Toprağın değerini, mahiyetini kim inkâr edebilir? İnsan zaten madde kalıbı ile topraktan yaratıldı ve toprak olacak.
İnsanların en çok bölüşemedikleri şeylerden biri de topraktır. Bakın, babalarından kalan toprak için kardeş, kardeş ile kavga ediyor hatta katlediyor.
Bakın, Peygamberimiz (s.a.v) toprak için ne diyor; "Her kim boş, kuru ve çorak bir yeri ihya edecek olursa, bu amelinden dolayı Allah tarafından ücretlendirilir. İnsan ve hayvan ondan faydalanınca orayı ihya edene sadaka yazılır."
"Kim engebeli ve ulaşımı zor olan bir yeri ihya ederse, orası onun olur. Ayrıca ona sevap da verilir."
Evet, toprak hayattır, toprak sudur, toprak gıdadır, toprak temizliktir, toprak namustur, toprak vatandır.
Bugün artık kabullenilmiştir ki toprak, ziraat, teknolojiden çok daha önemli, en gelişmiş silahlardan daha stratejiktir. Öyle değil mi?
Peki, toprağımızı neden inkâr ediyoruz?
Anlatayım mı nasıl inkâr ettiğimizi… 98 yıl önce Cumhuriyet daha 2 günlük iken bu devletin kurucusu Mustafa Kemal şöyle diyordu; "Ulusal ekonominin temeli ziraattır."
Atatürk bu sözünün gereğini yerine getirmiş, bağımsız bir ekonomi oluşturduğu gibi köylüyü öne çıkarmış, tarım ve hayvancılıkta çağın önüne geçmişti.
Şaşırmayın! Traktörlerde bio-dizel yakıt kullanarak tarım yapan ilk ülke Türkiye'dir ve bunu yapan lider Atatürk'tür.
Atatürk'ün ulusal tarımı oluşturmada yaptığı ilk icraatları şöyle sıralayabiliriz;
1.Köylüden ağır vergileri kaldırdı.
2.Köylere finansman desteği sağladı.
3.Köylünün ürününü geliştirmesi yanında koruma altına aldı.
4.Köylüyü bilgi ve becerisini geliştirmek için eğitim faaliyetleri başlattı.
5.Toprağı olmayan çiftçilere devlet arazilerini verdi.
6.Hayvanı olmayan köylülere hayvan sağladı.
7.Tarım ve hayvancılıkla ilgili eğitim kurumları açtı.
Dikkat edin!
Atatürk liderliğindeki hükümet, köylüyü toprak sahibi yapmak için birçok kanunlar çıkardı. 1925'te kabul edilen bir kanuna göre; köylüye toprak vermek için hükümete ait toprak yoksa hükümet arazi alır ve köylüye verir.
Cumhuriyetin ilk on yılında köylüye 1 milyon 77 bin 526 dönüm arazi dağıtılmıştır.
Yine o dönem köylünün toprak, tohumluk, tarım araçları borçlarının 20 yılda geri ödenmesi kabul edildi. İlk işletilen arazi, yeni yetiştirilmeye başlanan fidanlıklar, bağlar ve zeytinliklerden belirli bir süre için vergi alınmaması kuralı kabul edildi.
Tabi özellikle 2. Dünya Savaşından sonra Türkiye, gerekli adımları atmadığı için her alanda olduğu gibi tarım ve hayvancılıkta da geri kalmaya başladı.
O günden bugüne çağın teknolojilerini, araç ve gerekçelerini ve eğitim sistemini ülkemize getiremedi. Buna rağmen ülkemiz kendi kendine yetebilen bir ülkeydi. 70'li yıllarda 40 milyonluk Türkiye'de 75 milyondan fazla küçük ve büyük baş hayvan vardı.
Özal ile başlayan liberal ekonomi, serbest piyasa mantığı her alanda olduğu gibi tarım ve hayvancılıkta da ağır faturalar çıkardı önümüze.
Hayvancılık her geçen gün kan kaybetti. Geldiğimiz noktayı Dünya gazetesinden Ali Ekber Yıldırım, ET ve Süt Kurumu'nun 2017 Yılı Sektör Değerlendirme Raporu'ndan derlediği bilgilerde şöyle özetliyor;
"Ülkemiz küçükbaş ve büyükbaş canlı hayvan ihracatı tamamen sıfırlanırken, 2017 yılında küçükbaş canlı hayvan ithalatı yüzde 4,581 oranında arttı. Kasaplık ithalatı büyükbaş için yüzde 397, damızlık küçükbaş ithalatı ise yüzde 757 oranında artarak rekor kırdı."
Ya toprak?
Tarım arazilerini kaybettiğimiz bir gerçek. Sadece son 10 yılda, daha önce ekilen arazilerin %8,2'si ekilmez oldu.
Yani nüfusumuz artmış ama bu nüfusu besleyecek araziler artmadığı gibi hızla azalmış. Bir de yabancılara tarım arazileri satışı var. 2002 ile 2015 yılları arasında 90 milyon metrekare tarım arazisi satılmış.
Başta Harran, Iğdır ve Çukurova olmak üzere özellikle ülkemizin verimli tarım arazileri kimlere satılıyor, sorusunun cevabını çok ilginçtir! Yahudilere.
Bir an önce toprağa hak ettiği kıymeti verelim. Çünkü topraktan geldik ve toprağa döneceğiz.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024