Başbakan Erdoğan gözlerini dünya ve Türkiye gerçeklerine kapamış, kendi içinde kurduğu- daha doğrusu etrafındaki derin AKP'lilerin kurduğu- ütopik Türkiye'de yaşıyor. Enflasyon düşüyor, işsizlik sorunu halledilmiş, ekonomik göstergeler pozitif, büyüme tam gaz, vatandaş şikayetçi değil, özetle alan memnun, satan memnun!
Başbakan Erdoğan'ın Türkiye'si işte böyle. Herkesin bir Türkiye'si, hatta bir dünyası, kimilerinin ise "küçük dünyası" olabilir. Ama Başbakan Erdoğan'ın ayrı bir dünyası, ütopik bir Türkiye'si olamaz! Onun dünyası ve Türkiye'si en az ekmek-su gibi gerçek ve somut olmak zorunda. Çünkü o 70 milyonun mesuliyetini taşıyor, kendi başına düşünmeye, kendi kafasında kurguladığı Türkiye'ye 70 milyonu mahkum etmeye hakkı yok! Bir ülkenin yönetimine, liderliğine talip olmak bu mesuliyeti de beraberinde getiriyor. Gemi kaptanlığıyla, ülke yönetmeyi aynı kefeye koymanın doğal sonucu olarak bu mesuliyet kavranamıyor.
"Derin AKP'liler" dedik. Erdoğan'ı yönlendiren, konuşma metinlerini hazırlayan, Erdoğan'a milletin durumunu özetleyen, sağa sola vereceği tepkilerin dozajını ayarlayan, amiyâne tabirle "gaza getiren" bu derin çevrenin kimlerden oluştuğu hiç önemli değil. Önemli olan Başbakan Erdoğan'ın, iç politikadan dış politikaya yaptıklarının, altına imza attığı belge ve anlaşmaların Türkiye'nin sonunu hazırlıyor olmasından ve bu yapılanların nasıl sonuçlar doğurduğundan habersiz olması. İşte asıl tehlike burada. Erdoğan, Türkiye'nin sonunu hazırlıyor ama bunun bilincinde değil. Kıbrıs elden gitti, bayrak ayaklar altında, Ermeni yalanlarına teslim olunuyor, İncirlik marifetiyle savaşın içine sokuluyoruz? Ama Başbakan Erdoğan ve şürekasına göre Türkiye doğru yolda hızla ilerliyor.
Erdoğan'ın göremediğini AKP'li vekillerden bazıları da yavaş yavaş görmeye başladı. Bazı AKP'liler yaklaşan- aslında yaşanan- ekonomik krizle ilgili uyanmaya ve açıklamalar yapmaya başladı. Kimilerine bu açıklamalardan dolayı soruşturma açıldı, kimisine de sert uyarılar yapıldı ama nafile. AKP'deki huzursuzluk çözülme yönünde ilerliyor. Erdoğan'ın "çuvaldaki çürükler" olarak tanımladığı müstafi vekiller halkası her geçen gün daha da genişliyor. Bu haftanın ilk üç günü dört vekil AKP'den istifa etti, hafta sonuna kadar bu sayı artabilir. 370'lerle girdiği Meclis'te AKP'nin vekil sayısı şimdiden 350'lere geriledi. Bu gidişle istifaların devamı gelecek. Ya Erdoğan'ın ifadelerinden hareketle şöyle bir sonuca varacağız: AKP çuvalında sağlam yok!
Ya da müstafi vekillerin serzenişlerinden ve istifa gerekçelerinden hareketle şöyle bir sonuca: AKP hızla çürüyor, kaçan kurtuluyor!
İkinci tespit daha gerçekçi, AKP'deki çürüme önlenemez boyutlarda. Ve bu çürüme hızla Türkiye'yi de etkisi altına alıyor.
Başbakan Erdoğan'ın Türkiye'si işte böyle. Herkesin bir Türkiye'si, hatta bir dünyası, kimilerinin ise "küçük dünyası" olabilir. Ama Başbakan Erdoğan'ın ayrı bir dünyası, ütopik bir Türkiye'si olamaz! Onun dünyası ve Türkiye'si en az ekmek-su gibi gerçek ve somut olmak zorunda. Çünkü o 70 milyonun mesuliyetini taşıyor, kendi başına düşünmeye, kendi kafasında kurguladığı Türkiye'ye 70 milyonu mahkum etmeye hakkı yok! Bir ülkenin yönetimine, liderliğine talip olmak bu mesuliyeti de beraberinde getiriyor. Gemi kaptanlığıyla, ülke yönetmeyi aynı kefeye koymanın doğal sonucu olarak bu mesuliyet kavranamıyor.
"Derin AKP'liler" dedik. Erdoğan'ı yönlendiren, konuşma metinlerini hazırlayan, Erdoğan'a milletin durumunu özetleyen, sağa sola vereceği tepkilerin dozajını ayarlayan, amiyâne tabirle "gaza getiren" bu derin çevrenin kimlerden oluştuğu hiç önemli değil. Önemli olan Başbakan Erdoğan'ın, iç politikadan dış politikaya yaptıklarının, altına imza attığı belge ve anlaşmaların Türkiye'nin sonunu hazırlıyor olmasından ve bu yapılanların nasıl sonuçlar doğurduğundan habersiz olması. İşte asıl tehlike burada. Erdoğan, Türkiye'nin sonunu hazırlıyor ama bunun bilincinde değil. Kıbrıs elden gitti, bayrak ayaklar altında, Ermeni yalanlarına teslim olunuyor, İncirlik marifetiyle savaşın içine sokuluyoruz? Ama Başbakan Erdoğan ve şürekasına göre Türkiye doğru yolda hızla ilerliyor.
Erdoğan'ın göremediğini AKP'li vekillerden bazıları da yavaş yavaş görmeye başladı. Bazı AKP'liler yaklaşan- aslında yaşanan- ekonomik krizle ilgili uyanmaya ve açıklamalar yapmaya başladı. Kimilerine bu açıklamalardan dolayı soruşturma açıldı, kimisine de sert uyarılar yapıldı ama nafile. AKP'deki huzursuzluk çözülme yönünde ilerliyor. Erdoğan'ın "çuvaldaki çürükler" olarak tanımladığı müstafi vekiller halkası her geçen gün daha da genişliyor. Bu haftanın ilk üç günü dört vekil AKP'den istifa etti, hafta sonuna kadar bu sayı artabilir. 370'lerle girdiği Meclis'te AKP'nin vekil sayısı şimdiden 350'lere geriledi. Bu gidişle istifaların devamı gelecek. Ya Erdoğan'ın ifadelerinden hareketle şöyle bir sonuca varacağız: AKP çuvalında sağlam yok!
Ya da müstafi vekillerin serzenişlerinden ve istifa gerekçelerinden hareketle şöyle bir sonuca: AKP hızla çürüyor, kaçan kurtuluyor!
İkinci tespit daha gerçekçi, AKP'deki çürüme önlenemez boyutlarda. Ve bu çürüme hızla Türkiye'yi de etkisi altına alıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012