadır. Bu aynaya iyi bakıp, kendimizi etüt etmeliyiz. Tarih yazmak için tarihi bilmek lazımdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İktidarın faizsiz ekonomi özlemi! / 04.06.2025
- Papa, İznik ve Vatikan’ın hedefi / 02.06.2025
- Her şey 31 Mart 2019’da mı başladı? / 01.06.2025
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025
- Beytülmal kavramı yine dillerde / 30.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025
- Verin yetkiyi ve fazla abartmayın / 28.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025
- Yorumsuz Gazze yüzleştirmesi / 25.05.2025
- Diaspora Kürtleri ve Devlet Bahçeli / 24.05.2025
- Papa, İznik ve Vatikan’ın hedefi / 02.06.2025
- Her şey 31 Mart 2019’da mı başladı? / 01.06.2025
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025
- Beytülmal kavramı yine dillerde / 30.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025
- Verin yetkiyi ve fazla abartmayın / 28.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025
- Yorumsuz Gazze yüzleştirmesi / 25.05.2025
- Diaspora Kürtleri ve Devlet Bahçeli / 24.05.2025