Türkiye'nin ekonomisi mi büyümüş, hadi canım

Türkiye ekonomisi 3. çeyrekte yüzde 8,2 büyümüş(!) Dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ekonomisi olmuş(!)Bu büyüme rakamlarını duyunca aklıma hep Nasrettin Hoca'nın meşhur fıkrası gelir.Hoca'nın canı et yemeği istemiş. Kasaptan iki kilo et alıp evine götürmüş. Hanımına, "Akşama güzelce pişir bunları" demiş. Ne var ki o gün eve hanımın misafirleri gelmiş. Kadıncağız da eti pişirip onlara ikram etmiş. Akşam olunca Hoca'nın önüne de bir tabak tarhana çorbası çıkarmış. "Et nerde" demiş Hoca. Kadın doğruyu söyleyeceğine bir yalan kıvırmış, "Eti kedi yedi" demiş. "Getir şu kediyi bakalım" demiş Hoca. Sonra teraziyi çıkartıp kediyi tartmış. Bakmışlar ki tam iki kilo geliyor. Hoca hanımına sormuş:"Peki hanım, kedi bu ise bizim et nerede, et buysa kedi nereye gitti?"Birçok hikmeti içinde barındıran bir fıkra, ders almasını bilenler için?Şimdi bunu bizim ekonomimize uyarlayalım. Siyasilerimize soruyoruz: Eğer Türkiye ekonomisi büyüyorsa, bu millet niye borç batağında? İşsizlik niye had safhada? Cari açık neden katlanarak artıyor? Bu büyüme neden millete hiç yansımıyor?Eğer Türkiye'nin ekonomik tablosu bu kadar kötüyse -ki kesinlikle öyle- yüzde 8,2 büyüyen ülke hangi ülke?Türkiye'de bir şeyler büyüyor ama bu asla ekonomi değil.En stratejik sektör "tarım"ı ele alarak, Türkiye'de neler büyüyormuş bir bakalım.2002 yılında çiftçinin toplam kredi borcu 530 milyon lira iken, 2011 yılında bu rakam yüzde 4000 oranında artarak 20 milyar lirayı aştı.Demek ki büyüyen ekonomi değil, tarım kesimin borcuymuş, hem de yüzde 4000 oranında?Bu borçlanmanın nedeni ise tarımda üretim maliyetlerinin katlanarak büyümesi?Gübre fiyatlarının yıllık artış oranı yüzde 55 ile yüzde 91 arasında değişiyor. Tohum, mazot, sulama, elektrik gibi diğer maliyetlerin durumu da farklı değil.Yani büyüyen ekonomi değil, üretim maliyetleri?Çiftçiler, maliyetleri bu düzeylerde artarken, ürünlerini kar edecek şekilde satamıyorlar. Bunun üzerine bankalardan aldıkları kredi borçlarını ödeyemiyorlar. Bu sefer de hükümetin yaptığı gibi sürdürülebilir borçlanma yöntemini kullanıp Ali'nin külahını Veli'ye giydirmeye çalışıyorlar.Borç kısırdöngüye girince A bankasından aldığını B bankasına, B'den aldığını C bankasına ödeyerek durumu kurtarmaya çalışıyor ama ortada zararına üretim olduğu için ve bu bankalar babalarının hayrına para vermediği için çiftçi gittikçe borç batağına saplanıyor.Ardından evine, tarlasına, traktörüne, eşyalarına el konuluyor.Yabancılara toprak satışının belirli bir sınırı varmış gibi gözükmesine rağmen, çiftçilerimizin bütün mal varlıkları kelepir fiyatlara ağırlıklı yabancıların kontrolünde olan bankaların eline geçiveriyor. Yani kağıt üstünde sınır var, pratikte ise yok.Ben size tarımdan misal verdim, siz bunu bütün sektörlere genişletin.Üretici böyle de tüketici çok mu rahat? Türkiye'de üreticilerin, sanayicilerin, tüccarların toplam kredi borcu 350 milyar lira, tüketicinin borcu da 150 milyar lira. Dile kolay?Yani üretici borçlanarak üretmiş, tüketici borçlanarak tüketmiş.Görüldüğü gibi büyüyen ekonomi değil, topyekun milletin borçları.Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş "Türkiye'deki büyüme hormonludur" derken işte bu gerçeklerden yola çıkarak bunu söylüyor.Çiftçi küçülüyor, esnaf, sanayici kepenk kapatıyor, üretici, tüketici borç batağında, gerçekten merak ediyoruz yüzde 8,2 büyüyen ülke Türkiye olmadığına göre neresi?