AKP çıkmazlarda. Dış politikada kendi stratejisi yerine ABD ve AB artı NATO adına attığı adımlar, ülke ekonomisi, terör artı doğal afetler AKP’yi bayağı yordu, zora soktu. İşler hiç iyi gitmiyor. Düşünsenize AKP üç, dört yıl önce İstanbul için köprü ihalesi açacak. Ne olurdu? Yüzlerce yerli yabancı başvuru olurdu. Şimdi talip yok, teklif veren bile yok.
Medyada da bazı isimler toplumun dikkatini çekecek iddialarla AKP’yi eleştirmeye başlayınca bunlara cevap vermeyi bizzat başbakan üstüne aldı.
Bunlardan biri de Prof. Ersin Kalaycıoğlu. Bilim adamı. Katıldığı bir programda YÖK’ün bir raporunu gündeme getirdi. 2006’da hazırlanan “Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi” raporunda yer alan, “Türkiye’nin en yoksul kesimi üniversitede okuma imkanı bulamıyor” tespiti rapordan aktardı ve kendi analizini yaptı.
Ama bu rapordaki tespit ve yapılan analiz Başbakanın dikkatinden kaçmadığı gibi bayağıda germiş olacak ki, ertesi gün yaptığı grup toplantısında bir Profesöre “zavallı” tabiriyle hitap edip “Hoca bak, biz neler yapıyoruz” diyerek kendilerini anlatma gayretine girmişti.
Konu kapandı mı? Yok, yok. Daha Prof. Ersin Kalaycıoğlu’nun da söyleyecekleri var. Radyo Kuzey, Ersin Beye ulaşıyor. Başbakanın yaptığı konuşma ve benzetme ile ilgili soruya Sayın Kalaycıoğlu şöyle cevap veriyor;
“Başbakanın sözleri, bir vatandaş olarak beni incitmedi. Başbakanın üslubu belli. Sayın Erdoğan’ın üslubunu değiştirecek ne gücüm ne de yeteneğim var. Yanlış yansıttığımı düşünsem düzeltirim. Ama böyle bir durum yok… Yoksulların eğitimden yararlanamaması tüm belgelerde var. Ben YÖK’ün raporunu aktardım. Yalnız üniversite değil, orta öğrenime bile gidemiyor yoksulların çocukları. Eğitim ciddi bir darboğazda, bunlara eğilmek lazım.”
Bir daha sorgulayalım; Kim diyor bunları? Bu ülkenin bir profesörü. Neye binaen diyor? 2006 yılında YÖK’ün hazırladığı bir rapora göre konuşuyor. Yani bilimsel. Elde kaynak var, belge var. Bu ülkenin Başbakanı ne diyor; “ZAVALLI” vah, vah, vah…
Sonra şu “dindar nesil” tartışmalarının sıcak günlerinde Cüneyt Özdemir bir programına “balici” diye tanımladığımız 19 yaşında bir genci çıkardı. Bu genç 10 yıldır sokaklarda, köprü altlarında, harabelerde vs. yaşadıklarını, nasıl yiyip, içtiklerini, soğuğu, sıcağı vs. gibi hiçbirimizin belki de hayatta aklımıza gelmeyecek zorluklarını anlattı. İlginçte bir cümle kurdu; “Biz böyle yaşarken yanımızda hiçbir dindar görmedik.”
Bir taraftan “dindar nesil” yetiştireceğiz diyen Başbakan. Diğer taraftan ortalıkta hiçbir dindar görmediğini iddia eden bir balici genç. Öte yandan bu “dindar nesli” kavramını ortaya atanlara “EHL–İ MÜLKİYET VE–L ŞATAFAT” adın koyan bir yazar. Haliyle Sayın Erdoğan yine gerildi.
Ekranlardan Cüneyt Özdemir’e bastı fırçayı. “Gazetecilik bu mu?” Tabi Cüneyt Beyde sosyal paylaşım sitesinden anında verdi cevabı; “Evet, tamda bu.”
Aradan iki gün geçti. Gazetelerde, internet sitelerinde şu başlık; “Cüneyt Özdemir’in gazeteciliği iki günlükmüş!”
Neden? Çünkü Cüneyt Bey, yaptığı açıklamada yanlış anlaşıldığını hatta annesinin başının kapalı olduğunu bile belirtmiş... (Ne alakası varsa!)
