Taşeron siyaset, göz yuman millet

Taşeron siyasilerin gelişi her zaman muhteşem olmuştur, ama gidişleri için aynı şeyi söyleyemem.Taşeron siyasi demek, günümüzdeki anlamıyla, küçük şahsi menfaatleri uğruna küresel güçlerin çıkarlarını milletine karşı koruyan ve üstün tutan siyasetçi anlamındadır.Taşeron siyasi, taşeronluğunu yaptığı küresel güçlere karşı kuzu, içinden çıktığı milletine şahindir. Dışarıya dost, içeriye ise görünüşte dost, ama gerçekte düşmandır. Çünkü ülke ve millet üzerinde menfur hesabı olanlarla işbirliği halindedir.Taşeron siyasi attığı her adımda küresel güçlere verdiği sözleri hatırlar, milletini hiçbir zaman hatırlamaz. « Bugün küresel güçler için ne yaptım » hesabındadır. Millet açmış, perişanmış, iflas ediyormuş hiç ama hiç umrunda değildir.« Nasıl olsa küresel güçlerin verdiği medya ve basın desteğiyle, bir iki mağduriyet senaryosuyla, biraz da duygulara hitap ederek milletin gözünü boyarım » mantığıyla milletine karşı rahattır.Millet de göz yumarsa, gözündeki kürdanı kaldırıp da olup biteni anlamaya çalışmazsa, « böyle geldik böyle gideriz » derse, taşeron siyasilerin rahatı yerindedir.Peki, gelişi muhteşem olan taşeron siyasilerin gidişi neden hep fiyaskodur? Bunun bir çok nedeni var. Biz bir kısmını sayalım.Küresel güçler bir ülkede taşeron siyasileri belirlerken, arkasında halk desteği olmasını da isterler. Çünkü istedikleri tavizleri rahatlıkla alabilmek için bu siyasilerin halklarının gözünü bir şekilde kapaması lazım.Küresel güçler bu taşeronları bulunca önce o ülkeye geçici bir bahar yaşatırlar. Ardından da asıl planlar gün yüzüne birer birer çıkmaya başlar.Taşeron siyasilerin verdiği tavizler millete ait olan şeylerdendir. Millet geçici baharın etkisiyle bir süre verilen tavizleri görmeyebilir, mümkündür. Ama zamanla bıçak kemiğe dayanıp acıtmaya başlar.Toplum içerisinden yavaş yavaş sesler yükselmeye başlar. Başlangıçta bu sesler komplo teorisi olarak lanse edilip toplum bir şekilde yatıştırılır, ama süreç burada bitmemektedir. Taviz aldıkça, taviz isteyenlerin iştahları daha da artmaktadır, salyaları akmaktadır. Taviz tavizi doğurur. Başlangıçta iltifatla, tebessümle alınan tavizcikler, yerine aba altından sopa göstererek alınan büyük tavizlere dönüşür. Deliğe süpürme muhabbetleri gündeme düşer. Taşeron siyasiler, bir tarafta toplumdan yükselen sesler, diğer taraftan da aba altından gösterilen sopalar arasında sıkışıp kalır.O tarafa şirin gözük, bu tarafa cevap ver derken iş iyice çığrından çıkar.Artık toplumdan yükselen sesler komplo teorisi değildir. Taşeron siyasileri destekleyenler bile bu seslere hak vermeye başlar. Tavizler neticesinde işleyişte tıkanmalar başlar. Bu sefer taşeron siyasiler yükselen sesleri kısma yoluna gider ve sert yöntemler kullanır. Bu daha da büyük tepkilere yol açar. Artık taşeron siyaset için taviz vermek kolay değildir. Küresel güçler telaşlanırlar ve taşeron siyasiler millet nezdinde tamamen madara olup da tarih olmadan önce yangından mal kaçırırcasına daha büyük tavizler koparmaya çalışırlar. Bu ya milletin uyanmasıyla, ya da korkunç bir işgal felaketiyle sonlanır. Ama sonuç taşeron siyasiler için hiç de hoş değildir.İşte taşeron siyasetle, uyuyan milletin hali budur.Bu süreç milletler için büyük bir kan kaybıdır. Bu süreçte millete ait olan bütün değerler dejenere edilir. Maksat direncin tamamen kırılmasıdır.Mustafa Kemal Atatürk'le böyle bir taviz sürecinden bir kere kurtulduk, ama bedeli çok ağır oldu.Artık uyanmalı, milli kimliğimizi yeniden kazanmalı ve daha büyük bedeller ödemeden küresel taşeronluğa son vermeliyiz.