Yalnız bu haberlerdeki göze batan önemli bir ayrıntı ise Türkiye’deki medyanın halini anlatır nitelikte. Neydi o ayrıntı?
Cüneyt Özdemir’in geri adım atmasında Aydın Doğan’dan gelen telefonun etkili olduğu iddiası…
Medyada da bazı isimler toplumun dikkatini çekecek iddialarla AKP’yi eleştirmeye başlayınca bunlara cevap vermeyi bizzat başbakan üstüne aldı.
Bunlardan biri de Prof. Ersin Kalaycıoğlu. Bilim adamı. Katıldığı bir programda YÖK’ün bir raporunu gündeme getirdi. 2006’da hazırlanan “Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi” raporunda yer alan, “Türkiye’nin en yoksul kesimi üniversitede okuma imkanı bulamıyor” tespiti rapordan aktardı ve kendi analizini yaptı.
Ama bu rapordaki tespit ve yapılan analiz Başbakanın dikkatinden kaçmadığı gibi bayağıda germiş olacak ki, ertesi gün yaptığı grup toplantısında bir Profesöre “zavallı” tabiriyle hitap edip “Hoca bak, biz neler yapıyoruz” diyerek kendilerini anlatma gayretine girmişti.
Konu kapandı mı? Yok, yok. Daha Prof. Ersin Kalaycıoğlu’nun da söyleyecekleri var. Radyo Kuzey, Ersin Beye ulaşıyor. Başbakanın yaptığı konuşma ve benzetme ile ilgili soruya Sayın Kalaycıoğlu şöyle cevap veriyor;
“Başbakanın sözleri, bir vatandaş olarak beni incitmedi. Başbakanın üslubu belli. Sayın Erdoğan’ın üslubunu değiştirecek ne gücüm ne de yeteneğim var. Yanlış yansıttığımı düşünsem düzeltirim. Ama böyle bir durum yok… Yoksulların eğitimden yararlanamaması tüm belgelerde var. Ben YÖK’ün raporunu aktardım. Yalnız üniversite değil, orta öğrenime bile gidemiyor yoksulların çocukları. Eğitim ciddi bir darboğazda, bunlara eğilmek lazım.”
Bir daha sorgulayalım; Kim diyor bunları? Bu ülkenin bir profesörü. Neye binaen diyor? 2006 yılında YÖK’ün hazırladığı bir rapora göre konuşuyor. Yani bilimsel. Elde kaynak var, belge var. Bu ülkenin Başbakanı ne diyor; “ZAVALLI” vah, vah, vah…
Sonra şu “dindar nesil” tartışmalarının sıcak günlerinde Cüneyt Özdemir bir programına “balici” diye tanımladığımız 19 yaşında bir genci çıkardı. Bu genç 10 yıldır sokaklarda, köprü altlarında, harabelerde vs. yaşadıklarını, nasıl yiyip, içtiklerini, soğuğu, sıcağı vs. gibi hiçbirimizin belki de hayatta aklımıza gelmeyecek zorluklarını anlattı. İlginçte bir cümle kurdu; “Biz böyle yaşarken yanımızda hiçbir dindar görmedik.”
Bir taraftan “dindar nesil” yetiştireceğiz diyen Başbakan. Diğer taraftan ortalıkta hiçbir dindar görmediğini iddia eden bir balici genç. Öte yandan bu “dindar nesli” kavramını ortaya atanlara “EHL–İ MÜLKİYET VE–L ŞATAFAT” adın koyan bir yazar. Haliyle Sayın Erdoğan yine gerildi.
Ekranlardan Cüneyt Özdemir’e bastı fırçayı. “Gazetecilik bu mu?” Tabi Cüneyt Beyde sosyal paylaşım sitesinden anında verdi cevabı; “Evet, tamda bu.”
Aradan iki gün geçti. Gazetelerde, internet sitelerinde şu başlık; “Cüneyt Özdemir’in gazeteciliği iki günlükmüş!”
Neden? Çünkü Cüneyt Bey, yaptığı açıklamada yanlış anlaşıldığını hatta annesinin başının kapalı olduğunu bile belirtmiş... (Ne alakası varsa!)
Yalnız bu haberlerdeki göze batan önemli bir ayrıntı ise Türkiye’deki medyanın halini anlatır nitelikte. Neydi o ayrıntı?
Cüneyt Özdemir’in geri adım atmasında Aydın Doğan’dan gelen telefonun etkili olduğu iddiası…
Akın Aydın / diğer yazıları
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024